Daha pis oyunun kokusu dağılmadı, başkanlık yarışına dahil oldular

Derler ya kurbanın kanı kurumadı henüz. O misal ve Baykal Gül’ü başkan olarak önerebiliyor.

Normaldir. 2002 yılında Erdoğan’ın önünü açmıştı. Sonra cumhurbaşkanı adayı olarak Ekmeleddin’i keşfettiler. Şimdi de Gül’lü formül.

Hesap aynı: Sağ seçmeni cezbederek sağı frenlemek. Olmaz. Bu hesapla atılan her adım CHP’nin AKP’ye benzemesine ve CHP tabanının daha da umutsuzlaşmasına yol açıyor.

Ama zaten istenen de budur. Biriken muhalif enerjinin düzen dışına yönelmesini engellemek. Baykal’ın önerisini CHP’nin benimseyip benimsemeyeceğinin; CHP’nin Gül’ü değil de bir başkasını aday olarak önerip önermeyeceğinin, Gül’ün ne diyeceğinin hiçbir önemi yok. Aslolan zihinlerin düzen içine hapsedilmesidir.

*****

Nitekim hemen sonrasında, Baykal’ın Kılıçdaroğlu’nu başkan, yanına da Akşener ile Ahmet Türk’ü yardımcı olarak önerdiği haberi geldi. Fark etmez. Gül formülüyle uyumludur. 7 Haziran seçim sürecinde de aynı taktik ortalıktaydı. AKP durdurulacak, içinde diğerlerinin de yer alacağı bir koalisyona zorlanacak ya da diğerleri bir koalisyon kuracaktı.

O zaman matematiksel olarak bile imkansız olduğunu çok söylemiştik. Şimdi de durum aynı. Buralardan AKP karşısına dikilecek herhangi bir kuvvet oluşturulamaz.

******

Nedeni AKP dışında kalanların değişik kriterler üzerinden tamamen AKP’ye benzemiş ya da muhtaç halde olmalarıdır.

Akşener’in ideolojik ve siyasi olarak ne farkı var ? CHP buna benzer işlerle AKP’nin yanında olduğunu kanıtlamadı mı ? HDP federasyon işini yalnızca Erdoğan’ın halledebileceğine inanmıyor mu ?

Maksat laf olsun. Muhalifler, huzursuzlar, “hayır” diyenler oyalansın.

*****

Muhalefetin bu tutumu Türkiye kapitalizminin çaresizliğinin göstergesidir. Türkiye’nin sorunları bu düzende çözülemez nitelikte olduğu için düzen muhalefeti AKP’den farklı düşünememekte, AKP’nin düzenin tepesinde kalmasına yardımcı olmaktadır.

AKP’nin en büyük avantajı, karşısında ne istediğini bilmeyen bir “cephe”nin yer alması. Bu cephe AKP’nin kendi tabanını konsolide etmesine yardımcı oluyor.

Hegemonya krizi yaşayan emperyalist aktörlerin, tüm rahatsızlıklarına karşın Erdoğan’la iş yapmak durumunda kalmaları da buna bağlı.

*****

Bütün bu nedenlerle referandum sürecinde “hayır” demenin yetmeyeceğini, “hayır”ın düzen dışı bir perspektife çekilmesinin yaşamsal önemde olduğunu söylemiştik.

Çünkü “hayır"la yetinmek, referandum sonrasında, sonuç ne yönde tecelli etmiş olursa olsun, düzen kuvvetlerinin “hayır”ı istedikleri yönde istismar etmelerine zemin sunmuş olacaktı yalnızca.

Çok zaman geçmeyecek, Akşener’in kuracağı partinin AKP’yi durdurmak için ne kadar işe yarar olabileceği konusundaki yorumlar da CHP içinde taraftar bulacak.

Önümüzdeki iki yıl boyunca referandumdaki şaibeyi akıllarına bile getirmeden, başkanın kim olması gerektiği konusuyla meşgul etmeye çalışacaklar AKP’nin boyun eğdiremediği kitleleri. Sanki Erdoğan dışındakiler dinin siyasetteki ve toplumsal yaşamdaki tahakkümünü azaltmak için bir şeyler yapacaklarmış gibi. Sanki Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren ve Türkiye üzerinde de planları aşikar emperyalizm karşısında onurlu bir duruş sergileyebileceklermiş gibi. Sanki AKP düzeninin bir dönemki temsilcisi Gül değilmiş gibi.

*****

Türkiye’nin hiçbir sorunu kapitalist düzende çözülemez.

Seçim olayının asgari demokrasi standardını sağlamak bakımından işlevsizleşmiş olduğu apaçık ortada.

AKP’nin sandıkta, seçimde geriletilemeyeceği de 16 Nisan akşamı gün gibi anlaşılmış oldu.

Toplumun bu üç gerçeği dikkate alarak hazırlık yapması gerekiyor.

Nasıl bir toplumsallık istiyoruz ? Tez elden karar verilmesi gereken konu bu. Erdoğan’a diğerlerine destek sunarak karşı olmak yalnızca Erdoğan’ı güçlendiriyor. Toplumsal olaylar tek bir adam üzerinden tartışılabilir mi ?

Eşitlik diyorsak düzen dışına çıkacağız. Başkanlık tartışmalarından bir an önce kopacağız. Farklı bir kulvar belirleyeceğiz. “Hayır” dediysek, bunun gereği olarak farklı bir düzeni talep edeceğiz. Başkanlık için kullandığımız “hayır”ın, başkanlığı meşrulaştırmak için kullanılmasına izin vermemenin tek yolu bu.

Eğer başkanlık imam hatipleştirilen okulumuz, işyerlerine sokulan yandaş sendika, öğretim üyelerinin üniversitelerden atılması, gazetelerin kapatılması, tutuklamalar, Suriye’nin işgali, cihatçıların desteklenmesi, bombalı katliamlar, dışarıdan girecek dövizsiz dönmeyen ekonomi çarkları, bağımlılık, tarım kotaları, vb ise o zaman referandumdaki “hayır”ımızı, bütün bunlara karşı bir perspektifle hem pratik hem de siyasi olarak örgütlemek zorundayız.

Gerçekçiliğin anlamı çözüm için savaşmaktır. Erdoğan’ı durdurma planının gerçekçilikle hiçbir ilişkisi bulunmuyor.

Zorunluluk, düzen aktörlerinden acil kopuş, bağımsız sosyalist hattın güçlendirilmesi.