AKP kontrolü yitirdi

İslamcı parti. Amacı en başından beri din düzeni kurmak. Referansı Kuran.

Kendisini 2007 seçimlerine kadar gizledi. Buna takiyye diyorlar. Kimi İslam “alim”lerinin “kendini korumak amaçlı” olarak onay verdiği biliniyor. Al-i İmran suresi (28. ayet) üzerinden meşrulaştırıyorlar.

Kırılma noktası 2011 genel seçimleridir. Hatırlanacağı üzere Erdoğan ondan sonrasını ustalık dönemi olarak müjdelemişti. Kast ettiği tam da kelamın, fıkhın, özün dışa vurumuydu. Batının AKP hakkında ne denli yanılmış olduğuna uyanması da aynı tarihe rastlar. İş işten geçmiştir.

***

İslam’ı referans alan her siyasi yapı dinci bir rejim kurmak zorundadır. Nedeni, İslam’ın siyasi ontolojisidir. Dinin hedefi göçebe kavim yapısını devletleştirmekti. En azından Medine’den beri İslam devlettir ve devletin siyaseti İslam’dır.

Toplumun dine göre şekillendirilmesi bu ilişkinin sonucudur. İktidar kendisini İslam ile tanımlıyorsa, ona göre yönetecek, hayatı ona göre kalıba sokacaktır. Aksi dinden dönmek, mürtedlik olur.

***

Suriye’ye de aynı şekilde baktılar. Buradan Yeni Osmanlıcılık çıktı. Mitinglerde Erdoğan için padişah pankartları açıldı. Hilafet özlemiydi. Yeni Osmanlı’nın kuruluşu Emevi camiinde ilan edilecekti.

Yakın coğrafyada hakimiyet alanları kurulması Türkiye burjuvazisinin yayılmacı heveslerini de gıdıklıyordu.

Suriye’de her tür cihatçı yapıyla iş tutmaları, onları beslemeleri hem bu iktisadi hedefe ulaşmak bakımından gerekliydi, hem de ontolojilerinin tezahürüydü.

Gerçekten uzun süre hiç anlamadılar: IŞİD’i, Nusra’yı, vb kontrollerinde tutabileceklerini sandılar. Zira, en nihayetinde yürüdükleri yol ortaktı. Birbirlerinin ayaklarına basmazlardı. Bu güvenle IŞİD’in İstanbul’da dergi yayınlamasına bile izin verdiler.

***

Oysa Afganistan’dan, Taliban’dan beri bilinen gerçektir: Siyasal İslam kontrolde tutulamaz. Nedeni yine cihadist ontolojisidir, devletleşme arzusudur.

Siyasal İslam’ın emperyalizmle bu denli sıkı ilişki içinde olması, onun için hizmette kusur etmemiş bulunması, kendisine göre inisiyatif kullanmaya yeltenmeyeceği anlamına gelmez.

AKP bile, Suriye coğrafyasında ABD karşısında aynı şeyi yapmadı mı  ve zaten araları bu had bilmezlik nedeniyle bozulmadı mı ?

***

Şimdi AKP ile cihatçı yapılar arasında da aynı gerilimli ilişki şekilleniyor. Putin’in zorlamasıyla Suriye’de cihatçılara karşı alınan tavır yeni bir kırılma noktasıdır. Katliamlar, canlı bombalamalar devam edecek. Esad’ın dediği gerçekleşti, terör Türkiye’ye yöneldi ve Esad dediğini yaptı, teröristleri Türkiye’ye püskürttü.

Merkel’in tampon bölge yapmaya çalıştığı Türkiye sonunda cihatçı yuvası haline geldi.

Burası artık AKP’nin kontrolü yitirdiği noktadır: Büyükelçi suikastı, Reina katliamı, kendinden menkul bir modacının uçak merdiveninde linç edilmesi, cübbelinin söyledikleri … arkası gelecektir.

Bütün olup bitene verebildikleri yanıtlara baksanıza, ne denli çaresiz: 1- Ancak imam okulu sayısını artırmaktan, 2- satranca olan tutkularından söz edebiliyorlar ve 3- IŞİD’i lanetleyip, laikliğe sahip çıkanları tutuklayabiliyorlar.

İlki, ontolojilerinin gereğidir. Dinden başka şey bilmezler. Bu cihatçı üreten zemindir.  Anlamıyorlar ve çaresizler. İkincisi direksiyonu biraz olsun toparlama çabasıdır, olmayacaktır. Olmayacağı üçüncüden bellidir.

***

Bu dinci siyaset çok geçmeyecek Putin ile aralarını da bozacak. Nedeni Rusya’nın çevresinin muhafazakar ve İslamcı rejimlerle çevrili olmasıdır. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının yarattığı trajedi yaşanıyor.

Dinci siyasetleri, ortaçağa dönüş çağrısıdır. Orada felsefeyi şeriata teslim eden Gazzali var. Bu şekilde ve bu ekonomiyle, bu haldeki dünyada bile tutunmaları imkanı bulunmuyor.

Toparlayamazlar, yönetemezler, istikrar sağlayamazlar. Bunun dışında her şey olur. Darbe, suikast, iç savaş ve sosyalist bir silkiniş, hepsi ihtimal dahilindedir. Çelişki mi ? Değil, yalnızca diyalektik.

Bizim görmemiz gereken sonuncusudur.

Laiklik, eşitlik, sosyalizm mücadelesini yükselteceğiz.