Efsaneler ve halk kahramanları

Her kültürde efsaneler vardır, tüm efsanelerin de kahramanları. Dönemlerindeki sınıf ilişkilerini de yansıtan öyküler ve kahramanlardan oluşan ve uzayıp giden bir listedir bu. Hakim sınıfların kahramanları da vardır bunların arasında, ezilen sınıfların haksızlıklara, baskıya karşı başkaldırmış kahramanları da. Bunların hepsini, günümüze dek gelen efsanelerden, romanlar, öyküler, tarihe kayıt düşmüş belgelerden öğreniyoruz. Bir entellektüel için antik Yunan efsanelerinin yarı tanrı kahramanlarından Aslan yürekli Richard’a dek onlarca ismi ve öykülerini bilmekten doğal bir şey yoktur. Ya halkın sıradan evlatlarına gelince? Sokaktaki insan Aşil’i, Hektor’u fala duymamıştır bile. Aslan Yürekli Richard’dan da haberi yoktur, ama Robin Hood’u bilir. Çünkü o, halka yönelen zulüm ve baskıya karşı çıkan, zenginlerden alıp, halka verendir.

Kırallara, mütegalibeye, haksızlıklara, sömürü ve yağmaya karşı çıkan kişilikleri seçip çıkarmasını bilir emekçi yığınlar. Onların adları sadece taşa kazınmakla, kağıda yazılmakla kalmaz, dilden dile, nesilden nesile bir türlü unutulmaz - bu arada unutturulamaz da demek gerekir halkların belleklerine yerleşip kalırlar. Yığınların baskı ve sömürüye karşı mücadelesinin tümüyle ortadan kaldırılamayacağının ispatıdır bu isimler. İster en hunharca işkenceler altında ezilmiş, ister hain bir tuzakla katledilmiş, ya da idam sehpasında son bulmuş olsunlar, yenilmezliğin sembolüdürler. İktidar sahiplerinin her ne yaparlarsa yapsınlar mutlak hakimiyete sahip olmayacağının göstergesidirler. Emekçi yığınların güç kaynağı, hakim düzene karşı mücadelelerinin en karanlık dönemlerinde bile birer umut ışığıdırlar.

Güney Amerika halklarının da böylesi kahramanları var. Okuma yazma bilmeyen, balta girmemiş ormanlar arasında yaşayan Indioslara kadar herkes bilir Simon de Bolivar’ı, Jose Marti’yi Sandino ve henüz hayattayken efsaneleşen Che ve Fidel... Ölümünü gizleyen pusların adını belleklerden silemediği Allende’yi de ekleyebiliriz bu listeye.

Aslında bu listenin her dönemde yeni kahramanlarla zenginleştirilmesinde, yığınlara yönelttikleri baskı, şiddet, işkence, idam ve katliamlarla, hakim sınıflar da katkı sağlar.

İşte şimdi bir isim daha kazındı belleklere. ABD emperyalizmi içi bir pürüzdü o. Emekçi halkına yeni baştan onur, cesaret ve kendine güven duygusu kazandıran kalbi sadece kendi ülkesi için değil, bütün Latin Amerika için çarpan bir yurtsever ve enternasyonalistti o. Emperyalist tekelleri ülkesinden kovma cesareti gösteren, her işin başında emekçileri gözeten bir sosyalistti. CIA’ya öldürme planları yaptıracak kadar tehlikeli bulduğu bir pürüzdü. Pürüz öldü! Bir zamanlar „en iyi Chavez ölü Chavez’dir“ diyenler, şimdi „keşke ölmeseydi“ diye pişmanlık duymaya başlayabilirler. Çünkü şimdi sadece ülkesinde halktan yana dönüşümler gerçekleştiren bir politik lider olmaktan çıkacak. Hakkında öyküler anlatılan, giderek efsaneleşen bir isim haline gelecek. Pürüz, giderek bir kâbusa dönüşecek. Hugo Chavez Feodal kalıntıların ezdiği, emperyalizmin yağmaladığı, kapitalistlerin alabildiğine sömürdüğü Güney Amerika emekçi halklarının belleğinde, bunlara karşı mücadele için ışıyan bir yıldız olarak kalacak.