Küçülte küçülte Van’a bırakmadılar

Devletten söz ediyorum.

1999 depreminde yaşanan dram sırasında da aynı şeyler konuşulmuş, devlet ancak o zaman hatırlanmıştı.

Bunca yıl sonra sonuç yine değişmedi. Tamamen yetersiz bir devlet yönetimi ve halk organizasyonunu ile karşılandı Van depremi.

Liberalizmin, piyasanın bu kadar yüzsüzce savunulup, uygulamaya konulduğu koşullarda başka türlüsü de beklenemezdi: Türkiye soğuktaki vatandaşına çadır bile yetiştiremeyen çapsızlıkta.

* * *

Devlete karşı çıkanların, küçültülmesi gerektiğini savunanların gerçek niyeti, devletin boşalttığı alanın para babalarının talanına açılmasıdır.

Bugün devletin püskürtülmesi operasyonunda son halkaya ulaşılmıştır ve hedefte sağlık, eğitim, sosyal güvenlik sektörleri vardır. Buralarda devletin olmaması demek, sermayenin tahakkümünün tesis edilmesi demektir.

Gerçek bu kadar açıkken, devletin küçültülmesi propagandasının yapıldığı son 30 yıldır kimi solcular, sonradan pek çok başka konuda olacağı gibi, bu operasyona kendi gerekçelerince destek vermiştir. Bunun için kamunun verimsizliği argümanını kullanmışlar ve kamuya en azından bir ölçüde özelin zerk edilmesi gerektiğini savunmuşlardır.

Van’da bu çevrelerin de payı vardır.

Verimsizlik, tam tersine özelin alanının genişlemesinin sonucudur. Yoksulların sağlık hakkından, vb dışlandığı bir ortamda hangi kriter verimliliğin yükseldiğini gösterebilir ?

* * *

Devlet bir organizasyon kurumudur.

İlk kez sınıflı toplumlarda ortaya çıkması bu özelliğini değiştirmez. Sınıflı toplumlarda organizasyon, zor unsurunu da içerecek şekilde, egemen sınıfın lehine düzenlenir, o kadar.

Sınıflı toplumlarda devletin baskıcı karakteri, demokratik devletin olamayacağını göstermez.

Egemenlik ve baskı kurumlarına sınıfsal bakamamak, soyut bir egemenlik ve baskı algısına yol açmış, bu da devlete mutlak karşıtlığı getirmiş, devletin ortadan kaldırılması demokrasi ile özdeşleştirilmiştir.

Devlet, sınıfsal özü olan bir organizatördür. Sosyalist devlet kamusal yarar adına, bu yarara karşıt çıkarlara sahip sınıfların baskılanması esasına göre organizasyonu gerçekleştirir. Bu da demokrasidir. Zorsuz demokrasi yoktur. Herkesin demokrasisi “kendinedir”.

* * *

Tarih boyunca dört tür devlet kuramının bulunduğu söylenebilir.

Anarşizm, devlette zordan başka bir şey göremediği için devletin hiç zaman yitirmeden, hemen, her şeyiyle yıkılması gerektiğini düşünmüştür. Devlet yıkıldığında organizasyonu kimin yapacağı sorusu ortadadır ve bu noktada anarşizmin söyleyeceği söz bulunmamaktadır. Küçük topluluklar halinde, doğanın içinde, öz yeterlilik ve öz yönetim temelinde yaşanacağı önermesi ise hiçbir şeyi açıklamamaktadır.

Neoliberalizmin önerisi, devletin elindekilerin özel aktörlere devredilmesi gerektiği yönündedir. Bu, mücadeleyle elde edilmiş hakların halk sınıflarının elinden alınması anlamına geldiği için, hakları gasp edenlerin, hak gaspına karşı yükseltilecek tepkilerle baş edebilmesi, ancak, devletin polisiye alanda şişirilmesi ile olanaklı olabilmektedir. Devletin neoliberal tezler doğrultusunda küçültülmesi askeri ve polisiye alanlarda güçlenmesi ile aynı anlama gelir.

Sosyal demokrasi, bu soruna kendince bir çözüm önermiştir: Sosyal devlet. Hiç yoktan iyidir. Ancak, 1950 sonrası yakın tarihin kanıtladığı ve Marksizm’in en başından beri öngördüğü gibi geçicidir. O halde bir çözüm değildir.

Son devlet çözümlemesi Marksizm-Leninizm’dedir. Marks’ın Paris Komünü üzerine yazdığı eserler ile Lenin’in özellikle Devlet ve Devrim’i bu bakımdan yeterince özlüdür. Burada devlet, hakları garanti eden bir organizatördür. Ancak, kapitalist-emperyalist dünya sistemi var olduğu sürece, aynı zamanda burjuvaziye karşı zor aygıtıdır. Sosyalist devlet devrimin çözümüdür. Emperyalist dünyada zor, hak ile çelişkili birlik içindedir. Bu çelişki çözüldüğünde devlet zaten yoktur.

* * *

Devlet dışındaki hiçbir kurum yeterli organizasyonu sağlayamaz. Bu gerçek cemaatler için de geçerlidir.

AKP’nin, dini ağlar üzerinden hayır ve sadaka devleti kurma çabası bir yere kadar işe yarar. Bu gerçek Van’da açık biçimde ortaya çıkmıştır. Van’da devlet yoktur ve cemaatin nefesi tamamen yetersizdir.

Yetersizlik, zenginlere, servetlerinin %3’ünü paylaşmayı önerebilen İslam’la ilişkilidir.

* * *

Sosyalist devlet örgütlü halktır. Halk örgütlü değilse devlet sosyalist değildir.

Türkiye’nin Van’daki sorunu budur. Van’da bir kez daha açığı çıkan Türkiye sorunu budur.

Türkiye toplumu örgütlü değildir. Herhangi bir sıradan olay için bile geçerlidir, ama, deprem gibi felaketler için özellikle geçerlidir: Her apartmanın, her sitenin, her mahallenin, her ilin ve ülkenin, örneğin, deprem planı olmadır. Türkiye’de kaç toplu konutun, depremi izleyen birkaç dakika içinde o konutta yaşayanların hangi noktada toplanacağına ilişkin bir basit kararı vardır ? Kaç tane apartmanda hanelerin yerleşim krokisi apartman yöneticisinin elindedir ?

Deprem sonrası birkaç dakikanın acil gereksinimlerinin çözümü bile en azından bu düzeyde bir örgütlenmeyi gerektirir.

Örgütlenme ise önce sosyalist devrimi, sonra sosyalist insanı.