Eleştirmek sevmektir

Gözde Kök'ün “Eleştirmek sevmektir” başlıklı yazısı 26 Şubat 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

1999 yılında Buena Fe adlı müzik grubunu oluşturan Guantánamolu müzisyenler Israel Rojas ve Yoel Martinez, geçen hafta Miami’de CNN’in canlı yayın konuklarıydılar. Canlı yayının Arjantinli sunucusu, müzisyenleri de şaşırtan bir hokkabazlığa girişince, konu bize kadar ulaştı ve bu güzel grubu köşede tanıtmak için tarihi bir fırsat doğmuş oldu.

Kısaca olayı aktaralım. Sunucu müzisyenlere son albümlerinde yer alan “Ser de Sol” adlı şarkının video klibinin Küba’da sansüre uğrayıp uğramadığını sorar. Klipte iki kadının birbirlerine aşkı konu edilmektedir ve bir de öpüşme sahnesi vardır. Müzisyenlerden olumlu cevap alamayınca, sürenin bitmekte olduğunu bildirerek bu kez Küba’da sansür olup olmadığını sorar ve müzisyenlerin davet edilmesinin nedenini bütün açıklığıyla ortaya koymuş olur. Israel Rojas şaşkınlıkla sansür varsa da biz görmedik diye anlatmaya çalışırken sözünü keser vaktimiz doldu, bir şarkı söyleyin de bitirelim diyerek noktayı koyar. Grubun gelmeden ölüm tehditleri bile aldıkları Miami’deki tatsız anlarına, bir yenisi eklenmiştir, ama sunucu istediğini alamamıştır. Buena Fe, CNN’i memnun edecek türden bir grup değildir, ne yazık ki…

Israel Rojas hukuk eğitimi almış bir müzisyen, grubun şarkılarının sözlerinin büyük bölümünün yazarı, grubun direktörü. Yoel Martinez ise yaşadığı ilde müzik eğitimi almış biri. İkisi de Küba’nın en doğusunda, Guantánamo’da, ülkenin her köşesinde görebileceğiniz genç müzisyenleri yaratıcı üretime teşvik eden ve eserlerini sunacakları ortamlar yaratan organizasyonlarda, festivallerde yer almaktadırlar. Yolları tesadüfen kesiştikten sonra grubu kurarlar ve birkaç yıl içinde Küba ulusal müzik ajansı tarafından keşfedilerek Havana’da ilk albümlerini yapma teklifi alırlar. Kısa sürede öncelikle İspanyolca konuşulan dünyada sonra tüm dünyada tanınırlar ve çok sevilirler.

Küba açısından istisnai sayılmayacak bir öyküdür bu, ülkenin neresinde doğarsanız doğun, hayatta yapmak istedikleriniz için kapı hep aralıktır.

İstisnai olan ise grubun kendisi, yaptıkları müzik... Kendilerini iki başlı ve dört elli bir trovadora* benzeten Israel ve Yoel’in müziği geleneksel Küba müziğinin şiirselliği ve ritmik zenginliği ile pop-rock füzyonlarını aynı anda barındırıyor. Şarkıların en çarpıcı yönlerinden biri de, hangi türe daha fazla yaslanmış olursa olsun, iki ses, bir gitar ya da koskoca bir orkestrayla söylensin, istisnasız tüm sözlerin bir derinlik, bir başkalık taşımasıdır. Bu sözler, bir kısmını ancak Kübalıların anlayabileceği türden metafor ve göndermelerle dolu olsalar da insanda iştah kabartıyorlar. Çünkü en bireysel görünen aşk şarkılarında bile, bugünün Kübasına ilişkin bir şeyler bulmak mümkün. Bu şarkılarda önyargılar, çelişkiler, beklentiler ve sorular, kısaca Kübalılık halleri güçlü bir biçimde ifade buluyor ve de bir türlü çözülemeyen problemlere ilişkin ironi ve eleştiri... “Gracias por el Fuego” (ateş için teşekkür) şarkısında, hükümetten bu kadar çok şeyi bedava vermemesi, onun yerine insanları çalışmaya teşvik etmesi istenir. Konu atalet ve çalışmak konusundaki isteksizliktir. El Gorrión’da (serçe) konu, yöneticilerin bazılarında görülen yabancılaşmadır. Catalejo (teleskop), Kübalıların bir kısmının gözlerinin sürekli Küba kıyılarının ötesinde olduğunu, kendi ülkelerinde olup biteni görmediklerini anlatır. Dos Emigrantes (iki göçmen) ülkeyi terk etmiş Kübalıların psikolojisini, adaya döndüklerinde sergiledikleri tipik davranışları anlatır.

Israel ve Yoel, ülkelerini çok seven ve toplumsal sorumluluk duygusunu sanatsal kimliklerinin parçası haline getirmiş iki Kübalı genç müzisyen. Dünya çapında üne kavuştuktan sonra, ABD’de ya da bir Avrupa ülkesinde yaşamayı seçebilirlerdi. Ama seçmediler. Böylece, hem uluslararası müzik piyasasının dayatmalarından uzak özgür bir ortamda yaratıcı üretimlerine devam ettiler ve samimiyetlerinden hiçbir şey yitirmediler. Hem de hayranlarının önemli bölümünü oluşturan genç insanların kendi toplumlarını daha iyi anlamalarına katkıda bulundular.

Eleştirmek sevmektir, diyorlar. José Martí’nin sözü. CNN’in anlamadığı da bu olsa gerek…

*Küba’ya Avrupa’dan gelen, on dokuzuncu yüzyılda yaygınlaşan lirik şiire dayalı trova müziğinin taşıyıcısı, gezgin besteci ve müzisyenler.