Hava I. Dünya Savaşı öncesi kokuyor

Dünya çok önemli bir tarihsel dönemece girmiş gözüküyor. Hava 1. Dünya Savaşı öncesi kokuyor.

Sovyetler Birliği’nin bütün siyasi atmosferi değiştirdiği 2. Dünya savaşı öncesi kesinlikle değil ama 1. Dünya Savaşı öncesi …

Neden?

1914 öncesi dünya hemen tamamen emperyalist güçlerce paylaşılmış, ağır sömürü koşulları dünya emekçi halklarına dayatılmıştı.

2015’te de böyle. Açık sömürgecilik belki geçerli değil, ama özelleştirme politikaları nedeniyle kamu mülkü uluslararası tekellerce yağmalanmayan ülke var mı? Diğer yandan, yüz yıl öncesine göre kapitalizmin çürütücü yapısal krizi ve üretim yerine paradan para kazanmanın hakim hale gelmesinin bir farklılık yarattığını söylemeliyiz. Örneğin, dolar borcu olmayan ülke bulunmuyor ve bu borç döndüğü sürece kapitalizm nefes alabiliyor.

1914 öncesi eşitsiz gelişim yasası kanıtlar yağdırarak ilerliyor, güçlenen kapitalist ülke emperyalist yağmanın yeniden dağıtılmasını talep ediyordu. Bunun doğal uzantısı herkesin farkında olduğu ve hazırlandığı görülmedik büyüklükte bir savaştı.

2015’te de yasa bütün gücüyle işliyor. Mali sermaye egemenliği dolarizasyon üzerinden gidiyor ve bunu kabul etmeyecek kadar güçlenen kapitalist ülkelerin bloğu dolar egemenliğine saldırıyor. Eğer hala bloklar arasında bir savaş çıkmadıysa henüz hazırlıklarını bitiremedikleri içindir.

Rusya Fransa’ya ısmarladığı ve inşası tamamlanan dev helikopter gemilerini parasını ödediği halde alamadı ve Fransa bu saçma ticari ilişki nedeniyle kan ağladığı halde gemileri veremedi. Bu ancak yakında savaşacak ülkeler arasındaki bir hukuktur. Öte yandan Rusya’nın yüzlerce saldırı helikopterini neden denizaşırı ülkeler taşımak  istediği ayrı bir soru olarak duruyor.

1914’teki savaş dünya işçi sınıfına karşı açılmıştı, 2015’teki savaş tehdidi de işçi sınıfına yöneliyor doğrudan.

.Ve 1. Dünya Savaşı’na gebeyken dünya Avrupa ve Amerika’da işçi sınıfı partilerinin çoğunluğu emperyalizmin etkisiyle savrulmuştu. İşçi sınıfı devriminden umudu kesmeleri farklı şekillerde yansıyordu. Ya devrim yerine acil sorunlara odaklanıyorlar, ya parçalamaları gereken kapitalist devlet aygıtının parçası haline geliyorlardı. Burjuva ideolojisi içlerine sızıyor, onları sosyal demokratlaştırıyor, düzenin parçasına dönüştürüyordu.

Bu nedenle savaşı da ulusal bir mesele olarak, açık bir sınıf işbirlikçiliği ile karşıladılar.

2015’teki durum buna çok benziyor. İşçi sınıfı partileri artık Avrupa ve Amerika’da değil, bütün dünyadaki uluslara dağılmış durumdalar. Ancak kendi coğrafyalarında ve dünyada devrimden umudu kesmek onları sosyal demokratlaştırıyor, burjuva devletin gönüllü bir unsuru haline getiriyor.

Bloklar arasında savaşın çıkması durumunda bu partilere ne kadar güvenilir? Ne kadarı savaştan dolayı burjuvaziyi devrimle cezalandıracak bir yol tutacak?

Yakınımızda diye örnek verelim, Siriza’nın NATO’ya destek olması tam da böylesi bir politikaydı. Veya Rusya’daki komünist partilerinin ulusalcı bir tavrın dışına çıkıp çıkamayacaklarını sormak zorundayız.

1914’te işçi sınıfına yapılan bu ihanetin dışında kalan, siyasetini ve örgütünü devrimin gereksinimlerine göre ayarlayan küçük ama dinamik partiler bulunuyordu. Ekim Devrimi ve Avrupa’da diğer devrim girişimleri, sosyalizmin olanaksız olduğunu bilmeyen bu “cahiller” tarafından gerçekleştirildi.

Şimdi dünyaya baktığımızda büyük partilerin dışında, ısrarla devrimi arayan, emperyalist savaşın öcünü dünyanın her yerinde işçi sınıfı adına alacak küçük öncü partiler, büyük partilerin içinde devrimci hizipler bulunuyor.

Dünyanın ve insanlığın geleceği onların siyasi aklı ve cesaretinin ürünü olacak.