AKP'nin Bölgesel Atağı?

Bir süredir yazıyoruz: AKP, en azından içinde bulunduğu bölgede, İslami ve Türki coğrafyada, kendi başına inisiyatif kullanıyor. İran ve nükleer silah konusundaki girişimi bunun göstergesiydi. Gazze'ye “yardım” da bir diğer gösterge olmuştur.

Bu “cesur” tutumun arkasında birkaç neden var: Birincisi ABD'din Obama ile birlikte Ortadoğu konusunda sergilediği “ikircikli” ve “demokrat” tutumdur. ABD İsrail'i, Gazze'ye uyguladığı sıkı ambargo nedeniyle eleştirip, araya mesafe koyarken, dünya kamuoyuna ve bölgesel aktörlere en azından böyle belirsiz bir mesaj vermiş ve Türkiye, İran ve İslam dünyasının elini rahatlatmıştır. Bush döneminde ABD'nin İsrail politikası böyle olmaz ve politik arenada bu türden boşluklar bırakılmazdı. Öte yandan, yaşanan ekonomik kriz, bütçe açıkları nedeniyle ABD'nin dünya hegemonyasını sürdürmesini, askeri bileşen üzerinden, tek ayaklı hale getirmektedir. Ancak, bu da dünya patronajı açısından sıkıntılı bir durumdur. Kısacası, ABD dünyadaki her şey değişirken, farklı bölgelerde farklı siyasal, askeri ve ekonomik yakınlaşmalar gerçekleşirken, değişik coğrafyalarda eş zamanlı ve ağırlıklı müdahalelerde bulunma olanağını eskisi gibi bulamamaktadır.
İkinci neden, AKP'nin içeride yıpranan ve oy kaybı biçiminde somutlanan imajıdır. AKP bu gidişatı durdurmak açısından bir şeyi yapmaya mecburdur: İçeride İslami zemini konsolide etmek ve türban konusundaki başarısızlığını telafi etmek üzere değişik İslami temalar üzerinden karşı atağa geçmek.

ABD kendi projeleri için AKP'ye yol vermişti AKP bundan fazlasıyla cesaretlenerek ortadaki çatlakları kendi başına kullanmaya kalkışmaktadır.

* * *

Gazze'ye “yardım” girişiminin AKP açısından işlevi budur. Gazze'ye “yardım” girişimi, insani boyutunu falan bir tarafa bırakın, her şeyden daha fazla derecede budur. Sekiz senedir akılları neredeydi ? Kendi iktidarı döneminde İsrail ile sıkışan bunların hocaları değil miydi ? Ve şimdi, “insani yardım” derken bile, imzaladıkları karanlık anlaşmaları iptal edememeleri bunun kanıtı değil midir ?

Geçtiğimiz hafta boyunca ortaya çıkan verilerden anlaşıldığı kadarıyla, işi organize eden vakfın içinde de, gemi yolcuları listesinde de başından beri AKP ve AKP milletvekilleri vardır. İsrail'in gemilere saldıracağı belliyken hiçbir önlem alınmayarak, İsrail ile yapılan görüşmelerden gemidekiler ve kamuoyu bilgilendirilmeyerek, infial yaratan sonucun ortaya çıkmasına göz yumulmuş, hatta böyle bir sonuç hazırlanmıştır.
Olayların bir biçimde İsrail'in zorbalık göstereceği bir noktaya varacağı tahmin edilmiş, ancak bu sonucun yaratacağı İslami havanın AKP yelkenini dolduracağı beklenmiştir. Gemiye yönelik saldırının sabahından itibaren ise AKP'nin tek stratejisi bu olayı kendisini hem içeride hem de dışarıda uçuracak bir manivela olarak kullanılması yönünde olmuştur.

Şimdi Türkiye'nin bütün meydanları gerici gösterilerle doludur, Erdoğan Konya konuşmasında açıktan Hamas'a destek vermiştir, Saadet Partisi'nin Çağlayan mitinginde katılanlar “Hamas'ın askerleri” diye selamlanmıştır ve İslam aleminde AKP ve Erdoğan öncü olarak kutsanmaktadır.
* * *

Olaylar kısa vadede AKP'nin işini kolaylaştırmıştır ve bu havanın bir süre daha süreceğini tahmin etmek zor değildir.

Ancak, iktidarını korumak için Türkiye'nin İslamizasyonu noktasına derinleşmek ve İslami bir açılımla bölgesel güç olmaya soyunmak, AKP'yi iktidara taşıyan uluslar arası sermayenin uzun süre tahammül edebileceği bir açılım değildir.

Son gelişmelerin, Türkiye ABD ilişkilerinde de tahribat yaratma olasılığı yüksektir. Bu tek taraflı inisiyatif kullanma niyetine, yazının en başında saydığım zaaflarına rağmen, ABD'nin sessiz kalması beklenemez. Nitekim bunun işareti hem ABD yönetimi tarafından (İsrail'in soruşturmasına güvenilmesi gerektiği açılımıyla) hem de Gülen tarafından doğrudan verilmiştir. Demek ki bozulacak olan yalnızca ABD olan ilişkiler de değildir. İslami ittifak da sarsılacaktır.
(Yine bir süredir iddia ettiğimiz gibi) bundan sonra ABD, çizgiyi aşan AKP'nin yerine farklı bir siyasal aktörü devreye sokmayı deneyecek, açıkça zorbalık yapıyor olsa bile İsrail'i kınamaktan kaçınacak ve bölgede kendi otoritesini kabullenecek değişik ülkeleri operasyonları için hazır tutmaya devam edecektir. ABD açısından İran, Filistin merkezli Hamas ve Lübnan'da Hizbullah üzerinden kendisini hissettiren siyasal İslam eksenini AKP'nin güçlendirme ihtimali, çizilen sınırların ihlal edildiği ve AKP'nin taşeronluk işinden daha fazlasını istediği anlamını taşır.

* * *

CHP'den umutkar olanlara ve bunu dile getirmemiz üzerine bize kızanlara CHP'nin bu vahşet karşısındaki ve Türkiye-İsrail ilişkileri hakkındaki sessizliğine özellikle dikkat etmelerini öneririz. Bu siyasal çizgi mi Türkiye'yi kalkındıracak, onurlu bir ülke yapacak ? Anlaşılan Kılıçdaroğlu, yoksulluğu ve eşitsizliği gerçekten de hesap uzmanlığıyla sınırlı bir perspektiften değerlendirebiliyor.

ABD hesabını yapıyor, bu hesapları içinde bir maliyecinin, bir hesap uzmanının konumu giderek öne çıkıyor.

Solculara çağrımızdır: Gelin emperyalizme, kapitalizme karşı, halkçı, bağımsızlıkçı, kalkınmacı, eşitlikçi, barışçı, aydınlanmacı bir sol mücadeleyi, hiç kimseye teslim olmadan, hiçbir şantajı kabullenmeden, küçük hesaplar yapmadan, kalabalıklar içine gizlenmeden birlikte yükseltelim.