Cemil Bayık röportajı: “Yanlış yaptık” derken yanlışa devam

BBC Türkçe’nin Cemil Bayık ile yaptığı röportajın geniş özeti sendika.org da yayımlandı. Röportajda Cemil Bayık Gezi ile ilgili görüşlerini de açıklıyor ve katılmamanın, tereddütler yaşamanın yanlış olduğunu belirtiyor.

Yanlışlık konusunda da şu üç saptamayı yapıyor: “Birincisi ‘Katılırsak, devlet Türkiye’deki demokrasi güçlerine saldırabilir, eğer katılmazsak saldırı olmayabilir, o zaman bu hareket daha güçlü gelişebilir’ diye düşünüldü. İkincisi, ‘Eğer katılırsak Önder Apo’nun başlattığı süreç zarar görebilir... Özellikle hükümet bunu kullanabilir. Zaten çözüm yönünde adım atmaya pek niyeti yok, bunu da gerekçe yapıp adım atmayabilir’ anlayışı vardı.”

Ve üçüncüsü şu: Bazı kesimler “oraya üşüşmek, öncülüğünü ele geçirmek, o hareketi amacından saptırıp kendi dar çıkarlarına alet etmek istedi. CHP-MHP-İşçi Partisi bunu AKP’yi yıpratma hareketine dönüştürmek istedi. Bu bir saptırmaydı. Diyelim ki bu sonuç yaratıldı, bunun kesinlikle Türkiye’nin demokratikleşmesine, Kürt sorununun demokratik, siyasal çözümüne hizmet etmeyeceği çok açıktır.”

* * *

Biz de sırayla gidelim:

Birincisi: AKP’nin bütün devlet güçleriyle saldırısı ayaklanmanın başlangıcıyla eş zamanlıdır.

Dolayısıyla, “katılımımız devletin ve polisin bu demokratik tepkiye bakışını sertleştirecekti” değerlendirmesi tümüyle gerçek dışıdır. Gerçek dışılığı, Kürt Hareketi’nin Ayaklanmanın dışında kalma yönündeki kararlı tutumuna rağmen, devlet saldırısının artarak sürmüş olmasından bellidir.

* * *
İkincisi: Esas neden budur. Kürt Hareketi ayaklanmaya katılımın “Barış Süreci”ni durduracağını düşünerek halkın yanında yer almaktan çekinmiştir. Bu çekince Kürt Hareketi’nin AKP’ye yönelik beklentileriyle ilişkilidir. Bayık, röportajda o günlerdeki bu çekinceyi hata olarak niteliyor. Ancak bu itiraf, Bayık’ın belirttiği üçüncü gerekçe nedeniyle, Kürt Hareketi’nin hatasını anladığı anlamına gelmiyor.

Kürt hareketi, zaman içinde değişik şekillerde adlandırılan sürecin AKP ile yürütülüp, sonuçlandırabileceğini ve barışa ulaşılabileceğini düşünmekle vahim bir hata içindedir.

AKP’nin yıllardır benimsediği anlayış, oyalamak, vurmak-yok etmek-baskılamak-parçalamak ve ulaştığı daha ileri konumda zaman kazanmaya yönelik yeni taktiklerle ortaya çıkmaktır. AKP böyle yapmaya mahkumdur. Çünkü Kürt halkına verebileceği herhangi bir şey bulunmamaktadır.

AKP’nin gerçek yüzünün, en azından, hazırlandığı Suriye savaşı sürecinde anlaşılmış olması gerekir. Çünkü buradaki hedeflerinden birisi de Rojava’nın hesabını görmektir.

* * *

Üçüncüsü: CHP-MHP-İP’nin eylemleri kontrol altına almaya çalıştıkları yönündeki saptama tam bir paranoyadır. Aslında Kürt Hareketi açısından işin aslı bu da değildir. Uzun süre ayaklanmanın Kemalist ve darbeci bir girişim olduğunu bile düşünmüştür.

Olaylara katılanların önemli kısmının CHP’ye oy vereceklerden oluşması, süreçte CHP’nin herhangi bir kontrolünün ve/ya da bu yönde girişiminin bulunduğu anlamına gelmez. Tam tersine CHP bilinçli biçimde kendisini uzak tutmuştur. Nedeni de ayaklanmanın düzeni tehdit edecek boyutlara ulaşmasından duyduğu korkudur. Bu işler CHP’ye göre değildir.

MHP mi ? Geçelim.

İP’nin ve ilişkili örgütlerin Haziran Ayaklanması’na güç ve moral verdikleri, bunu da büyük bir kahramanlıkla yerine getirdikleri kesindir. Ancak bu ilişkilenme kesinlikle “kendi çıkarları”na alet etme anlamına gelecek şekilde gerçekleşmemiştir. Bunun esas nedeni de ayaklanmanın kitleselliğinin, yalnızca İP’ni değil, ayaklanmanın içinde yer alan bütün sol örgütlerin toplamını aşan bir cüsseye ulaşmış olmasıdır.

Ancak üçüncü noktanın içinde daha vahimi şudur: Bayık bu üç partinin amacının AKP’yi yıpratmak olduğunu belirttikten sonra, bu gerçekleşseydi Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun siyasi çözümü olanaksız olurdu diyor.

Bir kez daha, ayaklananların dışa vurdukları tepkiyi, Türkiye’de nelerin biriktiğini, halkın sorunlarını, tedirginliklerini, Türkiye’de ve bölgemizde yaşananları, bunların nedenlerini, AKP’nin pozisyonunu, misyonunu hiç anlamayan bir saptama.

Lafı uzatmayalım, yalnızca son durumu vurgulayalım: Türkiye AKP eliyle savaşa sokuluyor. Bu ortamda Kürt’lere barış sağlaması mümkün olabilir mi ?

Öte yandan sosyalist öznelerin tümümün AKP’ye karşı mücadele yürüttüklerini de unutmayalım.

* * *

Çok daha geç olmadan ve en azından barış için birleşmek gerekir. Bunun asgari koşulu antiemperyalizmdir, AKP’ye karşı mücadeledir. Bunu ancak emekçi halk hareketiyle gerçekleştirebiliriz. PKK-BDP çizgisinin AKP ile pazarlıktaki ısrarcı tutumu bu olanağı ortadan kaldıran temel faktörlerden birisi durumunda.