AKP’nin yarattığı ekonomik yıkıma yeniden bakalım

İktisat önemli. Her şeyin özü. Siyaset onun tezahürü. Emekçi sınıfların siyasal tercihleri ekonomide yaşananlardan ileri derecede etkileniyor. Üstelik bir de AKP’nin çağ atladık yalanları var. Yaşananlara arada bir bakmak gerek.

***

İŞSİZLİK 

Ekonomi istihdam yaratamıyor. Oysa daha bu yılın başında Erdoğan her firmaya en az 1 kişiyi işe alma emri vermişti. Güya toplamda 1 milyon işsiz için istihdam yaratılmış olacaktı.

DİSK’in açıkladığına göre Nisan 2015-Nisan 2016 arasında yaratılmış olan yeni istihdam 1 milyon iken, sayı sonraki bir yılda 519 bine düştü. Üstelik 2017 yılı başından beri burjuvaziye verilen olağanüstü teşviklere rağmen.

TÜİK açıkladı: İşsizlik oranı Nisan sonu itibariyle %10.5. Geçen senenin Nisan ayı oranının 1.2 puan üzerinde. 2016 Nisan ayına göre artık 463 bin daha fazla işsiz var. Toplam sayı 3.3 milyon.

İşsizlik sorunundan esas gençler muzdarip. Gençlerdeki işsizlik oranı %3.8 artarak %19.8’e ulaştı. Ama işsizlikten en çok etkilenenler genç kadınlar. Bu katmandaki oran tam %24.6. OECD’ye göre Türkiye %28.8 ile genç işsizliğinde lider durumunda.

Ama bunlar dar tanımlı işsizlik verileri. Yani artık yorulup iş aramaktan vazgeçmiş olanları içermiyor. Onları da dahil ederseniz sayı 6 milyona, oran da %20’ye dayanıyor.

***

BÜTÇE AÇIĞI

Türkiye’de herkes borçlu. Devlet ve bankalar dışarıya, vatandaş bankalara ve birbirine. Keşke dayanışmada, dostlukta borçlu olsak. Söz konusu olan para. Sanal bir alemde, üretmeden yaşıyor ve tüketmek istiyoruz. Söz konusu olan paraysa veren acısını fena çıkarır.

Ocak-Haziran 2015’te 804 milyon, 2016 aynı döneminde 1.1 milyar TL fazla veren devlet bütçesi, 2017’de tam 25.2 milyar TL açık verdi. Bunun yarıdan çoğundan tek başına Haziran ayı sorumlu. Devlet ekonominin çarklarını döndüreyim diyerek sermaye sınıfına bol keseden yağdırıyor.

***

CARİ AÇIK

Bir diğer önemli açık kalemi cari açık. Yani ülkenin döviz gelir ve gider farkı. Bütçe açığı ile birlikteyse ikiz açık var demektir ve esas tehlikeli durum da budur. Mustafa Sönmez’in bildirdiğine göre Mayıs ayının cari açığı 5.2 milyar Dolar ve son 30 ayın en yükseği. Bundan önceki en yüksek Aralık 2014’te 6.7 milyar Dolar olarak gerçekleşmiş. AKP Türkiye’si bu 30 ay içinde yalnızca iki kez cari fazla verilmiş.

***

HAZİNE AÇIĞI

Söz konusu olan ikiz açık olunca, finansal dengeleri hiç olmazsa bir ölçüde sağlamak için hazine devreye girdi, piyasaya kasasından para sürdü. Dolayısıyla 2017’nin ilk yarısında tam 33.4 milyar TL açık verdi. Bu da 2005 yılından beri yılın ilk yarısında verilen en yüksek açık miktarı. Aşağıdaki grafik Faik Öztrak’tan.

***

DIŞ BORÇ

Dedik ya herkes birbirine borçlu. Türkiye’nin toplam borcu 2017 ilk çeyreği sonunda 412 milyar Dolar’a yükseldi. Erdoğan haklı, IMF’ye borcu kapattılar, ama O’nun dışında uçan kuşa borçlandılar. Dış borcun ulusal gelire oranı %49.1’e ulaştı. Son 14 yılın en yükseği. Dış borcun 20 milyar Dolar’ı son iki yılda birikti. Bunun da 12 milyarı özel sektörün. Toplam dış borç da esas olarak özel sektörün üzerinde.

Büyüme dedikleri bu. Ve kesinlikle istihdam yaratmakla, ekonomiyi büyütmekle, sanayiyle, tarımla alakası yok. Türkiye bir kumarhane ekonomisine dönüştürüldü. (Grafik Mustafa Sönmez’den)

***

FAİZLER

Böyle borçlu bir ülkede faizler düşer mi? Ekonomi emir dinler mi? Ülke, iktidar, bankalar, tüketiciler bu oyunun devamı için, oy için, cep telefonu, otomobil, konut için bir yerlerden para bulmak zorundalar. Bu zorunluluk ülke risk priminin yükselmesi anlamına geliyor. Böyle olunca haliyle dışarıdan ancak yüksek faizle para bulunabiliyor. Zaten piyasa dinamikleri denilen şey de tam bu oluyor: Yakaladın mı, boğazına çökeceksin ilişkisi.

Çevre ülkeler içinde en yüksek faizi veren ülke Türkiye: %11.96. Ekonomik Güç Dergisi bu konuyu aşağıdaki gibi grafikleştirmiş. “Ama Brezilya ve Rusya’nın faiz oranları da Türkiye’ye yakın” diye teselli bulmaya çalışmayın. Çünkü her ikisi de petrol, Rusya ek olarak doğalgaz zengini. Bizim öyle bir avantajımız yok.

Temmuz 2017 başı itibariyle 10 yıllık devlet tahvili faiz oranı Almanya’da %0.57, ABD’de %2.39 iken Türkiye’de %10.67 olarak seyrediyor.

***

SINIFLAR

Bütün bunlar yaşanırken, 10.6 milyon vatandaş da ancak devlet yardımıyla yaşayabiliyor. Ülkedeki her sekiz kişiden biri sosyal yardıma muhtaç bulunuyor. Bu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın verisi. Düzenli yardıma muhtaç aile sayısı 2.3 milyon. Akademisyen Denizcan Kutlu’nun belirttiğine göre, asgari ücret bir işçinin asgari geçim kalıbı için gerekli harcama tutarının ancak %70’ini karşılayabiliyor. Yani asgari ücretin kendisi bile bir tür sosyal yardım niteliğinde.

Türkiye Emekliler Derneği verilerine göre 8 milyon emeklinin 1.8 milyonu (%22) halen çalışıyor, 3.3 milyonu (%41) iş arıyor.

guvenlicalışma.org’un bildirdiğine göre 2016 yılında en az 1970 işçi iş cinayetlerine kurban gitti. 2017’nin ilk altı ayında en az 906, Haziran 2017’de en az 164 işçi iş cinayetlerinde öldürüldü. Dikkat ediniz bu her gün beş işçinin katledilmesi anlamına gelir.

Bu arada burjuvazi karına kar katmaya devam etti. İSO’nun 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Raporuna göre ilk 500’ün 2016 cirosu 32.6 milyar TL. Tüpraş, Ford, Tofaş ilk üç sıradalar. Sanayi devlerinin faaliyet karı %18.6 artışla 52.4 milyar TL’ye ulaştı. 31 patronun serveti 2016 yılı sonunda 1 milyar Dolar’ı aştı. En zengin 100’ün serveti 102 milyar Dolar’a ulaştı ve ortalama servetleri de 875 milyon Dolar’ı buldu. 100 parababası bir yıl içinde toplam servetlerini 8 milyar Dolar artırmış oldular. İlk sırada Yıldız Holding yönetim kurulu başkanı Murat Ülker yer alıyor.

***

AKP

AKP işini yapıyor, burjuvaziye çalışıyor, grev yasaklıyor...

Erdoğan’ın bir cümlesi daha tarihe geçiyor, yabancı yatırımcılara şöyle sesleniyor: “OHAL’den istifade ederek grevlere anında müdahale ediyoruz.”