Amerikano-İslamik Darbe İLKER BELEK

Ergenekon'da gözaltına alınanların, tutuklananların arasında mafyatik ilişkileri olanlar, gerçekten darbeye (en azından) meyilli ve hevesli görünenler yok mu ? Elbette var. Tutuklananlardan birisinin Orhan Pamuk'un duruşmalarındaki tehditleri, komutanların istihbarat örgütleriyle bağlantıları, yine bir komutanın bir toplantıda Akın Birdal'ın suikastçısıyla sohbeti, vb hatırlanırsa lafı bu bakımdan uzatmaya hiç gerek kalmaz.

Temmuz seçimleri öncesinde Ordu müdahalesinin gerekliliğini açıkça yazanları hatırlayalım. Cumhuriyetçi kesimin içi Ordu güvencesiyle çok rahattı. Ordu müdahaleleri ve Kemalizm özellikle 12 Eylül'den beri fazlasıyla iç içedir.

Ancak şunları da görmek gerekir: Darbe günlüklerini tutan ve başbakanla yakın olduğu anlaşılan komutan dışarıdadır. Ayrıca, tutuklananların toplamından oluşan küme tam bir çıfıt torbasıdır. Mafyacılar, komutanlar, İşçi Partililer, Kemalist gazeteci ve öğretim üyeleri. Bütün bunlar esas niyetin başka olduğunu akla getirmelidir. Mustafa Balbay'ın sorgusunda kendisine yöneltilen soruların düzeyi de yukarıdaki kanaatimizi perçinliyor.

Darbelerin, darbecilerin, kontrgerillanın hesabı sorulmalıdır. Tamam. Ancak bunun için önce Amerikancılığın, Amerikancılar'ın defteri dürülmelidir. Nedeni çok basit: Bu ülkede insan hakları ihlalleri, 24 Ocak-12 Eylül rejimiyle dayatılan yeni bir iktisat paradigmasının, ihracata yönelik kalkınma modelinin, gerekleriyle doğrudan ilişkilidir. Türkiye'nin zengin ülkeler için en ucuza üreten ülke olarak emperyalist sisteme eklemlenmesini hedefleyen darbe, derin emek sömürüsüne kimse sesini çıkaramasın diye, bütün ses çıkarma potansiyeli olanların üzerine "kontrolsüz" bir şiddetle yüklenmiştir.

Proje tam olarak Amerikan yapımıdır. Aynı anda da Türkiye'nin İslamcı bir çizgiye çekilmesine yönelik açılımlar gündeme getirilmiştir: Hepimiz biliyoruz Yeşil Kuşak, sonra BOP.

Bütün bunlar bize şunu gösteriyor: Bu ülkede darbeye karşı olabilmek için Amerika ve iyice şerefsizleşmiş piyasacılıkla mücadele etmek gerekir. Bugün sorun, Ergenekon operasyonunun demokratikleşmenin bir aracı olduğunu iddia edenlerin önemli kısmının bunu hiç görmek istememesidir. Sorun bu operasyonun içinde Kenan Evren'in, JİTEM'in, MİT'in, Hizbullah'la zamanında kurulmuş ilişkilerin, Şemdinli olaylarında tutuklanan subaylara "iyi çocuklardır" diyen Genelkurmay Başkanı'nın, boşaltılan-yakılan köylerin, dışa bağımlılığın hiç yer almamasıdır. Sorun, bu operasyonda darbeye karşı şanlı mücadelenin izini görenlerin şimdiye kadar kapitalizmle, emek sömürüsüyle, faşizmle ilgili hiçbir şey söylememiş olmalarıdır. Sorun bu "demokratlar"ın Ordu'nun eli zayıfladığında ve ülkemizde Amerikancı rüzgarlar güçlendiğinde Ordu karşıtı ve demokrat kesilmeleridir.

Hem piyasacı hem de demokrat olmak olanaklı değildir. Tuzla'da, kot taşlama sektöründeki silikoziste, İstanbul'da ayakkabı imalathanelerindeki çocuk emeğinde, hastanelerde yıllardır senelik izinlerini bile kullanamayan taşeron işçilerde, üniversite sınavlarında sıfır çeken Şırnak'ta 12 Eylül faşizminin iktisadı vardır. Bu iktisadi gerçeklik için darbe yaptılar. Bunlar için NATO'ya girdiler, kontrgerillayı örgütlediler.

Kontrergenekoncuların derdi darbecilerden, darbe hazırlayıcılarından, derin devletten, kontrgerilladan hesap sormak değildir. Bunun yolu bu değildir. Adı üzerinde bu da bir Kontra hareketidir.

Hesap başkadır. Türkiye'de düzen kurumlarının karizması fazlaca çizilmiştir. AKP'nin halkımızın yarısının desteğiyle işbaşına gelmiş olması da durumu değiştirmemiş, hatta yeni bir siyasal kriz dinamiği olarak işlev görmüştür.

Durum, laik ve İslamcı kanatların hesaplaşması çizgisini aşmıştır. Düzenin kanatları arasındaki çatışma, düzenin bir bütün olarak Amerika'ya telkin ettiği güvenin sarsılmasına neden olmuş ve Amerika, bu istikrarsızlık ve güçsüzlükten, daha Amerikancı bir siyasal odak yaratmak üzere devreye girmiştir. AKP ile Ordu'nun derdi Amerika'yı germiştir. Amerika, Ortadoğu'nun Müslüman halklarına estireceği her tür teröre tam boy destek verecek İslamcı bir Türkiye istemektedir.

O nedenle yaşananları halkın çıkarlarından uzak iki kanadın hesaplaşması olarak izlemek de tam bir aymazlık olur.

Amerika'nın izni olmadan ve/veya Amerika'ya karşı darbe yapılamaz. Amerikancılar'ın darbelere karşı elleri kolları bağlıdır. Ülkemizde darbeciliğin zemini Amerikancılık'tır. Ergenekon operasyonu bir Amerikan "darbesi"dir.

Türkiye bütün resmi kurumları ve toplum bilinciyle yeniden formatlanmaktadır. İstenen şey, her tür antiemperyalizmin ve anti Amerikancılığın gözden düşürülmesi ve bu görüşleri benimseyenlere korku salınmasıdır. O nedenle Balbay'ın adını mafyatik ilişkilere bulaştırıyorlar ve o nedenle salıverilen Mütercimler'in korku dolu televizyon röportajları çok işlerine yarıyor. Bir başka emperyal güç olan Rusya'ya sıcak bakanların bile defterini dürmek istiyorlar.

Bırakın Ordu komutanlarını, Balbay da Mütercimler de bizden ve emekten yana değildir. Ancak Onlar üzerinden yaratılan hava antiemperyalist mücadelenin alanını fazlasıyla daraltıcı niteliktedir.

Hükümet-Ordu-İstihbarat ve Kontrgerilla aynı siyasal yapının farklı yüzleridir. Demokratikleşme için bu kurumlarda somutlaşan düzenle mücadele etmek, yani öncelikle antiemperyalist, antikapitalist noktada durmak gerekir.

Darbecilerden hesap sormak için çalışacağız. Ama bunun için, bununla birlikte ve kuramsal düzlemde bundan önce antiemperyalisti noktada bulunacağız. Şimdiki büyük resmin içinde, tutuklanan komutanların darbecilikleri fazlasıyla anlamsızdır. Reuters'in dediği gibi "çok uyduruk" bir örgüttürler. Resmin anlamı yine Amerikan malı olmasındadır.