Kürt sorunu için acil çözüm: Sosyalizm

Hem acil, hem sosyalizm diyoruz. “Olacak iş mi ? Ne alakası var ?” Bu itirazlar çokça yapılıyor. “Acil”in “hemen”i ifade ettiği söyleniyor: Hemen bir şey yapılmalı. İyi de biz de zaten tam bunu kast ediyor, o nedenle sosyalizme odaklanıyoruz.

Çözüm derken ne istiyoruz ?

Öncelikle ne istediğimizi netleştirmeliyiz. Başka türlü yol alamayız. Siyasal strateji ve taktik anlamında değil, toplumsal hedef ne ? Hangi sorunları çözmeyi, hangi noktaya ulaşmayı arzuluyoruz ?

Yanıt çok net, sanırım anlaşabiliriz: Çözüm, eşitlik ve özgürlük sağlamalı. Sağlamıyorsa çözmüyor, kendisi alet oluyor, halkı alet ediyor demektir.

Eşitsizlik; yoksulluk, açlık, bölgeler-iller-sınıflar arasında farklılık, gelir dağılımı dengesizliği, geri kalmışlık, işsizlik olarak tezahür ediyor. Artı değerin burjuvazi tarafından mülk edinilmesinin sonucu olarak ortaya çıkıyor. Bu haliyle yalnızca Kürtlere özel, Kürt illeriyle sınırlı bir sorun değil. Ancak etnik realite, kapitalist üretim ilişkileri üzerinden dolayımlanarak sorunu Kürtler için daha ağır hale getiriyor.

Buraya kadar sorun yoksa, şu konuda da anlaşacak olmamız gerekir: Eşitlik, kapitalist üretim ilişkilerinin sona erdirilmesini, toplumsal artığın, emeğin niteliği dikkate alınarak eşit pay edilmesini gerektiriyor. Buna itiraz edenler kapitalizmin toplumsal artığı eşit dağıtabileceğini kanıtlamak ve/veya eşitlik hedefinin kendileri için önemli olmadığını kabullenmek zorundalar.

Özgürlük, ise yaygın kullanımını dikkate alacak olursak, hakların, sahipleri tarafından engelsiz kullanılabilmesini ifade ediyor: Düşünmenin, konuşmanın, yazmanın, siyaset yapmanın, ana dilde eğitim almanın, vb, hepsinin.

Ama isterseniz özgürlük kavramının kapsamını biraz genişletelim: Eşitlik başlığında ele aldığımız ve temel hakların kullanılmasıyla ilişkilendirilebilecek konular aynı zamanda özgürlük kavramının da kapsamına girer mi ? Örneğin, insanın, geçinmeyi sağlayacak, kendisini gerçekleştirebileceği bir işinin olması, özgürleşmenin gerek koşulları arasında mıdır ?

Kesinlikle böyledir. İşsizin özgürlüğünden nasıl söz edebiliriz ?  Kısaca eşitlikle özgürlük konuları doğrudan, birbirlerini besleyecek biçimde bağlantılıdır.

Eşitlik olmadan özgürlük olmaz

Ancak, Kürt hareketinin kavram haritası içinde kültürel haklar başlığı altında kodlanan konular her şeyin önüne geçiyor, hatta tekleşiyor. Özgürlük bu zeminde tarif ediliyor. Bu tercih açık olarak eşitlik bahsinin gözden çıkarılması anlamına geliyor. “Ana dilde konuşalım, kendi bölgemizde, illerimizde, özerk bir yapı içinde kendi parlamentomuz olsun yeter” deniliyor. Kürt hareketi, özerk parlamentosunda kadınlara ve LGBTİ’lere kota tanıdığında, etnik ve dini yapıların nüfus içindeki ağırlıkları oranında temsiliyetini sağladığında sorunların çözüleceğini sanıyor. Ya da bu çözümü yeterli sayıyor.

Siyasi koordinatlarımızın ön belirlemekte olduğu argümanlarımızı bir tarafa bırakarak düşünmeye çalışalım.

Artı değer sömürüsünün, yani üretim araçlarının özel mülkiyet rejiminin varlığını koruduğu, bununla bağlantılı olarak, değişik sosyal-siyasi gerginliklerin devam ettiği bir toplumsallıkta, yukarıda tanımlanan türden parlamenter demokrasi biçiminin çok önemli yapısal bir sorunu olacaktır:

Hakların engelsiz kullanımı olan özgürlük en azından eksikli kalacaktır. Kürtler bu rejimde kendi “özerk” bölgelerinde ana dilde eğitim ve “demokratik” parlamento sistemlerini kurabilseler bile, diğer haklarından vazgeçmiş olacaklardır.

Kapitalist üretim ilişkileri zeminindeki siyaset sınıfsal bir karakter taşıyacağı için, bu rejimin “demokratik” parlamentosuna kotalı/nüfusa orantılı seçilmiş kadın, LGBTİ, Kürt, Türkmen, Ezidi, Alevi, Sünni, Ateist vekiller, kapitalist sınıfı temsilen ve sınıflarının çıkarlarını savunmak adına hizmet göreceklerdir. Örneğin, bütün işyerlerinde çocuk bakım evlerinin açılması ve bunların patron tarafından finanse edilmesi yönünde bir kanun teklifi, bizzat temsilcisi oldukları sınıf tarafından engellenecek ve zaten bu parlamento burjuvazinin tahakkümünü meşrulaştıran bir yönetim aygıtı olarak kullanılacaktır. Haliyle, her kimliğin temsiliyetine özel önem veren bu araç emekçi sınıfları hiç dikkate almıyor olacaktır.

Sosyalizm, eşitlik ve özgürlük için aciliyet arz ediyor

Bütün bu nedenlerle, özgürlüklerin yaşam bulacağı zemin eşitliktir. Eşitlik özgürlüklerin yaşama geçirilmesinin gerek koşulu, özgürlük ise toplumsal barışın, insani gelişmenin yeter şartıdır. Eşitliği gözden çıkaran, özgürlüğünü de yok eder.

Eşitliğin koşulu ise sosyalist düzendir. Parlamentodakilerin etnik kimliğinden, patronların iyi niyetinden, halkın siyasallaşma düzeyinden bağımsız nesnel bir durumdan söz ediyoruz. Sosyalizm, etnik, dini, cinsel kimliklerin değil, işçi sınıfının iktidarını gerektirir.

Kürt hareketi, özerkliği (üretim araçlarının özel mülkiyet biçimine dokunmayı hiç düşünmediği için) kapitalist rejim çerçevesinde kurguluyor. Bu proje eşitsizlik sorununu, böyle olduğu için de özgürlük sorununu çözecek herhangi bir potansiyel taşımıyor.

Kürt hareketinin angajmanları barışı da olanaksızlaştırıyor

Daha da ötesi: Kürt hareketinin özerklik projesini yaşama geçirmesinin tek koşulu emperyalizmin onayıdır.  Çünkü Türkiye merkez kapitalist bir ülke değil ve kapitalist düzen içinde, bu türden yapısal bir sorun konusunda, kendi iç dinamikleriyle karar veremez. Üstelik, özerklik işi karşılıklı anlayış içinde de çözülemez. Ancak, iç savaşa uzanan bir gerginlik ortamında gerçekleşir. Emperyalizm, bölgedeki tahkimatını sağlamlaştırmak açısından bunu özellikle ister.

Kürt hareketinin, en iyi senaryo üzerinden ulaşabileceği en iyi sonuç, kendi özerk bölgesinde kendi kapitalist rejimini kurması olabilir: Emperyalizm, ana dilde eğitim hakkını tanıyarak Kürt özerk bölgesine el koymuş, bölge halklarını savaşla birbirine kırdırarak kendisine mecbur kılmış olur. Bütün bunlar, özerklik peşinde, yalnızca eşitlik hedefinin değil, kardeşliğin, barışın, özgürlüğün de bir kenara bırakılması anlamına gelir. Hem emperyalizmi bölgeye davet, hem burjuvazinin sınıfsal tahakkümü, hem de eşitlik ve özgürlük ?