AKP İçin “Olağan” Koşulların Sınırları (Dünkü Kadın Yürüyüşü de Kapak Olsun)

AKP, her ne kadar, genel seçimler sonrasını “ustalık dönemi” olarak tanımlasa ve elinde tüm devlet olanaklarını toplamış olsa da bir sınıra dayandığı izlenimini veriyor.

Sınırlar hem ideolojik hem de siyasi bakımdan kendisini hissettiriyor. İdeolojik olarak toplumun elinde tuttuğu kesimlerini ikna yeteneğinde, doğrudan maniple edemediği kesimlerini ise sessiz ve tarafsız bir rotada etkisizleştirmekte ciddi sıkıntılar yaşayacağa benziyor.

Siyasi bakımdan ise şimdiye kadar uyguladığı şiddetle kendisine yönelen tepkileri susturamayacağı apaçık ortaya çıkmış bulunuyor. Nereye el atsa oradan ciddi denebilecek tepki alıyor.

* * *

AKP’nin bir süredir giderek saldırganlaşmasının altında da yukarıda tanımladığımız sıkıntı yatmaktadır.

AKP açısından saldırganlık ayakta kalabilmenin koşulu durumunu almıştır. Hem üslup olarak saldırgan bir tarzı benimsemek hem de siyasi ve askeri operasyonellik bağlamında karşı tarafı sindirmek ve hareket alanını bitirmek zorundadır. Yoksa, çıkan sesler çoğalacak ve giderek baş ağrıtıcı hal alacaktır. Sınıf ve sınıfın katmanları, kendi sesleriyle sessizliklerini bozma eğilimleri sergilemektedir.

AKP’nin zora olan zorunluluğu, etki sınırlarına dayanmış olmasıyla ilişkilidir.

Bu nedenle saldırgan tarzını sürdüreceği yeni alanlar yaratmak, siyasetteki el dokunulmamış alanları kendi tarzınca yeniden oluşturacak şekilde ele almak zorunluluğu içindedir.

Yeni Osmanlıcılığı da, iç siyaset malzemesi yapılan başka çok değişik başlıkları da bu şekilde değerlendirebiliriz. Bazılarından pratik bir sonuç çıkarması olanaksız olsa bile, sonuna kadar kanırtmasının gerekçesi de zor uygulama zorunluluğudur.

Örneğin Arap Baharı konusunda takınılan pro ve hiper aktif tutum ekonomik çıkar güdüsünden daha çok bununla ilişkilidir. İçeride sıkışan toplumsal enerjinin bir yerlere doğru akıtılarak boşa çıkartılması gerekmektedir. Keza Suriye konusundaki ısrarı da buraya bağlayabiliriz.

Ancak AKP’nin bu başlık altındaki politikalarının açık biçimde ofsayta düşerek ahlak dışı içeriğinin dünya aleme deşifre olması ve Suriye için dışarıdan beklenen askeri desteğin sağlanamaması (kritik unsur Rusya’nın tutumudur) bu kez iç politikadaki bir takım başlıkların kurcalanması gereğini ortaya çıkarmıştır. Türkiye şimdilik Suriye için çete operasyonlarının koordinatörlüğü göreviyle yetinmek durumundadır.

Suriye rejiminin arkasındaki toplumsal destek Türkiye’den de fark ediliyor ve bu durum AKP’nin Yeni Osmanlıcığının bir laf salatasından ibaret olduğu algısının ortaya çıkmasına zemin oluşturuyor. Öyle ki İslami hareket kendi içinde farklı sesler vermeye başlıyor.

* * *

Şimdi içeride kurcalanan başlıklar grev ve kürtaj yasağıdır. Bir süre epey işe yaramış bulunan Kürt sorunu AKP için tamamen işlevsizleşmiştir. Kürt hareketi AKP’nin arkasında yer almayı reddetmiş, Uludere katliamı AKP açısından tam rezaletle sonuçlanmış ve en nihayet Erdoğan’ın Diyarbakır ziyareti yalnızca askeri bir şov olarak kalmıştır. Kürtlerin bunlardan çok daha farklı şeylere gereksinimleri olduğu açıktır.

Erdoğan’ın “durduk yere” kürtaj yasağını gündeme getirmesinin nedeni de budur. AKP topu boş alanlara yönlendirmeyi denemekte ve siyaseti oralardan yeniden üretmeyi ve tabanını da böylece konsolide etmeyi hedeflemektedir.

Kürtaj da diğer konular gibi tam anlamıyla AKP’nin gerçek bir meselesidir. Kürtaj kadının hakkıydı, seküler bir gelişmeydi, bir halk sağlığı kazanımıydı ve AKP kendi cumhuriyetini kurarken bu alanı da dönüştürmek zorunluluğundadır. Kürtajın yasaklanması toplumun dini kurallar zemininde yeniden örgütlenmesi başlığındaki önemli konulardan birisidir.

Öte yandan nüfus artışının önündeki engellerin kaldırılması Sünni yayılmacılığının gerektirdiği kalabalık ordu ihtiyacına da denk düşmektedir. Ancak işin bu kısmı şimdilik tatlı bir rüyadan ibarettir.

* * *

Ve fakat burası da aynen Suriye başlığındaki gibi büyük gemileri hareket ettirmeye hiç uygun olmayan sığ sular halindedir.

Günümüz dünyasında, kadınlar bunca şey yaşamışken, hiç kimseyi kürtaj yasağı konusuna ikna edemezsiniz. Eğer bunu ikna edilebilir bir forma dönüştürmek istiyorsanız, elinizdeki tek referans noktası İslam dininin kuralları olacaktır.

Onlar da bilimle baş edebilecek durumda değildir.

Bundan sonrasında ise saçmalamak kaçınılmazdır: Spermin ya da ovumun müstakbel ebeveynlerine yazdığı mektuplar, canlılığın kriterlerinin bin yıl öncesi dönemin bilgi birikimiyle belirlenmeye kalkılması, vb. Bütün bunlar kaçınılmaz saçmalamanın tezahürleridir.

O nedenle yazının başlığında kullandığımız deyişle siyasetin olağan kuralları zemininde AKP’nin hareket alanı daralmıştır. Uzunca süredir İslamofaşizmden söz ediyoruz, ancak, artık bu da yetmez, bundan sonra daha çok tutuklama, açık işkence ve her tür gösterinin yasaklanması gerekir. Bakalım göreceğiz. Bu toplum bu AKP’ye boyun eğmez.

* * *

Öte yandan gelişmeler solun eline sosyalist devrimci mücadele açısından her zamankinden daha fazla fırsat geçeceğini de gösteriyor.

Başka çare yok, kafa kafaya gelmeyi göze almak ve örneğin dininiz, gelenekleriniz günümüz dünyasını açıklamada ve düzenlemede işlevsizdir demek gerekir.