Emperyalistler Suriye’de ilerlerken

Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’nin gereği olarak emperyalizm Suriye’de ilerlemek zorunda.

Operasyon, halkların birikmiş tepkisiyle ortaya çıkan isyanları değerlendirerek Afrika’nın en batı ucundan başlatıldı. Hedefte ise esas olarak İran ile Rusya-Çin ittifakı bulunuyor.

İran siyasi bakımdan ABD’nin hedefine yerleşiyor. ABD muhalif İslami siyasetin referans noktası olan İran’ı bu haliyle kabullenemez.

Rusya-Çin ittifakı ise farklı bir ekonomik güç olarak şekillenmiş durumda ve sermaye yoğunlaşmasının görece az olduğu (Afrika gibi) coğrafyalara girmekte. Kapitalist rekabet kuralları ABD-AB ve Rusya-Çin bloklarını kaçınılmaz olarak karşı karşıya getiriyor.

Çin enerji gereksiniminin üçte birini Afrika’dan sağlarken, bu enerjiyle ABD piyasasına en ucuz malları sunan bir fabrika olarak çalışıyor. Ekonomik açıdan çökmüş olan ABD Çin karşısındaki bu bağımlılığını ancak askeri gücüyle dengeleyebilir.

Bunu çok iyi kavrayan Çin ABD’nin Uzakdoğu’daki fabrikası olmak konumuyla yetinmeyi kabullenmiyor ve askeri hamleler gerçekleştirmeye yöneliyor. ABD’nin askeri gücünü Çin çevresine yığmaya yönelmesinin anlamı budur ve Genişletilmiş Ortadoğu’nun sınırı Çin’e uzanmaktadır.

* * *

Türkiye en başından beri projenin içinde taşeron bir güç olarak yer alıyor. Ancak, radikal İslam’ın yükselişi ve İsrail’in İslam dünyasındaki malum algılanışıyla birlikte değişen konjonktürü daha ileri düzeyde inisiyatif kullanma olanağı olarak yorumladı.

Buradan proaktif bir dış politika çizgisine yönelerek, ABD emperyalizmi açısından yalnızca öncü değil, ön açıcı bir güç olmaya soyundu. Bu proje Libya’da geç, Mısır’da havada (orada Müslüman Kardeşler zaten malı götürmüştü), Filistin sorununda Hamas’ın ikna edilmesi sürecinde yetersiz kaldı. Hamas, Katar dolarlarıyla muhtemelen İsrail’i tanımaya ikna ediliyor.

Suriye’de ise ABD’nin başına bela İslami güçlerle sıkı fıkı olduğundan, taşeron bir aktör için belirlenmiş hareket alanını fazlaca istismar etmiş oldu.

Buna karşılık, Türkiye’nin Suriye politikasının artık kendi istediği yönde sonuçlar ürettiği de görülüyor.

ABD-AB bloğu Türkiye’nin proaktif projesini, El Kaide türü radikal unsurların dahlini sınırlayarak geliştiriyorlar. ABD seçimleriyle kesintiye uğrayan oyun yeniden ısınıyor. Bunda hem Türkiye’nin provokatif tutumunun hem de emperyalizmin Suriye’yi halletme zorunluluğunun payı bulunuyor.

* * *

Görünen yönelim şu:

Suriye’de İslamcı çetelerin silahlandırılması süreci Türkiye tarafından başlatılmıştı. Bu kirli savaşın finansmanı Katar ve Suudi Arabistan tarafından sağlanıyordu. Türkiye’nin hedefi, ilk elde, kendi güneyinde beş on kilometrelik bir tampon bölgenin oluşturulması ve savaşın buradan Halep ve Şam gibi büyük merkezlere de taşınmasıydı.

Bu amaca önemli derecede ulaşıldı. Suriye bütünüyle terörize edildi. Adına muhalif denilen çeteler neredeyse ordu düzeyinde organize oldular.

İşte tam bu aşamada, Obama seçilince, emperyalizm kararını daha net biçimde vermiş olarak sürece dahil oldu. Muhalif cephe yeniden yapılandırıldı, dünya kamuoyuna sunuldu, arkasına onlarca ülkenin desteği dizildi ve AB neredeyse blok olarak Esad karşıtı güçlere silah desteği de vermeye başlayacağını açıkladı.

ABD ise bunun kendisi açısından henüz erken olduğunu söylüyorsa da durumun daha farklı olduğunu düşünmemek için hiçbir neden bulunmuyor. ABD’nin bu açıklaması Rusya’ya karşı sergilenen bir oyalama taktiğidir.

* * *

Artık kararın verilmiş olduğu anlaşılıyor. Emperyalizm askeri olarak da sürecin aktif parçasıdır. NATO operasyonu daha yüksek olasılıktır.

Saldırı, Rusya halen tam olarak ikna edilememiş olduğundan, kendisine meşru görüntü verilmeye çalışılan Suriye muhalefeti dolayımıyla yürütülüyor. Rusya’dan gelen son açıklamalar ise Rusya’nın da en azından Esad’sız bir formüle razı olabileceğini gösteriyor.

* * *

Öte yandan, bu fasılalarla seyreden sürecin emperyalistlerce farklı biçimlerde de değerlendirildiğini görüyoruz.

Onlar net sonuçlara ulaşılamamış karmaşa durumlarından da yararlanırlar. En azından, savaş silah tekellerinin gelirini artırır. Bölgenin destabilize edilmiş olması her tür dış müdahalenin meşru gösterilebileceği bir belirsizlik ortamı yaratır. Daha da ötesinde, salınan korku halkların birbirlerine düşmanlığını koşullar ve emperyalizmin en çok yararlanacağı şey de budur.

* * *

Ancak bu kez farklı bir şey daha oluyor ve emperyalizm Suriye’deki kesinti ve uzatmaları bölge halklarının birbirlerine karşı konumlanışlarını gözlemek ve Kürtler’in tavrını tartmak açısından da değerlendiriyor.

Barzani’nin bölgedeki bütün Kürtler’in hamiliğine soyunduğu çok açık. Hem siyasal hem de askeri açıdan. Bu hamlenin içine Suriye Kürtleri kesinlikle dahil.

Ancak daha önemlisi Türkiye Kürt hareketinin tutumudur. Emperyalizm bölge Kürtler’ini Barzani ya da başka bir mekanizma üzerinden Suriye operasyonu konusunda sessizleştirebilir ve hatta yeni Suriye için desteklerini alabilir mi ?

Kürtler, kendi kesimsel çıkarları adına, Suriye’de de, aynen Irak’ta olduğu gibi, özerk bir bölgenin tanınması karşılığında, Suriye muhalefeti ile anlaşır mı ve Türkiye Kürt hareketi bu gelişmeyi gelecekte kendisinin de yararlanacağı bir olanak olarak değerlendirir mi ?

Korkunç ama bu olasılıkların gayet güçlü olduğunu görmek gerekiyor.

İşte ABD kesinti anlarında bunları tartıyor ve tabi ki bölgedeki antiemperyalist duyarlılıkları da.