Kilitlenme ve Anahtar

Kürt hareketi bu haliyle bitmiştir. Kürt hareketinin sonunu hazırlayan salt etnik konu üzerinden siyaset üretmesidir.

Siyasetin bu içeriği, Türkiye'nin özgül bağlamı nedeniyle, Türk tarafında faşizan bir gidişatı tetiklemek zorundaydı. Şimdi yaşadığımız da budur.

Kürt hareketi eşitlik ve özgürlük mücadelesinde yalnızdır. O kadar da değil, şimdi karşısında öç almaya and içmiş, kana susamış bir Türk düşman vardır. Daha da trajik olanı, bu kanlı hesabın, iki tarafın emekçi sınıfları arasında çatılmış olmasıdır.

Geldiğimiz noktanın temel sorumlusu Kürt hareketidir.

Türk egemenlerinden, Türk MHP, CHP ve AKP'sinden beklentimiz olmadığı için böyle diyoruz.

Hatası, denklemi Kürt kimliği üzerine kurmasında, emperyalistlerin yazdığı senaryoda kendisiyle aynı tarafta bulunan, aynı kadere razı kılınmış farklı ulusal kimlikteki emekçi kardeş sınıfları görmezden gelmesindedir.

Kürt hareketi emperyalist hesaba kanmış, kendi ulusal sorunlarını, ortak sınıfsal çıkarların önüne çıkarmıştır. Kardeşini ortak edemeyenin, düşmanlık üretmesi kaçınılmazdı.

Bunları söylemek kendi işimizi Kürt hareketinin üzerine yıkmak, işin içinden sıyrılmak anlamına gelmez. Türkiye sosyalist-komünist hareketinin görevi Türkiye sosyalist devrimini gerçekleştirmektir. Bunun için etnik kimlikleri, dini inançları ne olursa olsun, emekçilerin sınıf mücadelesine örgütlenmesi gerekir. Türkiye'de komünistler bunun farkındadır. O nedenle, nesnel gerçekliğin gerektirdiği gibi, etnik sorunları sınıfsal bağlam içine yerleştirirler.

Kürt hareketinin anlamadığı nokta, salt kimlik sorununa odaklanmanın emekçi sınıflarımızı bölüyor olmasıdır. Artık düşmanlık noktasındayız. Emekçi Türkler emekçi Kürtleri bölücü olarak, emekçi Kürtler de emekçi Türkleri faşist olarak algılıyorlarsa etnik siyasette bir sorun var demektir.

Sorun Kürt hareketinindir. Kürt hareketi yalnızlaşmaktadır. Türkiye 10 yıl öncesinden tamamen farklıdır. Şimdi batı illerindeki emekçi sınıfların en azından yarısı Kürt'tür, ama etnik siyaset, işçi sınıfımızın bu etnik haritası nedeniyle batı illerini iç savaşın zemini haline getirmiştir. Bu ortamda Kürt hareketinin derdini Türk kitlelere anlatmasının olanağı yok denecek kadar azdır. Kürt siyasetinin kapsamı tamamen kendisine daralmıştır ve bu kapsam Kürtlerin sorunlarının gerektirdiği çözümleri taşıyamayacak kadar sınırlıdır.

Sorun bir yanıyla da sosyalist-komünistlerindir. Kürtlerin ekonomik, sosyal ve politik acılarının tamamen farkında olan sol, bu yarılma ortamında, arada eziliyor. O nedenle solu, ortaya çıkmasında pay sahibi olmadığı bu ortamın sorumlusu olarak görmek büyük yanılgıdır.

Kürt hareketi siyasetinin kapsamını genişletmeli, kendisini Türkiye ölçeğine oturtmalı derken, kendi sorumluluğumuzdan kaçmıyoruz. Yalnızca, böyle yapılmadığında, Kürt hareketinin daha yalnızlaşacağını, bu ortamda birlikte yaşamanın olanaksızlaşacağını görüyoruz.

Biz sosyalizm için mücadele ediyoruz, programımızda işçi sınıfının iktidarı, kamuculuk yazıyor. Bu netliği Kürt hareketinden beklemiyoruz. Ancak işçi sınıfının yaşadığı sorunlarla, Kürtçenin önüne çıkarılan engellerin bir cismin iki yüzü olduğu da görülmelidir.

Kürt hareketinin asgari programında en azından antiemperyalizm yer almalı ki ABD'nin Türkiye ve Ortadoğu'daki planlarına karşı emekçi sınıfları birleştirecek bir zemini yaratabilelim. Bugün Kürt hareketinin Türkiyeli olabilmesinin koşulu, hem birlikte yaşayabilmek hem de ekonomik sömürüyü azaltabilmek için, antiemperyalizmdir.