'Arap Baharı'nın yıldönümü vesilesiyle Devrimci Durum’a bakış

“Arap Baharı” olarak nitelenen süreç, başladığı noktaya göre daha da gerici bir çizgide tamamlandı. Böyle olacağı belliydi.

Ancak, Libya’da Kaddafi’nin devrilmesine kadar uzanan olaylara rezerv koyarak bakacak olursak: Bu ülkelerdeki halk ayaklanmaları kendiliğindendi. Sonuç Amerikancı yönetimlerin iktidara yerleşmesi biçiminde tecelli etmiş olsa da bu gerçek değişmez. Amerikancı sonuç, olayları en başından itibaren Amerika’nın yönlendirdiği anlamına gelmez.

Olan şudur: Başlayan ayaklanmaları Amerika kısa süre içinde denetimi altına almış ve istediği biçimde yönlendirebilmiştir.

Bunlar, “Arap Baharı” bahsinde bizim taraf açısından az çok net ve tartışmasız noktalardır.

* * *

Tam burada bizim için önemli olan ve bizim cephede farklı görüşlerin olduğu anlaşılan konu şudur: Sözünü ettiğimiz ülkelerde kitlesel halk ayaklanmalarıyla tanımlı bu durum bir devrimci durum muydu ?

Bu soru özünde şöyledir: Devrimci durum açısından, sürece devrimci-sosyalist öznenin içkinliği bir koşul mudur ?

Bu soru, kaçınılmaz olarak, Lenin’in devrimci durum hakkındaki tanımlamalarını gündeme getiriyor.

Lenin, iki önemli eserinde devrimci durum ve devrimin gerçekleşeceği koşullar hakkında net tanımlama yapmıştır. Bunlardan birincisi Proleter Devrim ve Dönek Kautsky (1918) adlı eserinin Sol Yayınları’nın 1989 tarihli 5. baskısında Ek 4 olarak yer verilmiş olan II. Enternasyonalin Batkısı (1915) adlı makalesidir. Diğeri ise 1920 yılında yayımlanmış olan Sol Komünizm adlı kitabıdır (Sol Yayınları 1978 tarihli 6. Baskı).

Lenin II. Enternasyonalin Batkısı’nda doğrudan devrimci durumu tanımlayarak şöyle der: “Devrimci bir durumun göstergeleri genel olarak nelerdir ? Başlıca şu üç göstergeyi ileri sürerken yanılmadığımıza inanıyoruz: 1- Egemen sınıflar için egemenliklerini değişmez bir biçim altında sürdürme olanaksızlığı “doruk” bunalımı, egemen sınıf siyasasında ve ezilen sınıfların hoşnutsuzluk ve öfkesinin kendine yol açacağı bir çatlak oluşturan bir bunalım. Devrimin patlaması için, genellikle “taban”ın eskisi gibi yaşamayı “istememesi” yetmez, ama “doruğun artık bunu yapamaması” da gerekir. 2- Ezilen sınıfların yoksulluk ve sıkıntısının, her zamankinden çok kötüleşmesi. 3- “Barışçıl” dönemlerde kendini ses çıkarmadan soyduran, ama çalkantılı dönemde genel olarak bunalım tarafından olduğu denli, “Doruk”un kendisi tarafından da bağımsız bir tarihsel eyleme doğru itilen yığınların etkinliğinde, yukarıda belirtilen nedenlerden ötürü görülen artış. Yalnızca şu ya da bu grup ya da partinin değil, ama şu ya da bu sınıfın iradesinden de bağımsız bu nesnel değişiklikler olmadıkça, devrim, genel kural olarak, olanaksızdır.”

Bu satırlar Proleter Devrim ve Dönek Kautsky kitabının 136. sayfasında yer alıyor ve burada Lenin devrimci durum tanımını yapıyor. Bundan sonraki paragrafın ortasında ise bir soruyla devam ediyor: “Rusya’da 1905’te ve Batı’daki bütün devrimler çağında bu durum görüldü… Neden o sıralarda devrim olmadı ? Çünkü devrim her devrimci durumdan değil, ama yalnız yukarıda sayılan nesnel değişikliklere öznel bir değişikliğin, yani devrimci sınıfa ilişkin olarak, hatta bunalımlar çağında bile, eğer “düşürülmezse”, hiçbir zaman “düşmeyecek” olan eski hükümeti tamamen (ya da kısmen) yıkacak denli güçlü yığınsal eylemler yürütme yeteneğinin de gelip eklendiği durumdan doğar.”

Sol Komünizm’in 95. sayfasındaki analizler de aynı konuyla ilişkilidir: “… bir devrimin olabilmesi için, ilkin, işçilerin çoğunluğunun (hiç değilse, bilinçlenmiş olan ve aklı eren, siyasal bakımdan etkin işçilerin çoğunluğunun) devrimin gereğini tam olarak anlamış olmaları ve devrim uğruna yaşamlarını feda etmeye hazır olmaları gerekir.”

* * *

Şöyle toparlayabiliriz:

Devrimci durum ile devrim farklıdır.

Devrimci durum, yönetenlerin yönetememesi, yönetilenlerin artık öyle yönetilmeyi kabul etmemesi demek olan ve kendisini halk sınıflarının kitlesel eylemlerinde bir hükümet, rejim sorunu olarak ortaya koyan nesnelliktir.

Devrimci durumda geniş halk sınıflarının kendiliğinden hareketliliği söz konusudur. Bu hareketlilik kitle eylemleriyle doruğa çıkmıştır. Ortada kesin olarak siyasi bir kriz vardır. Toplumsal yaşam kilitlenmiştir.

Böyle bakıldığında Lenin’in örneklediği gibi 1905 Rusya’sı da, Mısır’ın 2011’deki Tahrir’i de tam olarak böyle bir manzaradır.

Devrimci durum devrimin gerek koşuludur. Devrimin gerçekleşmesi için ise yeterliliğin, yani öznenin, “aklı eren, siyasal bakımdan etkin olan işçilerin çoğunluğunun” devrim için “hazır olmaları” gerekir. Lenin’in sözünü ettiği devrim sosyalist devrim, siyasal bakımdan hazır olmak demek de sosyalist partinin olgunluğu, devrim için hazırlığıdır.

Sosyalist devrimci partinin uygun müdahalesi olmaksızın devrimci durumdan devrim çıkmaz.

1905 Rusya’sının ve 2011 Mısır’ının sorunu buydu.

Mısır’da 2011 başında devrimci bir durum söz konusuydu. Ancak Mısır’ın sosyalist devrimci bir partisi yoktu. O nedenle daha başından o devrimci durumdan devrim çıkmayacağı ve hatta o devrimci durumu karşı devrimin kullanacağı belliydi.

İçinden sosyalist devrimin çıkmayacağı durum devrimciydi. Çünkü durumun öznesi yoktu.