Bu Cumhuriyeti Ne Yapmalı?

Türkiye Cumhuriyeti gecikmiş burjuva devrimine dayanır. En önemli ilkeleri bağımsızlık, devletçilik ve laikliktir.

Cumhuriyetin, Osmanlı'nın sonrasında Anadolu coğrafyasında konsolidasyonu hedeflemesi bağımsızlık ve laiklik ilkelerini pekiştirmiştir. Anadolu Kurtuluş Savaşı bir antiilhak savaştır. Bağımsızlık bununla ilişkilidir. Osmanlı hanedanının İngiliz emperyalizmiyle işbirlikçi tutumu yeni paradigmanın kaçınılmaz biçimde saraya ve hilafete karşı olmasını gerektirmiştir.

Devletçilik ise cumhuriyetin başında değil, 1930'lara doğru ortaya çıkan ilkedir. Nedeni de dünya kapitalist sisteminin içine girdiği derin krizdir. O ortamda Türkiye'nin, 1923 İktisat Kongresi'nde belirlediği yerli sermaye sınıfını yaratma hedefine ulaşmasının başka yolu olamazdı.

Bu ilkeler nedeniyle Cumhuriyet tarihsel olarak bir ilerlemedir. Ancak her burjuva devriminin ilericiliği geçicidir. Burjuvazi iktidarını konsolide ettikçe halk sınıflarına mesafesini artırır, ilkelerinden uzaklaşır. Bizdekinin geç burjuva devrimi olması ve kendisini emperyalist sisteme eklemleme hedefini en başından belirlemesi ilkelerinin zayıflığının ve geçiciliğinin nedenidir.

* * *

İlkelerde zayıflık ve geçicilik dedik. Bunun somut yansımalarını tarihimizde fazlasıyla bulabiliriz.

Örneğin 1. ve 2. Meclislere bizzat Atatürk'ün direktifleriyle büyük toprak ağaları ve aşiret liderleri vekil olarak alınmıştır. Laiklik için gerici feodal ilişkilerin ve dinin arkasındaki toplumsal siyasal gücü oluşturan ağaların tasfiyesi gerekiyorken, bu yapılmadığı gibi, sistem en başından bu güçlerle ittifak içinde olmuştur. Bu strateji Kürt dinamiğinin sistem içine alınmasının da yolu olarak kullanılmıştır.

Bağımsızlık konusunda esas ödünlerin Demokrat parti döneminde verildiği doğrudur. Ancak o döneme kadar da örneğin dış borçlar ve demiryollarında emperyalistlerin hakimiyeti gibi konularda radikal önlemler alınmamıştır. En önemlisi de kapitalist sisteme eklemlenme yönündeki kuruluş tercihinin bağımsızlığı yok eden zemin olmasıdır.

* * *

Evet: 86 yıllık tarih içinde, yukarıda saydığımız ilkeleri benimseme bakımından farklı karakterde cumhuriyetler vardır. 1950'ye kadar olan dönem Demokrat Parti döneminden farklıdır. 1960 ve 70'ler sol renklerin hakimiyetindedir. 1980 sonrası ise emperyalist sisteme tamamen farklı bir sosyoekonomik eklemlemeye dayandığı ve artık Cumhuriyetin temel ilkelerinin yok edilmesi gerektiği için ayrıca ele alınmalıdır.

Ancak bu gerçek, 86 yıllık tarihin sürekliliğini görmeyi engellememelidir. Gerici dinci ve feodal ilişkilerin, en başından itibaren, iktidarı pekiştirme aracı olarak kullanılmasına dayanan strateji Demokrat Parti iktidarını hazırlayan toplumsallıktır aynı zamanda.

1960'larda cumhuriyet halen bağımlı bir burjuva iktidar olduğu için, bu dönemin ithal ikameci modeli, 1980 ile açılan ihracata yönelik kalkınmanın hazırlık safhasını oluşturmuştur. İthal ikamesinde semiren yerli burjuvazi, ihracata yönelik dönemde emperyalistlerin taşeronluğunu üstlenmiştir.

Zaten zayıf ve geçici karakterli ilkelerin tamamen anlamsızlaşmasının nedeni Cumhuriyetin sınıfsal özüdür. Orada halk sınıflarının değil, sermaye sahiplerinin sözü geçer. Sermaye sınıfının kökeni ise İzmir İktisat Kongresi'ndedir.

Bu sürekliliği göremeyenlerin tek çözüm noktası o nedenle CHP'cilik olmaktadır.

* * *

Bağımsızlık, laiklik ve devletçilik sosyalist mücadele ve kuruluşun zemini olduğu için Cumhuriyetin kökünün kazınmaya çalışıldığı şu dönemde bizim için önemlidirler.

Ancak daha da önemlisi halkımızın bu ilkeler konusunda samimi olmayan cumhuriyetle hesaplaşabilmesidir. Bu ancak bağımsızlığın, laikliğin ve devletçiliğin sosyalizmle yaşama geçirilebileceğinin anlaşılmasıyla olanaklı olabilir.

O nedenle Cumhuriyetin ilkelerini sonuna kadar götürelim. Oradan sosyalizmden başka bir sonuç çıkmaz.