Sol iktidar fetişi

Gözde Kök'ün “Sol iktidar fetişi” başlıklı yazısı 05 Mart 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Güney Amerika haritasına baktığınızda, Brezilya’nın ve Arjantin’in uçsuz bucaksız toprakları arasına sıkışmış küçük bir ülke göreceksiniz. 3,5 milyon nüfuslu Uruguay. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren, başkenti Montevideo’nun kurulduğu doğal limanı sayesinde Güney Amerika’nın Atlantik’teki giriş kapısı olmuş… Zengini çok zengin, fakiri çok fakir ve ekonomisi dışa bağımlı olması bakımından, tipik bir Latin Amerika ülkesi…

Ülke tarihinde ilk kez 2004’te solcular hükümete geldi ve 2009’da aynı sol koalisyon eski Tupamaro militanı Jóse “Pepe” Mujica’yı başkanlığa taşıdı. Hükümeti oluşturan sol koalisyon, aslında Geniş Cephe adında bir çatı partisi. Costa Gavras’ın Sıkıyönetim filmini çoğumuz izlemişizdir. Çok güzel bir filmdir. İşte filmde anlatılan sıkıyönetim koşullarında kurulan, Tupamaro gibi gerilla örgütlerinin kadrolarının, Uruguay Komünist Partisi’nin, öte yandan Hıristiyan Demokratlar gibi solla ilişkisi daha sınırlı oluşumların birlikte yer aldığı bir parti bu. Anlaşılan, oldukça özgün bir deneyim yaşanmış ve tüm bileşenleri varlığını sürdürse de Geniş Cephe bunların toplamından fazlası olmayı başarmış. Özellikle askeri diktatörlüğün sona erdiği 1985 yılından itibaren, mahalle mahalle örgütlenen yerel komiteler partinin tanınmasını ve yaygınlaşmasını sağladı. 1986’da askeri yönetimin cellatlarını kurtarmak için zamanaşımı ilkesini düzenleyen ceza yasasına karşı başlatılan referandum kampanyasında, Geniş Cephe’nin militanları çalmadık kapı bırakmadılar referandum sonucu yasayı yürürlükten kaldıramasa da Cephe, bu süreçten önemli bir deneyim ve güç biriktirerek çıktı. Bunu özelleştirme için telekomünikasyon yasasının değiştirilmesi ve suyun özelleştirilmesi girişimine karşı mücadele pratikleri izledi. Cesaret ve özgüven kazandıran, sonuç alıcı mücadelelerdi bunlar.

2004 yılı, Geniş Cephe’de cisimleşen sol aktivizmin doruğa ulaştığı ve düşüşe geçtiği yıl olarak değerlendirilebilir. Cephe bileşenlerini bir arada tutan ve dinamik bir taban örgütünü mümkün kılan, askeri diktatörlük dönemi suçlularını cezalandırmak, neoliberal politikalara son vermek ve seçim zaferi kazanmak gibi hedeflerdi. Seçim zaferinin kazanılmasının ardından sol hükümetler tarafından yönetilen diğer ülkelerin başına gelen Uruguay’ın da başına geldi. Geniş Cephe’nin taban örgütleri etkisizleştiler, militanların görevleri seçimlerde Cephe’yi desteklemeye indirgendi…

Galiba Uruguay tarihinde ilk kez solun iktidara gelecek olması bir fetişe dönüşmüştü. Sonrasını kimse bilmiyordu. Kimse ne zafere gölge düşürmek ne de köklü bir geleneğe dönüşmüş birlikçiliği bozmak istiyordu.

Böylece Geniş Cephe iktidara gelince, yarattığı beklentinin uzağında bir çizgiye yerleşti. El çabukluğu ile devreye sokulan yoksullukla mücadele programları ve eğitim/sağlık yatırımları güzeldi. Ancak ekonominin başında, şimdiki Başkan Yardımcısı Danilo Astori vardı ve dengelerle fazla oynamak istemiyordu. Tercümesi, ne yabancı yatırımcıyı ürkütmek ne de ülke sermayesi ile dalaşmak niyetindeydi. İşçi ücretlerini arttırmak için yapılan çalışma bile ne kadar tantanaya neden olmuştu.

Aslına bakarsanız hükümet önceki sözlerini bile tam olarak tutamadı. Örneğin, 1986’da sağcıların yürürlüğe soktuğu darbeci dostu ceza yasası bile değiştirilemedi. Kürtaj yasası çıkarılırken, koalisyon içinden yükselen muhalefet yüzünden akla kara seçildi. (Sonunda çıkan yasaya göre kadınlar doktorlara neden kürtaj olmak istediklerini açıklamak zorundalar.) Kısacası hükümetin solculuğu biraz lafta kaldı.

Geçtiğimiz günlerde hükümet içinde yukarıda bahsedilen basınçlar altında bir kriz patlak verdi. Mujica kendi ekonomi danışmanları ve plan ve bütçe bakanı ile birlikte Geniş Cephe’nin daha ilk kurulduğunda hedefleri arasına yerleştirdiği toprak reformunu çağrıştıran bir adım atmak istedi. Topraktaki aşırı tekelleşme konusunda caydırıcı olacak yeni vergiler koyan bir yasa çıkarmak amaçlanıyordu. Ancak başkan yardımcısı Astori’nin ekonomi ve finans bakanı ile merkez bankası başkanından oluşan ekibinin direnişine takılmıştı. Sonunda çıkan yasayı Anayasa Mahkemesi iptal edince bu ekip timsah gözyaşı bile dökemedi. Böylece hala çözüme kavuşmamış kriz patlak verdi, istifa tehditleri havada uçuştu.

Muhtemel sonuç, önümüzdeki yıl düzenlenecek seçimlerde Mujica’nın aday olmaması… Ya da gösterilecek adayın 2004’te seçilen Tabaré Vazquez gibi “uyumlu” biri olması. Kim bilir, belki ta kendisi olur. Gidişata karşı çıkabilecek toplumsal dinamikler pasifize edilmiş durumda. Ya da ağızlarına çalınan bir parmak balla yetinip bir süre daha Geniş Cephe’yi destekleyeceklerdir.