CHP Kılıçdaroğlu’na sıkılan kurşunu ne yapacak?

CHP teröre destek veriyor görünmemek için dokunulmazlık yasasına evet demişti. Kılıçdaroğlu’nun başına gelenler bu tutumun ne denli akıl dışı olduğunu ortaya koyuyor. CHP ne yaparsa yapsın, AKP’nin oyun kuruculuğunu kabullendiği sürece bu sıkışıklıktan kurtulamayacak.

Siyasetin temel koşulu bağımsız hareket edebilmektir ve CHP’de olmayan şey budur. Böyle olduğu için de CHP’nin ne olduğu, neyi savunduğu belli olmamaktadır.

Ancak CHP’nin asıl sorunu tarzıyla ilişkili bu tutukluklar, belirsizlikler değildir.

CHP’yi tanımlayan olgu bir düzen partisi olmasıdır. CHP kapitalist üretim ilişkilerini savunan, artı değer sömürüsünü kabullenmiş bir partidir. CHP kapitalist düzenin partisidir.

Düzen partileri ancak düzenin belirlediği sınırlar içinde hareket edebilirler. CHP’nin siyasi savruluşları da bununla ilişkilidir. Hiç şaşırmamak gerekir. Baksanıza dünya sosyal demokrasisinin örnek ve öncü lideri olarak bilinen Willy Brant bile CIA’dan rüşvet almış. Kim bilir nasıl gerekçelendirmiştir kendi kendisine. Ancak bir önemi yoktur ve önemli olan şey emperyalist sistem içinde siyaset yapanların emperyalist sistemin kurumlarıyla ilişkilenmekten çekinmeyecekleridir. Bizde de Ecevit, en önemli icraatının Türkiye’de komünizmi engellemesi olduğunu söylememiş miydi? Varlığından ve ABD bağlantısından başbakanken haberdar olduğu kontrgerillayla çalışmayı sürdürmemiş miydi?

CHP bir düzen partisi olduğu için emperyalizmin Türkiye üzerinde geliştirdiği planlar karşısında plansız ve çaresizdir. AKP karşısındaki dağınıklığının nedeni de budur.

AKP vahşi kapitalizmin iktisadi politikalarını hayata geçirmek, Ortadoğu halklarını içeriden teslim almak ve bütün bunların gereği olarak Türkiye’yi dinselleştirmek üzere iktidara taşındığında, CHP ne diyecekti ? Birbiriyle göbekten bağlantılı bu üç politika karşısında geleneksel referanslarını hatırlayarak laikliği savunmaya kalksa vahşi kapitalist ekonomik politikalara da emperyalist müdahalelere de karşı çıkması gerekecekti. NATO, CIA, IMF, ABD ve kapitalizmle derdi olmayan bir partinin bunları yapabilme ihtimali doğal olarak olmadığı için CHP laiklik konusunda da apışıp kaldı.

Bir düzen partisi olarak CHP’nin, AKP’den rol çalmakla sınırlı bir mücadele perspektifine sıkışmış olmasının nedeni budur. CHP muhalefet partisi olabilmek için düzeni, bunun için kendisini reddetmek zorundadır. Olmaz. Çünkü düzenin CHP gibi bir muhalefet partisine ihtiyacı vardır. Bu durumda sorumluluk CHP’ye değil, tabanına düşer.

CHP’nin kendi tabanını paralize etmesi, siyaseti meclis kürsüsüne ve komisyonlarına sıkıştırması da bunlarla bağlantılıdır. AKP politikalarına karşı halk sınıflarının diri tutulması, AKP’de ifadesini bulan siyasete karşı politika yapılmasını ve toplumsallaştırılmasını gerekli kılar. Mahalle ve iş yeri örgütleri, taban siyaseti…

CHP’nin tam bu noktada ikili bir sorunu vardır. Bir yandan AKP karşıtı politika düzen karşıtı olmayı gerektirdiği için CHP soldan uzak durmaktadır. Öte yandan ise tabanıyla bütünleşmesi, halk sınıflarının politize edilmesi düzen dışına çıkmayı gerektirmektedir. Dolayısıyla CHP düzen dışına çıkmamak için tabanını politikadan bilinçli olarak uzak tutmakta, tabanını apolitize etmek için ise bilinçli olarak düzen içine yerleşmektedir.

CHP’nin politikadaki özel işlevi halk sınıflarının uyuşturulması, solun kişiliksizleştirilmesidir.

Bunu en iyi bilen de tabi ki AKP’dir. Kılıçdaroğlu’nun başına gelenler ve AKP’nin bu denli fevri davranma cesaretini bulabilmesi CHP’nin kendisinden kaynaklanmaktadır.

Amaç CHP’ye rağmen sol duyarlılıkları içinde taşıyan CHP tabanının tamamen sindirilmesidir. Ancak hep söylediğim gibi, AKP şiddeti her alanda geri tepmek zorundadır. Şiddetle toplumun yönetilmesi mümkün değildir. Gerici politikaların,CHP’ye rağmen CHP tabanında silkinme yaratma ihtimali vardır.

Aydınlanma, eşitlik, adalet yolunda referans olacak sosyalist siyasetin öncülüğü bu konuda da belirleyici olacaktır.