Erk’in Öz’ü Hangi İktisadi Temelde Yer Alacak ?

Bu başlık özerkliğin iktisadi bir temelinin bulunduğu saptamasına dayanıyor.

“Demokratik” vurgusu ise özerklik ile iktisadi nesnellik arasındaki ilişkiyi ifade etmez. Çünkü herkesin demokrasisi kendinedir ve demokrasi için de iktisadi bir temel aramak zorundayız.

* * *

İktisat ve siyaset arasında öz/tezahür ilişkisi vardır. Toplumsal olayların özü iktisadi, bu özün toplumsal-tarihsel gerçeklik bağlamında tezahür edişi siyasaldır.

O nedenle özerklik olgusunun demokratik olarak nitelenmesi tezahüre ilişkindir ve kendi özüne ilişkin hiç bir şey ifade etmez.

Kısaca, özerkliğin hangi iktisadi ilişkiler zemininde kurulacağı sorusu açıkta kalır.

Buradan şu sonuç da çıkar: Farklı mülkiyet biçimlerine dayanan toplumsal formasyonların kendilerine özel özerklik biçimleri olabilir. Farklı toplumsal formasyonların özerklikleri, kendi egemen sınıfları için olmak üzere, bir biçimde demokratiktir de.

Örneğin, Yugoslavya 1970’lerin başından itibaren merkezi sosyalist devlet yapısını piyasacı reformlar eşliğinde parçalayan bir özerklik deneyimiyle hem kapitalizme geçmiş ve hem de parçalanmıştı.

Kürt hareketinin bir süredir dile getirdiği ve son zamanlarda kimi sol argümanlarla ideolojik içeriğini belirginleştirip, geliştirmeye çalıştığı Demokratik Özerklik önerisinin iktisat-siyaset çelişkili birliğini görmezden gelen bir yaklaşıma sahip olduğu görülüyor. Üstelik aynı yaklaşım, özerkliği toplumsal düzeni değiştirecek bir devrimci atılım olarak da görüyor.

* * *

Önemli olan nokta şudur: Özerklik olarak formüle edilen yeni siyasal rejimde üretim araçlarının, toprağın mülkiyeti kimde olacak (iktisadi boyut), yani yeni rejimi hangi sınıf yönetecektir?

Kürt hareketinin en başından itibaren görmezden geldiği soru budur. Bu soruyu Kürt hareketinin bir sınıf hareketi olmadığı saptamasıyla gündemden düşürmeye çalışmak tamamen yanlış olur. Çünkü üretim araçları mülkiyeti bir yandan demokratik özerklik önerisinin gerçekçiliğini, bir yandan samimiyetini, bir yandan da kurulacak düzenin karakterini, yani geniş halk sınıflarının kaderini belirler. Yoksa halk sınıflarının nasıl yaşacağı, bir sınıfın demokrasisiyle tesis edilecek özerklik karşısında önemsiz midir?

* * *

Demokratik özerkliğin küçük mülkiyet zemininde, küçük ölçekli üretimle gerçekleştirileceğini savunmak için ise yaşadığımız kapitalist-emperyalist düzenin kurallarından haberdar olmamak gerekir.

Böyle bir öneri Proudhon döneminde yapıldığında, kapitalizm henüz yeni geliştiği, emperyalizm dediğimiz olgu ortada bulunmadığı için, kendisine o günün koşullarında belli bir gerçekçilik tanınabilirdi. Hoş, Marks Felsefe’nin Sefaleti’nde hiç bu türden bir hoşgörü göstermemişti Proudhon’a karşı.

Küçük mülkiyet ve küçük ölçekli özel üretim sahalarıyla ekonomiyi örgütlemeye çalışmak, 1) toplumsal gereksinimleri karşılamak için gereken üretimi gerçekleştiremeyeceği ve 2) küçük özerk işletmeler kaçınılmaz biçimde tekellerin yemi olacağı için tamamen hayaldir.

Bütün bu sorular bizi devasa toplumsal gereksinimlerin karşılanması için, üretimin merkezi olarak ve büyük işletmeler ölçeğinde örgütlenmesi gereğine götürür. Aksi tam bir üretim anarşisi, belirsizlik ortamı ve sefalet olur. Emperyalizm döneminde üretimin tekeller üzerinden örgütlenmesinin altında da bu nesnel gereksinim bulunur. Lenin’in saptadığı gibi, merkezi planlama gelişen ekonomik yapı açısından zorunluluktur. Bunu ya tekellerle ya da sosyalist devletle yaparsınız, ama kooperatiflerle çelişkiyi çözemezsiniz.

Büyük ölçekli işletmelerde üretim ve merkezi planlama, üretici güçlerin gelişmişlik düzeyi dikkate alındığında, toplumsal örgütlenmenin koşuludur. Emekçi sınıfların, bir üretici güç olarak ekonominin işletmelerini ve bir siyasal aktör olarak düzeni nasıl yönetecekleri ise bundan sonra gelir.

Yanıtı verilecek soruyu toparlayalım: Üretim araçlarını kime vereceksiniz, üretimi hangi ölçekte gerçekleştireceksiniz ve planlamayı hangi mekanizmalarla yapacaksınız?

* * *

Öz budur ve Demokratik Özerklik önerisi gerçekliğin yalnızca görüntüsüdür.

Benim temel sorum şudur? Kürt hareketi Kürt illerindeki tarımsal mülkiyet biçimlerinin yaygınlığıyla ilişkili somut bir veriye sahip midir, toprakların ve sanayi işletmelerinin mülkiyeti hangi ölçekte kimlerin elindedir ve hareket feodal, kapitalist mülkiyet biçimlerini ne yapmayı düşünmektedir?

Tartışmanın sırası: Önce öz, sonra özerklik.