Kapitalizmin kurtuluşu yok, biz kapitalizmden kurtulmalıyız

2008 mali krizinin etkileri hala sürüyor. ABD’de son 10 yıldaki üretkenlik, bir önceki 10 yıldan daha düşük. Aynı sorun Türkiye için de geçerli. Bizde üretkenlik seviyesi 1975 düzeyine gerilemiş durumda.

ABD bu nedenle faizleri bir türlü artıramıyor. Krizin etkileri daha da derinleşmesin, kredi mekanizmaları tıkanmasın diye parayı düşük faiz politikasıyla piyasada bırakıyorlar. Ancak bu kez de bankacılık burjuvazisi para kazanamıyor.

Geçen hafta Alman Deutshe Bank’ın mali durumunun kötüleştiğine ilişkin haberler banka hisselerinde önemli fiyat kaybına neden oldu. Bu banka mali oligarşinin kalelerinden birisi ve bu tür söylentiler mutlaka gerçeklik payının bulunduğuna işaret eder.

2008 krizinin, önceki, 2002, 1994 krizlerinden farkı emperyalizmin tam kalbinde New York’ta patlamış olmasıydı. İzleyen birkaç hafta içinde pek çok önemli yatırım kuruluşunun battığı hatırlanacaktır. O zamandan beri AB ve ABD merkez bankalarının piyasaya sürdükleri yaklaşık 7 trilyon Dolar nakit de soruna çözüm sağlamadı. Para ekonomik verimliliği artıracak sektörlere değil, yine, krizin asıl sorumlusu mali sektöre aktı.

Şimdi durum daha dramatik. Çünkü artık merkez bankalarının bir kez daha para basma olanağı bulunmuyor.

Aslında krizler kapitalist sistemin 1970’lerde başlayan depresyonunun içinde gerçekleşiyor. Ekonomik göstergeler bakımından yönü aşağıya olan bir trendi gözünüzün önüne getirin. Her 5-6 yılda bir dünyanın bir bölgesinde patlayan krizler bu trendi hem kalıcılaştırıyor hem de tam bir bunalım havası yaratıyor.

Biz, uzun zamandır, kapitalizmin bu kez bu uzun daralma periyodunun içinden çıkamayacağını, 2. Dünya Savaşı sonrasındakine benzer bir genişleme dalgasını yakalamayacağını ileri sürüyoruz.

Nedeni şu:

Kapitalizmin yeniden 20-25 yıllık bir genişleme moduna geçebilmesi birkaç faktöre bağlıdır. Ancak bunların içinde en önemlisi ekonomik üretkenliği, emek verimliliğini artıracak yönde teknolojik yenilenmedir. Kar oranlarında sıçrama yeni bir teknolojik sistemi ve bu teknolojinin içine yerleştirileceği yeni bir üretim organizasyonunu gerekli kılar. Nitekim kapitalizm 2. Savaş sonrasındaki genişlemesini  Fordist teknoloji ve üretim modellerini yaygınlaştırarak başarabilmişti.

1980’lersonrasında yeni teknolojik atılım diye pazarlanan (enformasyon, bilişim teknolojileri) bilgisayar teknolojileri maalesef verimlilik konusunda başarılı olamadı, kar oranlarının yükselmesini sağlayamadı.  Aslında böyle bir sonuç baştan belliydi.

Zira bilgisayar teknolojileri sanayide emek gücüne olan gereksinimi azaltıyor, böylece işsizlik yükseliyor, dolayısıyla emekçi sınıfların alım gücünü de düşürüyordu. Böyle bir ortamda talep krizinin çözülmesi mümkün değildir. Oysa ortalama kar oranlarının yükselmesinin gerek şartlarından birisi budur.

Kapitalistler sanayideki bu sorunun farkında oldukları için, para kazanmak amacıyla 1990’lardan itibaren sermayelerini malileştirdiler, mali sektöre yatırım yaptılar, spekülasyonla para kazanmaya yöneldiler. Global ölçekte toplam hasılada tarım ve sanayinin payının azalması, hizmetler sektörünün öne çıkması ve hizmetler sektörü içinde de mali sektörün belirginleşmesi bununla ilişkili. Hizmetler sektörü ise verimlilik açısından özellikle sorunlu.

Dolayısıyla bugünkü sorun kapitalizmin yapısal özellikleriyle doğrudan ilişkili. Bu sorunun çözülebilmesi, malileşmeye, spekülasyona son verilmesini, ekonomide üretilen artının eşit biçimde paylaşılmasını, zorunlu çalışma sürelerinin kısaltılmasını gerekli kılıyor.

Şöyle: Eşitlikçi paylaşım emekçi sınıfların toplam talebe katkı koymasını sağlar. Zorunlu çalışma sürelerinin azaltılması, eşitlikle birlikte, çalışanların motivasyonunu artırır, motivasyon artışı emek verimliliğini ve üretkenliği yükseltir. Malileşmeye son vermek ise mali sektörde birkaç kişinin elinde toplanmış olan sermayenin sanayiye yönelmesini ve toplumsallaşmasını sağlar, sanayileşme istihdam yaratır.

Kapitalizm zorunlu olarak kumarhaneleşti, spekülatif kazanç biçimleri aynı süreç içinde belirleyici oldu. Şimdiki sorunlar bu mecburiyetin ortaya çıkardığı çözümsüz meseleler.

O nedenle kapitalizmin bu sorunlardan kurtuluşu mümkün değil. Ancak insanlığın kapitalizmden kurtulması mümkün ve zorunlu. Sosyalist bir değişimle.