Halk Ne Zaman Patlar ?

Arap halklarının isyanı bir manipülasyonun sonucu değildir.

Yıllardır biriken basınç söz konusuydu.

Toplumsal hareketler laboratuar tüpüne sığmaz. Denklemi yoktur. Süreç hakkında, halkın duyarlılıkları, toplumsal hareketin seyri konusunda kimi öngörülerle bulunabilirsiniz, ancak kesin hükümler ileri süremezsiniz.

Rusya’da Şubat Devrimi gerçekleştiğinde Bolşevikler’in çizdiği senaryo uzun süreli bir burjuva demokratik devrim döneminin başladığı ve işçi sınıfının bundan fazlasına hazır olmadığı yönündeydi. Bu senaryo kitlelerin hızla devrimcileşmesi sonucunda Nisan ayında geçersizleşmişti.

Arap halklarından anladığımız kadarıyla, yıllardır süren ekonomik sıkıntılar (özellikle işsizlik ve yoksulluk oranlarının yüksekliği), siyasal yapıdaki kokuşma, bütün bunların sorumlusu olarak tek bir aktörün ayan beyan ortada bulunuşu, hem toplumsal patlamayı hazırladı hem de bu patlamanın tek bir hedefe kilitlenmesine yol açtı.

Patlama kimileri tarafından öngörülebilir nitelikteydi. Örneğin Mısır’da son birkaç yıldır gerçekleşen yüzlerce grev bu açıdan göstergeydi. Kimileri ise, uluslar arası finans kurumları gibi, Mısır’da istikrarın hakim olduğunu açıklıyordu.

Bütün bunlara rağmen şurası kesin: Rejimde ciddi sıkıntı beklentisi içinde olanlar da dahil herkes, Mısır halk isyanının zamanlama ve boyutları konusunda yanılmıştır.

Bu bize bir yandan da halkın devrimci enerjisinin genetik bir özellik olduğunu gösteriyor.

Bunlar, Arap isyanı açısından olumlu yanlar.

Ancak toz pembe görüntü burada kapanıyor.

Yalnızca öfke, tek başına bir diktatörü devirme kararlılığı, halk isyanının halk sınıfları çıkarına sonuçlanması için yeterli değildir.

Arap dünyasında isyan olsa da, sınıf bilinci yoktur. Sınıf bilincini ifade edecek, kalıcı kılacak, taşıyacak, aktaracak, çoğaltacak, kısaca örgütleyecek öznenin bulunmayışı bunun nedenidir.

Bu noktada, isyanın iç ve dış egemen güçlerin kontrolüne geçmesi kuraldır.

Her isyan, iktidarı ele geçirmek açısından, kısa olmak zorundadır. İsyan kısa sürede iktidarı halkın kılamazsa, emperyalistlerin müdahalesi açısından yeterince uzun zaman tanınmış demektir. Sınıf bilinci olmadığı için Tahrir’de geçen birkaç hafta isyancılar için çok kısa, egemenlerin toparlanması açısından ise yeterince uzun oldu.

Şimdi Arap halkları için bu kural işliyor.

Neyi istediğini (neyi istemediğini tam olarak bilemediği için) bilemeyen Arap halkları, emperyalistlere yeterince uzun zaman tanımıştır.

Bu isyandan bir devrimin çıkabilmesi için Arap halklarının başlarındaki diktatörleri değil, düzeni değiştirmeye yönelmeleri gerekiyordu.

Bir halk ve hatta işçi sınıfı düzen dışı bu kilitlenmeyi kendiliğinden gerçekleştiremez. İsyanının içeriğinde bunu çağrıştıran unsunlar, hisler, duyarlılıklar, kimi yönelimler bulunsa bile olmaz bu.

Düzen dışılık, her zaman, diktatöre karşı isyanı düzen dışı hedeflerle ilişkilendirecek öznenin ve o öznenin sınıf bağlantılarının bulunmasını gerektirir.

Arap halkları açısından olmayanlar bunlardı.

Bütün bu nedenlerle, doğru soru “Halk ne zaman patlar ?” değildir.

Doğru soru, “Biz halkı nasıl patlatırız ?” olmalıdır. Patlatamasak bile patladığında müdahil olabilmek için.