İstediğim kadar içerim

Yazının başlığını özel olarak sivrilttim.

Yoksa sosyalistlerin içkiye temayülleri yoktur. Aksine biz sosyalistler her tür bağımlılıkla mücadeleyi görevimiz biliriz.

Uyuşturucu, alkol ve sigara bağımlılığı mücadele edilmesi gereken halk sağlığı sorunlarıdır. Toplumsal kaynakların boşa harcanmasına ve ayrıca ve belki de daha önemlisi, insanın büyük yaratıcı enerjisinin, biyopsikososyal varlığının tükenmesine neden oldukları için.

Biz insanın sınırsız gelişimini hedefleriz. İnsanın gelişmesi aklın gelişmesidir. Aklın, gelişebilmek için tutsaklıklardan kurtulması gerekir.

Alkole, uyuşturucuya, sigaraya, ama bunlar kadar önemlisi sorgulanamayan inançlara tutsaklıktan.

* * *

Böyle, ama, içkimizi içeceğiz. İçinde emek var. Dozunda olmak koşuluyla sağlık açısından yararı var. Damakta tadı var, zevki var, dostlukları var.

Yasaklarla, “inanacaksın”larla öğretemezsiniz. Öğretecekseniz bilinci ve özellikle siyasal bilinci yükselteceksiniz.

Şimdiye kadar hangi yasakla neyi çözebildiniz ?

Yasakların insan davranışlarını ve toplumsal ilişkileri düzenlemede etkisiz kalmasının nedeni, sorun olarak görülen davranış biçimlerinin tümümün arka planında toplumsal ilişkilerin bulunmasıdır.

Yoksulluk, eşitsizlik, insanların bilincindeki adaletsizlik algısı, yaşamın anlamsızlaşması, yabancılaşma, bireyin kendisini üretken hissedememesi, işe yaramazlık duygusu… Suçun, bağımlılığın, davranış bozukluklarının nedeni bunlardır. Örneğin sigara bağımlılığının en önemli nedeni zor koşullarla baş etme mekanizmasıdır.

İnsanları yoksulluklarına, içine sıkıştırıldıkları yaşam kalıplarına boyun eğmeye ve dine sığınmaya çağırarak bunlarla mücadele edemezsiniz.

İnsanlara boyun eğdirmek, yalnızca, toplumsal sorunların yeniden üretilmesine yarar.

Alkol bağımlılığını çözmenin yolu, alkolün yasaklanması değil, insanları alkole iten toplumsal koşulların değiştirilmesidir.

Şimdi, alkolü yasaklarken din propagandası yapıyorlar. Alkol içenin mutlaka bağımlı olacağını söylüyorlar ve bunun nedeni olarak da toplumun dindarlık düzeyinin düşüklüğünü görüyorlar.

* * *

Her içen neden bağımlı olsun ?

İnsan içkinin zevkinden neden mahrum kalsın ?

Bu dünyanın zevklerini yaşamaktan neden vazgeçilsin ?

İnsanın aklı, bağımlı olmadan ve zevkini alarak içebilecek kadar gelişkin değil mi ?

Yasaklamak yerine aklı geliştirmeye çalışmak, sorunların kökenine müdahale olanakları yaratmak bakımından, daha rasyonel olmaz mı ?

İçki yasağını savunanlar insanı normal ile anormalin sınırını ayırd edemeyecek kadar akılsız mı sanıyorlar ?

Yasakçılar neden sürekli olarak insan aklından şüphe ederek korkuyorlar ?

Bu soruların yanıtlarının tümü AKP’nin muhafazakar ideolojisinde mevcuttur. O ideolojide akla değil ama dogmatik inançlara yer vardır.

* * *

Milli içkimiz ayranmış.

Kim buyurdu, kim saptadı ? Neden portakal suyu değil, örneğin ? Hani Akdeniz ülkesiydik. Ya da neden kımız değil ? Hani at sırtında, Orta Asya’dan, 1071’de, Malazgirt’e,falan… Üstelik hedef 2071 değil miydi ?

Ama geçelim bütün bunları … Hep milli mi davranılacak kardeşim ? Milli değil, devrimci ve enternasyonalist olacağım.

Milli sporumuz güreş diye herkes güreş mi tutacak? Diğer spor dallarını da yasaklayacak mısınız ?

Milli olsa da güreşmeyeceğim. Ben tempolu yürüyüşlerimi sürdüreceğim.

Ayranı, Ca iyonu gereksinimimi dikkate alarak ve zevkime denk düşüyorsa içeceğim. Ca gereksinimim açısından ayranın yerini alabilecek başka seçeneklerim hep olacak.

Biranın bir B vitamini deposu olduğunu aklımda tutacağım, ama salt zevk olsun diye de bira içeceğim.

Toplumsal sorumluluklarımın tanımladığı sosyalleşme süreçleri içinde istediğim kadar içeceğim.

İnat olsun, okurken, yazarken, günbatımını izlerken, dostlarımla söyleşirken, sevgilimle el ele şarabımı yudumlayacağım. Belki kafayı da bulacağım.

Ben sevmem, ama rakıyı sevenlere saygı duyacağım.

İnanmayacağım. Aklımı geliştireceğim, dünyadan ve mücadelemden zevk alacağım.

Var mı diyeceğiniz ?