ABD-AKP İlişkilerinde Yeni Bir Dönem mi Açılıyor?

Geçen haftaya Türkiye açısından önemli bir olay sıkıştı: ABD'de Ermeni soykırımını tanıyan karar ilgili komisyonda kabul edildi.

Hem Ermeni hem de Kürt başlıklarının Türkiye'yi hedefleyen emperyalist projelerin merkezinde durduğunu, kimi kez havuç kimi kez de sopa olarak kullanıldıklarını biliyoruz.

Şimdi yaşananlar nasıl yorumlanabilir?

* * *

Dünyada sosyalizm yıkıldıktan sonra ortaya çıkan emperyalist saldırganlık yeni bir düzen arayışıyla ilişkilidir. Bununla birlikte, ABD ekonomisinin kırılgan niteliğiyle, şu an siyasal-askeri hegemon güç olma realitesi arasındaki mesafenin de belirleyici faktörlerden ikincisi olduğunu saptamak gerekir.

ABD bugün pek çok sanayi ürününde eskiden çevre olarak nitelenen ülkelere bağımlı durumdadır, sanayi bakımından önemli sorunlar yaşamaktadır, dış açığı devasa boyutlardadır. Kısaca, son krizin Amerikan menşeli olması boşuna değildir. ABD'nin bu ekonomik yapısıyla dünyadaki patronajını sürdürebilmesi uzun vadede olanaksızdır. Bu gerçeği en iyi kavrayan ABD'dir. Bu nedenle de açığı askeri saldırganlıkla kapatmak istemektedir. Niyeti, olası muhalifleri, hangi siyasal çizgide olurlarsa olsunlar, en başından engellemektir.

Şu anda tehlike olarak kodladığı en önemli odak ise radikal İslam'dır.

İran'ın nükleer silah üretiminde ulaştığı aşama ve bunu gerçekleştirirken sergilediği uzlaşmaz tutum, bu nedenle ABD açısından tahammül sınırlarını aşan bir nitelik sergiliyor. ABD-İsrail ittifakının İran'a yönelik bir müdahalede bulunma olasılığı yükseliyor.

İşte burada denkleme Türkiye ve AKP iktidarı giriyor. Müdahale açısından zorunlu aktör Türkiye'dir, çünkü. Ancak AKP'nin en azından kendi Müslüman tabanını bu müdahaleye ikna etmekte yaşayacağı zorluk ve buna bağlı olarak ABD'nin İran politikasını yumuşatmaya yönelik tutumu, ABD'nin İran konusundaki yaklaşımıyla giderek uzlaşmaz bir farklılık sergiliyor.
Bana kalırsa ABD'de alınan Ermeni soy kırımı kararını bu çerçevede anlamlandırmalıyız. Çok yakın geçmişte, bizzat Amerikan yönetiminin arabuluculuğuyla Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde yaşanan bahar havasını birden tersine çevirecek böyle bir komisyon kararını başka nasıl açıklayabiliriz ?

Böylece ABD'nin Amerikancı İslam ve Orta Asya coğrafyalarına yönelik projelerinin taşıyıcısı olduğunu düşündüğümüz AKP'nin, İran söz konusunda bu özelliğini yitirdiğini söylemiş oluyoruz. Dolayısıyla, önümüzdeki kısa-orta vadede ABD-AKP ilişkilerinin belirleyicisi, hangi başlığın ABD için daha büyük önem taşıyacağı olacaktır.
* * *

Aynı gelişme kaçınılmaz olarak, ABD'nin AKP'ye tanıdığı opsiyonun sınırlarına mı gelinmekte olduğu sorusunu da akla getiriyor.

Bu soruyu gündeme alırken, şüphesiz, içerideki gelişmelere de bakmak gerekir. AKP'nin ABD önündeki vazgeçilmezliğini belirleyecek faktörlerden bir diğeri içerideki taban desteğidir.

AKP'nin taban desteğini ise Cumhuriyetçi kesimle girdiği savaş ve ekonomik krizle ilişkili olarak gelişen sınıf mücadelesi belirleyecektir.

AKP'nin adalet kurumlarıyla yaşadığı son çatışmaların oy dağılımına nasıl yansıdığına ilişkin herhangi bir araştırma yayınlandı mı bilmiyorum. Ancak, eğer, AKP'nin oyları, Kürt açılımının hemen sonrasına ve TEKEL direnişinin başlangıcına denk gelen araştırmaların gösterdiği gibi %30'ların altına inecekse eğer, bu veri ABD açısından AKP'nin vazgeçilmezliğini içeride de tartışmaya açar.

Bu durumda, içerideki siyasal gelişmelerin yarattığı sonuç ile ABD'nin İran'a yönelik planları birbirini tamamlayan bir tablo yaratır ki, bu da ABD'nin Türkiye'de bir başka aktör arayışına yönelmesine neden olabilir.

İşte o zaman, Cumhuriyetçi güçlerin ve ordunun iktidar alternatifi olarak (herhangi bir biçimde) bir kez daha sırası geliyor demektir. Irak coğrafyası belli ölçülerde düzene sokulmuşken ve Kuzey Irak Kürtler'i yeterince Amerikancılaştırılmışken… Belçika'nın Barzani rejiminin başını ağrıtabilecek tek güç olan PKK'ye yönelik üst düzey operasyonunu da buradan değerlendirmek gerekir.

Bütün bu nedenlerle, önümüzde genel seçimlere kadar olan dönem esas olarak ABD açısından büyük önem taşıyacaktır. ABD, bir yandan İran için önerdiği yaptırımların AKP tarafından ne derecede ciddiye alındığını, bir yandan ordunun ve Cumhuriyetçilerin laiklik noktasında sergiledikleri direnci ve en nihayetinde bunlar olurken sınıf muhalefetinin ne derecede olgunlaştığını gözleyecektir.