Erdoğan hükümeti

Erdoğan uzun süredir başkanlık yapıyor. “Seni başkan yaptırmayacağız” cümlesinin hiç bir gerçekliği yoktu. Sürecin buraya bağlanacağı açıktı. 

Şimdi son hükümetini kurdu. Bundan sonra anayasa değişikliği süreci başlatılacak ve partili cumhurbaşkanlığı ya da başkanlık sisteminin somut adımları atılacak.

FAİZ MESELESİ
Hükümetin kurulduğu gün, Merkez Bankası yeni başkanıyla gerçekleştirdiği ikinci toplantıda da faiz indirimi kararı aldı. Başkan değişiminin Merkez Bankası’nı hükümetin finansman müdürlüğü haline getireceğini yazmıştık.

Erdoğan uzun süredir faizlerin indirilmesi yönünde baskı uyguluyordu. Hükümete yakın olanlar önümüzdeki dönemin finansal istikrar değil, büyüme odaklı olacağını ifade ediyorlardı. Faiz indirimi tam bu değerlendirmelerin üzerine geldi.

Banka faizleri düşürmenin dışarıdan sıcak para girişinde sıkıntı yaratacağı gerçeğini görmezden geliyor.  Amaç kredi borcuyla kıvranan ve aynı zamanda AKP’nin oy tabanını oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmelerin rahatlatılması. Fazlasıyla borçlu olan bir ülke için çok riskli bir tercih. 

İlginç biçimde, aynı saatlerde, FED’e yakın kaynaklar, Amerika’da faizlerin 2016 ve 2017’de en az iki üç kez artırılacağına ilişkin açıklama yaptılar. FED faizleri artırırken, bizde Merkez Bankası’nın düzenli biçimde indirime geçmiş olması, sözünü ettiğimiz riski belirginleştiren gelişmelerin yaşanacağına işaret ediyor.

Erdoğan içeride ekonomiyi canlandırmak adına uluslar arası finans dinamiklerinin rasyonalitesini görmezden geliyor. 

SURİYE'DEN ÇEKİLME
Anlaşılan yeni hükümet Suriye konusunda epey geri adım atacak. Hafta başında Amerikalı general Suriye Kürdistan’ında, Kobani’yi teftiş ettikten sonra Türkiye’ye de uğradı. Hemen akabinde YPG merkezli Suriye Demokratik Güçleri, Amerika’nın hava desteğiyle Rakka operasyonunu başlattı. Generalin Kobani ve Türkiye ziyaretlerinin nedeni buymuş, AKP’ye siz kenardasınız, oyun kurucumuz YPG demek için gelmiş.

Cerablus’un kime bırakılacağı ise hala belirsiz. Ancak Rakka’daki gelişmeler ve AKP partneri ÖSO’nun IŞİD karşısındaki sefil durumu, Amerika’nın Suriye’deki boşlukları Kürtlerle doldurmak yönündeki kararında ısrarcı olduğunu ima ediyor.

Kısacası, Erdoğan’ın Suriye konusundaki emelleri suya düşüyor. Kendisinin de bunu kabullendiği ve Davutoğlu’nu bir de bu nedenle harcadığı kesin. Belki de Suriye gündemini kapatmak bakımından hükümet değişikliğini, bütün sorumluluğu Davutoğlu’na yıkarak, bir fırsat olarak değerlendirecek.

Ancak bunca hatadan sonra karizmayı toparlaması imkansız.

SURİYE DEFTERİ KAPANIRKEN PKK SORUNU BÜYÜYOR
Suriye defteri kapanıyor ama, bu gelişme aynı zamanda Türkiye Kürt sorununun boyutlanacağı anlamına geliyor. Bombalar, bombardımanlar, savaş uçakları PKK ile baş etmeye yetmiyor. Çünkü PKK YPG’dir ve YPG de hem Amerika’dan hem de Rusya’dan silah alan özerk bir bölgenin sahibidir. General Kobani’de peşindeki gazetecilere ne dedi: Gizleyecek bir şeyimiz yok, her şeyi çekebilirsiniz. Bu mesajın Erdoğan’a yönelik olduğu çok açık.

Evet: Erdoğan Suriye sahnesinden tamamen dışlanırken,  Kürt sorunu içeride bir bela olarak üzerine çullanıyor. Suriye’den çekilmesi Türkiye Kürt sorunundaki çaresizliğini artırıyor. 

SIKIŞACAKLAR, ÖRGÜTLENME ZAMANI
Bir yandan ekonomik sorunlar, öte yandan Kürt sıkıntısı Erdoğan’ın başını epey ağrıtacak. 

AB faslı da kapandı. Cameron ne dedi, sene 3000’den önce üyelik olmaz. Bence çok iyimser tahmin, en başından beri hiç olmayacak diyoruz.

İçeride dinden başka pazarlayacak bir şeyleri bulunmuyor.  Orada da laik tabanın önemli direnci söz konusu. 

Sorun üzerine sorun. Üstelik Erdoğan’ın elindeki kadronun bu maçı tamamlayıp tamamlayamayacağı da epey şüpheli. Baksanıza Binali’nin ses telleri daha ilk kürsü konuşmasında şişti. Erdoğan’a düşük profilli yöneticilerin gerekli olduğu açık, ancak bunun takım oyununda önemli boşluklar yaratacağı da ortada.

Hep söylüyoruz: Erdoğan tam saha pres oyununa mahkum, ama ayakkabıları sıkıyor, kadrosu kifayetsiz, en önemlisi artık satacak hiç bir hikayesi yok. 

Her yaptıklarıyla açık verecekler. Örgütlenme zamanı.