Ankara’da yine katliam: Türkiye istikrarlı biçimde istikrarsızlaştırılıyor

Türkiye artık patlamalar, katliamlar ülkesi. Lübnanlaşıyoruz.

Sorumlusu, Suriye’deki savaşı kışkırtan, bu savaş üzerinden cihadçı katliam çeteleriyle içli dışlı ilişkiler geliştiren, sınır kapılarını cihatçı çetelere teslim eden, Kürt ilçelerini “terörle mücadele” gerekçesiyle yerle bir eden AKP’dir.

AKP kışkırttığı Suriye savaşını Türkiye’ye taşımıştır. Mezhebi ve milliyetçi politikaları, bu iki zemine oturan örgütlerin ve onları kullananların eline büyük koz sunmuştur.

Öyle bir konjonktürdeyiz ki, katliamı, artık akla gelebilecek herhangi bir örgüt gerçekleştirmiş olabilir. Buna yetecek güçleri var. Mühimmatı Suriye’den, Irak’tan kendileri temin etmiş olabilecekleri gibi, içeride ellerine teslim edilmiş olması da ihtimal dahilinde.

Fail TAK da, IŞİD de olabilir.

TAK hendek savaşlarında devletin gösterdiği akıl ve vicdan almaz şiddetin “öcünü almak” için bir kez daha harekete geçmiş olabilir. Ki güçlü olasılık yine budur.

IŞİD AKP’nin “artırdığı” sınır güvenlik önlemlerine, Kilis’e salladığı füzelere misliyle karşılık verilmesine cevaben gerçekleştirmiş olabilir.

AKP halkımızı terör örgütlerinin açık hedefi durumuna getirdi.

Katliamı TAK gerçekleştirdi ise üstlenecektir. Bu Kürt hareketinin bitişinin, HDP’nin bizzat hareket tarafından tasfiye edildiğinin bir kez daha teyidi olacaktır.

Eğer böyleyse, AKP ve Erdoğan olayı büyük güçlere karşı dik duruşlarını hazmedemeyenlerin işi olarak sunup, diktatoryal rejimlerini pekiştirmeye, tabanlarını konsolide etmeye çalışacaklar ve kısa vadede bunda başarılı da olacaklardır.

IŞİD gerçekleştirdi ise yüksek ihtimal yine üstlenmeyecek ve bu kez kim bilir kimin taşeronu olarak hizmet görmüş olacaktır.

Sonuç değişmez.

Amaç Türkiye’nin yönetilemez halde olduğunun gösterilmesi, Türkiye’nin yönetilemez hale getirilmesidir.

Sivil hedeflerin tam ortasında bomba patlatılması, Kürt ilçelerindeki “temizlik” konusunda  başarı gösterdiği bir dönemde AKP’nin isteyeceği bir şey değildir.

Ancak ülkenin göbeğinde, Meclis’e iki adım mesafede sivillerin katledilmesi, AKP’nin gerçekten de Türkiye’yi yönetme yeteneğini yitirdiğinin göstergesidir.

Geçen hafta ABD’nin iki eski Türkiye büyükelçisi Erdoğan’ın düşürülmesi gerektiğini yazmışlar ve ABD büyükelçiliği de Ankara merkezinde bir bomba eyleminin gerçekleştirileceği istihbaratını duyurmuştu. Son katliamın bu amaç yönündeki sürecin olgunlaştırılmasına hizmet ettiği görülmeli.

Yeniden: Türkiye bu tür eylemlerle kaosa terk edilecek nitelikte bir ülke değildir. Türkiye’de kaos ancak düzeni restore etmek amaçlı yaratılır, yaratılan kaos da bu niyetle değerlendirilir. 12 Eylül öncesi ortam hatırlanmalı.

Katliamı TAK’ın gerçekleştirmiş olması kısa vadede Erdoğan-AKP’nin elini güçlendirir, ancak süreklilik kazanan kaos müdahale etmek isteyenlere fırsat sunar.

Bir noktadan sonra AKP’nin hep kullandığı mağduriyet edebiyatının herkesi usandıracağı, ikna ediciliğini yitireceği, gerçek olsa bile tahammül edilmez bir aczin göstergesi olarak okunacağı açıktır.

Tehlikeli bir virajı alıyoruz. Erdoğan bölgesel gerçekleri kabullenmek, Suriye’de ABD’nin belirlediği çizgiye gelmek, içeride “çözüm” masasına bir şekilde oturmak zorunda. Olmazsa olayların arkası kesilmeyecektir.

Katliamların halkta yarattığı ve giderek yerleşiklik kazanan korku yalnızca Erdoğan’ın halkın elinden kurtarılmasına hizmet eder.

Halkın politik enerjisinin paralize edilmesi, yönetim aczinin bir “üst” gücün müdahalesiyle ortadan kaldırılması yönünde yaygın bir beklentinin yaratılması planlanıyor:

Erdoğan’ı halkın elinden alarak almak.

Bu bakımdan koşullar olgunlaşıyor.

Türkiye’nin tarihsel çıkarları bakımından handikap solun, halkın örgütsüzlüğüdür.  Bir an önce antiemperyalist, antikapitalist, laik mücadeleyi örgütlemek gerekiyor.