'Çözüm' süreci yeniden mi başlıyor?

Şu nedenlerle beklentiler olumlu: 1- Yaklaşık iki yıl sonra Öcalan’ın ailesiyle görüşmesine izin verilmesi. 2- Öcalan’ın devletin istemesi durumunda sorunun altı ay içinde sonuca bağlanacağı vurgusu. 3- Öcalan’ın, zamanında AKP tarafından belirlenmiş beş kişilik sekretaryanın üçüyle çalışmalarına halen devam ettiğinin anlaşılması.

Biz bu tür ayrıntılara takılmaksızın, uzun süredir “çözüm” sürecinin yeniden masaya getirilmesi zorunluluğunun bulunduğunu yazıyoruz.

Bunun nedeni bölgesel gelişmeler: 1990’ların başındaki Irak müdahalesi özerk Kürt bölgesinin oluşmasıyla sonuçlandı. Son birkaç yıldır ise bu yapı merkezi yönetimden ayrılmaya doğru uç verdi.

Suriye’nin fiilen parçalanması, kuzeydeki Kürt oluşumu ve son olarak Rusya ile ABD’nin üçlü bir federatif yapıya doğru yönelen mutabakatları, Irak benzeri gelişmenin burada da gündemde bulunduğunu gösteriyor.  

Bölgede “özerk” Kürt yapılarıyla tanımlı gelişmeler yaşanırken Türkiye’nin bundan etkilenmemesi olanaksız. 

Öte yandan hiçbir ülkede askeri çatışmaların hakimiyeti ilelebet söz konusu olamaz. Üstelik o ülke Türkiye gibi emperyalizmin yeniden şekillendirmekte olduğu bir coğrafyanın göbeğinde ise.

O nedenle “çözüm” masasının kurulması kaçınılmazdır. Ancak şu an için öncelik Türkiye değil, Suriye’dir. Suriye’de Rakka operasyonunda YPG’nin sorumluluğunun ne olacağına ve sonuç olarak Kürt bölgesinin nasıl şekillendirileceğine karar verilmesi bugünün öncelikli konusudur. Büyük güçlerin Kürtlerden vazgeçmesi beklenemez. Suriye’de Kürtlerin siyasi denkleme resmen dahil edilmelerinden sonra sıra Türkiye’ye gelecektir.

Aslında artık “sonra”nın söz konusu edileceği bir dizge de pek söz konusu değildir. Zira Suriye’nin kuzeyinde Kürt bölgesi şekillenmiş gibidir. Rojava’nın batıdaki Afrin ile birleşip birleşmemesinin bu bakımdan pratik değeri sınırlıdır.

Ayrıca dikkat edilmesi gereken bir diğer gelişme Rakka ve Musul operasyonlarına sulanan AKP’nin her iki iş için de Kürtlerle birlikte çalışmaya mecbur bırakılacak gibi görünmesidir. ABD bunu Rakka için açıkça dillendirdi. Bunun üzerine AKP’den, Rakka operasyonunu YPG ile değil Katar ve Suudlarla birlikte yapmak istediği yönünde açıklama geldi. Hep bildiğimiz üzere, belirleyici olan AKP’nin arzuları değil, ABD’nin kararlarıdır.

ABD Suriye’de hem AKP’yi hem de Kürtleri kullanmak isteyecektir. Zaman zaman çatışmalarına izin de verecektir. Ancak bölgedeki kontrollü kaos açısından bu iki aktör arasında daha istikrarlı ve öngörülebilir bir ilişkiden yana olacaktır. AKP ile YPG’nin ortak Rakka operasyonu bunun zemininin oluşturulmasına da yarayabilecektir.

AKP ile PKK arasındaki savaş, kurulacak masaya hazırlık aşamasıdır. Taraflar en güçlü biçimde masaya oturmak arzusundadır.

Anlaşılacağı üzere Kürt sorunundaki inisiyatif AKP’nin de elinde değildir. Masa bir şekilde ABD ve Rusya’nın sağlayacakları mutabakatla kurulacak ve orada nelerin nasıl ele alınacağı da yine aynı mutabakatın sonucunda ortaya çıkacaktır.

Kesin olan şey, Türkiye’nin en azından federatif yapıya doğru gevşetilmesi yönünde bir kararın bulunduğudur. Bu planın Kürt sorununun çözümüyle alakası olamaz. Çünkü:

1-Kapitalist iktisadi yapı ve Türkiye’nin emperyalizme çevreden bağımlı konumu aynen korunacaktır. 

2-Dolayısıyla büyük ekseriyeti emekçilerden oluşan Kürtlerin sınıfsal kaderlerinde herhangi bir değişikliğin ortaya çıkmasına fırsat verilmeyecektir. İktisadi ilişkilerle sorunu olmayanların Kürt sorununu anlama ihtimali yoktur.

3-Etnik sorun üzerinden geliştirilen “çözüm” önerisi Kürt ve Türk emekçi sınıfları arasındaki bölünmeyi kalıcılaştırıyor. Bu bölünme emperyalistlerin müdahalelerine olanak ve “haklılık” sunan bir zemin olarak değerlendirilmektedir. “Çözüm” denilen müdahale o nedenle ülkemizi ve sınıfımızı bölmeden yol alamaz.

Son 30 yıldır savaş ve “barış” Kürt gerçekliğinin tahterevallisidir. Bunlar halk sınıflarının düzen içine mas edilmesi bakımından elverişli stratejilerdir.  7 Haziran 2015’ten beri yaşanan savaş Erdoğan’ı başkanlığa taşımış ve AKP tarafından MHP tabanını ele geçirmek konulmak üzere değerlendirilmiştir. Suriye’deki gelişmeler ise “barış” masasının alt yapısını oluşturacaktır.