AKP’nin %47’sini Belirleyen Objektif Unsurlar

AKP 2007 genel seçimlerinde aldığı %47’yi referandumda yinelemiş görünüyor. Referandum sonrasında yapılan değişik kamuoyu yoklamaları oy oranının yine bu seviyelerde seyrettiğini gösteriyor.

Hiçbir iktidar gündelik yaşama ilişkin uygulamalarında halk tarafından başarılı olarak algılanmadıkça yüksek oy oranını sürdüremez.

Tamam: Türkiye’deki seçim süreçleri hep iktidara yontan mekanizmalarla karakterizedir. Üstelik AKP din üzerinden siyasallaşmayı başarmıştır. Daha da ötesinde din üzerinden sessiz, tepkisiz, verilenle yetinen bir siyasal kültür de yaratmıştır. Bütün bunlara rağmen, gündelik yaşamdaki sıkıntıların/rahatlamaların iktidara gösterilen teveccühte önemli belirleyiciliği vardır.

Yine 2007 genel seçimlerinin öncesinde ve sonrasında yapılan araştırmalar, AKP’nin tercih edilme nedenlerinin başında sağlıktaki müdahalelerinin geldiğini gösteriyordu.

Ben burada AKP’nin %47’si ile ilişkilendirilebilecek sağlık sistemi değişikliklerini özetlemeye çalışacağım. Sunacağım veriler kaba ve toptancı değerlendirmelerden kaçınmak gerektiği konusunda uyarıcı olmalıdır.

* * *

AKP’nin sağlık politikalarının vahşi kapitalizm yönünde bir değişimi amaçladığı, tıp ortamında tekelci sermaye egemenliğini tesis ettiği açık. Ancak kimileri en azından kısa ve orta vadede halk sınıflarının gönlünü çelecek etkiler de yaratıyor. Sıralayalım:

1- 2005 yılında SSK hastaneleri Sağlık Bakanlığına devredildi, SSK eczaneleri kapatılarak SSK’lıların özel eczanelerden ilaç almalarına olanak tanındı. Bu tercih SSK’nın toptan ilaç alma seçeneğini yok ederek ilaç harcamalarının gereksiz artışı yönünde bir etki yarattıysa da işçi sınıfı tarafından farklı algılandı. SSK’lılar ilaç ve hizmet kullanırken girdikleri gece kuyruklarından kurtuldular.

2- Bu müdahalelerin de etkisiyle, hizmet kullananların, sağlık kurumlarına yönelik memnuniyetinde belirgin artış gerçekleşti. TÜİK’in yaptığı araştırmalara göre, halkın sağlık hizmetlerine yönelik genel memnuniyeti 2003 yılında %39.5 iken, 2005’te 55.2’ye, 2007’de %66.5’e tırmandı. Birinci basamak sağlık hizmetlerine yönelik memnuniyet 2003’te %39.4 iken 2006’da %57.1’e, kamu hastanelerine yönelik memnuniyet ise aynı dönemde %41’den %51.5 e yükseldi.

3- Yeşil kartlı sayısı AKP iktidara geldiğinde 3 milyondu. AKP sayıyı 2007 yılında 9 milyonun üzerine çıkardı. Yeşil kart gibi bir mekanizma sağlık hizmetlerinin finansmanı açısından iyi bir tercih değildir. Üstelik istismar edilebildiğine ilişkin veriler de vardır. Örneğin yeşil kart dağıtılırken siyasi kayırma mekanizmaları sıklıkla kullanılmaktadır. Ancak bu istismarın yoksuların da yeşil kart sistemi kapsamına alınarak gerçekleştirildiği anlaşılıyor. Nitekim en düşük gelirli %20’lik nüfus dilimi içinde yeşil kartlı olanların oranı 2003’de %24 iken, 2006’da %68’e yükseldi.

4- 2005 yılına kadar yeşil kartlılar yalnızca yataklı tedavi hizmetlerinden parasız yararlanabiliyordu. Bu yıl yapılan bir değişiklikle ayaktan tedavi hizmetlerinden ve üniversite hastaneleri dışındaki bütün hastanelerden serbestçe yararlanabilmeleri sağlandı.

5- Muhtemelen yeşil kartlıların sayısındaki artış ve yeşil kart sisteminin kapsadığı sağlık hizmetinin genişletilmesiyle bağlantılı olarak özel sağlık harcamalarının yarattığı etki değişti. Şöyle ki:

a) 2006 yılında cepten sağlık harcamaları açısından Türkiye gelir durumuna göre dünya ortalamasından daha iyi duruma geldi, toplam sağlık harcamaları içinde kamunun payı arttı.

b) Cepten yapılan sağlık harcamaları açısından gelir grupları arasında anormal eşitsizlik var. Ancak bunun gelir içindeki ağırlığı açısından yoksulların durumu daha iyi. Yoksullar, zenginlere göre, gelirlerinin daha az kısmını cepten sağlık harcaması olarak kullanıyorlar:

c) Cepten yapılan sağlık harcaması öncesi ve sonrasında sağlık harcamaları nedeniyle yoksulluğa düşen hanelerin oranında yıllar içinde azalma mevcut:

* * *

Bütün bu veriler AKP’nin sağlıkta başarılı olduğunu göstermez. Nitekim daha önceki bir yazımda Türkiye’nin bebek ölüm hızının (ki sağlığı ölçmek açısından kullanılan temel göstergedir) gelirine göre olması gerekenden iki kat yüksek olduğunu ortaya koymuştum. Ancak sağlıkta yapılan müdahalelerin halk sınıflarında olumlu algılar yaratacak, daha da ötesinde yoksullar ve zenginler arasında sağlık finansmanına ilişkin eşitsizlikleri azaltacak kimi etkilerinin bulunduğu da kabul edilmelidir. Yoksulların, diptekilerin sosyal güvence sorunları yeşil kartla çözülemez. Ancak, en yoksulların üçte ikisine yeşil kart vermek günümüzde bir siyasal iktidarın hanesine başarı olarak yazılır.

Bu gerçekliği dikkate almadan ve duruma uygun argümanlar geliştirmeden yürütülecek siyasal mücadelenin etkinliğinin düşük kalma ihtimali yüksektir.