AKP ideolojisinin etkisinde kıyafetime karışma eylemi

Kadınlar üzerindeki baskılar artıyor, ama kafa karışıklığı da devam ediyor.

29 Temmuz’da Kadıköy’de yapılan “kıyafetime karışma” eyleminin sloganı “şortuma da, baş örtüme de karışma” şeklindeydi. Bir kere daha, üniversite kapılarında türbana özgürlük isteyen solcuları hatırladık.

*****

Kıyafet sorunu ne kendi başına kıyafet ne de kadın sorunudur.

Ortada adıyla sanıyla siyasi bir sorun var.

Bu sorunu dinci gericilik, AKP yarattı. Türban AKP’nin “demokrat”lığını kabul ettirmesi bakımından kullandığı koç başıydı.

Güya orduya, bürokrasiye, yasaklara, darbelere, seçkinlerin-cumhuriyetçilerin tasallutuna savaş açılmıştı.

Amaç ise dinci bir rejim kurmaktı. Ama bunun için ilk önce, toplumdaki laik duyarlılığın geriletilmesi, laikliği koruyan yasalara karşı geniş bir mevziinin oluşturulması gerekiyordu. Türban bunun için özel olarak seçildi. Kadınları, liberalleri, solcuları arkasına alacak özgürlük motifi olarak sunuldu.

Çok kısa süre içinde türbanın neyi sakladığı, hangi yolsuzlukları gizlediği, kadına, çocuğa yönelik tacizi, şiddeti, çocuk gelin gerçeğini nasıl görünmez kıldığı açığa çıktı, ama kimi kadın örgütlerinin ve solcuların hala akılları başlarına gelmedi.

Bu çevreler, dinci rejimin kadının yaşantısına koyduğu sınırlamalara karşı çıkarken, aynı rejimin kadını eve kapatmak, erkeğe teslim etmek, toplumsal yaşamdan koparmak için kullandığı türbanın altına girmekten bir türlü kurtulamadılar.

Kadın haklarıyla, solculukla alakaları yoktur.

*****

AKP yeni bir rejim kurmak istiyor.

Bu rejimde kadının yeri çocuk doğurmak, dinci ideolojiyi benimsemiş genç nesiller yetiştirmektir.

Bu rejim sermayenin düzenidir. Burjuvazinin laiklikten vazgeçmesinin, seküler duyarlılıklarını bir kenara bırakmasının nedeni kapitalizmin krizidir. Kriz derinleşince işçi sınıfını da daha derin sömürmek gerekir. Din işte bunun aracıdır.

Kadının giyim tarzına ilişkin belirlemeler gerici sınıf siyasetinin gereğidir.

Kadın sorunu kadınlara bırakılamayacak kadar toplumsaldır. Kadın sorununun giyim tarzına, kadına sınırlandırılması, işte bu türden affedilmez nitelikli kafa karışıklıklarına yol açar ve bu kafa karışıklıkları yalnızca dinci rejim kurma niyetinde olanların işine yarar.

*****

İsteyen istediği gibi giyinir, istediği kadar çocuk yapar, cinselliğini istediği gibi yaşar, istediği şeye inanır. Bu konularda dini referansların hiçbir belirleyiciliği olamaz.

Oysa, yaşam tarzına sınır getiren dinci rejimlerdir.

Çünkü: Dinci rejimin kurulması bakımından gerekli koşullardan birisi kadının kontrol altına alınması ve bunun için de erkeğin görevlendirilmesidir.

Kadını kontrol etmek demek erkeği ve toplumu kontrol etmek, gerici siyaseti toplumsallaştırmak demektir.

Kadının kontrolünü sağlayan ana mekanizmalara gelince; onlar, yaşam tarzının, çocuk sayısının ve cinselliğin kontrolüdür. Bu üçü zaten iç içedir.

*****

“Şortuma da, türbanıma da karışma” demek, şort giymeyi yasaklamayı kafasına koymuş bu dinci  rejime destek vermek demektir.

Zira, türbanın arkasında zaten iktidar bulunuyor. Türban dinci gericiliği, AKP’yi simgeliyor. Şort ile türbanın aynı düzleme yerleştirilmesi, yaşam tarzına müdahalenin siyasal içeriğini örtüyor, laiklikle yaşam tarzı ve kadın hakları arasındaki zaruri ilişkiyi görünmez kılıyor, laiklik mücadelesini gündemden düşürüyor, özgürlük mücadelesinin içini boşaltıyor.

AKP türbandan, liberal özgürlükçülük retoriğinden güç alıyor ve bu gücünü yaşam tarzını belirlemek üzere kullanıyor.

*****

İşte bütün bu nedenlerle tek başına kadın hareketi olmaz. Olursa AKP ideolojisini de böylesine içermek zorunda kalır.

Hiç kimsenin kadınlara bu şiddeti uygulamaya hakkı yok.

Olacaksa kadın hareketi sosyalist mücadelenin içinde, kadının kurtuluşunu toplumsal kurtuluşa bağlayarak olur.