Sınıfın biriktirdikleri ve Haziran bakiyesi

2013 yılını, Şişecam’ın, Topkapı Fabrikası’nı kapatarak kapı önüne koyacağını açıkladığı işçilerin fabrika işgaliyle karşılamıştık. Seneyi Muğla/Milas’ta enerji ve maden işçilerinin mitingiyle uğurladık.

İki hafta süren Şişecam işgali, işçilerin diğer işletmelere transferleri sağlanarak, kazanımla sonuçlanmıştı. Muğla Yatağan, Yeniköy, Kemerköy Termik Santralleri ile GELİ kömür ocaklarının özelleştirmesine karşı mücadeleyi sürdüren işçiler ise bana sorarsanız mücadeleyi şimdiden kazandılar. İhale 24 Ocak günü yapılacak. Boğazına kadar yolsuzluğa batmış bu hükümetin imzasını taşıyacak bir ihalenin artık bir hükmünün kaldığını kim söyleyebilir?

* * *

2013 yılı, uzun bir aradan sonra “grevler” yılı oldu. Resmi istatistikler açıklanınca rakamlar daha net ortaya çıkacaktır ancak sene içinde 50’ye yakın işletmede, 20 binin üzerinde işçi greve çıktı.

Grevlerdeki en önemli konu ise “grev kırıcılığı” girişimleriydi. Geçmişte Bakanlar Kurulu kararlarıyla yapılan grev ertelemenin yerini, bu sefer açıktan yapılan “grev kırıcılığı” aldı. Çaykur’da mevsimlik işçilerin çay sezonundan bir ay erken işbaşı yaptırılması, THY’de grevdeki personelin yerine yenilerinin çalıştırılması, Darphane’de üretimin başka yerde yapılması için hükümetin tebliğ yayınlaması gibi grev kırıcılığı örnekleri yaşandı. Hatta İzelman ve İzenerji’de 10 bin işçinin grevi, Yüksek Hakem Kurulu’nun yasa ve yerleşik içtihatları hiçe sayan kararı ile engellendi.
Devletin grev kırıcılığında sınırları zorladığı yerde, aynı konuda özel sektör patronlarının başvurduğu “aşırılıklar” ise dudak ısırttı. Onlar işyerleri grevdeyken kah ülke dışından kaçak işçi getirip çalıştırdı, kah polis eskortuyla sevkiyat yaptırdı.

2013 yılında binlerce işçinin katıldığı, ancak “sessiz sedasız” sürdürülen grevlere de tanıklık ettik. Türkiye’nin çelik devi İSDEMİR ile hemen yanındaki MMK Metalurji ile 30 ayrı tekstil işletmesini kapsayan tekstil grup grevlerinde binlerce işçi günlerce grev yaptı. Biri Çelik-İş, diğeri Teksif tarafından yürütülen bu grevler, “kapalı devre” sürdü, öylece de sona erdi.

* * *

2013 yılında patronların hak gasplarına karşı işyerlerinde onlarca direniş, eylem, sendikalaşma kavgası da verildi. Mersin Limanı’nda liman işçileri işgali, Koç Üniversitesi’nde işten atılan taşeron işçilerin direnişi, Kozlu bölgesinde kimi zaman ocaklara inmeyen kimi zaman TTK önünden ayrılmayan maden işçilerinin eylemleri, Dersim Aksa FEDAŞ enerji işçilerinin günlerce iş bırakmaları, İstanbul BEDAŞ’ta kapı önünde direnişleri bunların içinde kazanımla sonuçlananlardan sadece birkaçı.

Sendikalaşan işyerlerinde işten çıkarılan işçiler kimi zaman kapı önündeki direnişlerle, kimi zaman basın açıklamalarıyla seslerini duyurmaya çalıştı. Hastanelerde çalışan taşeron işçilerinin eylemleri hiç eksik olmadı. Yıllar sonra ciddi bir derneğe kavuşan inşaat işçileri şantiyelerde hak aramayı sürdürdü. Onlarca işletmede binlerce işçi eylem ve direnişteydi geçtiğimiz yıl.

* * *

Son yılların en yüksek grev rakamları gerçekleşmiş, önemli sayıda işyeri direnişi, eylemi olmuş ve üç ayrı kentte üç ayrı işçi mitingi (Lüleburgaz, Zonguldak ve Milas mitingleri) yaşanmış olmasına rağmen, 2013 yılına işçi sınıfının mücadelesinin ağırlık koyduğunu, ülkenin gündemine sınıf hareketinin damga vurduğunu söyleyebilmekten hâlâ uzağız. Zira tüm bu grev, direniş, eylem ve mitingler, kendi gerçeklikleri içine hapsoldu, yaygınlaşamadı, birleşik bir emek hareketi yükselişine yol açamadı.

Ama 2013’te çok fazla şey birikti ve elimizde kocaman bir “Haziran” var.

* * *

Haziran Direnişi’nde en büyük halk eyleminin 15 Haziran’ı 16’sına bağlayan gece olması tesadüf müdür bilinmez ama Haziran Direnişi’nde yüz binlerce emekçinin sokakta olduğu kesin. Haziran direnişi, siyasi iktidarın her türden baskı politikalarına karşı bir emekçi halk hareketiydi. Ama Haziran’da sınıfın sanayi merkezli kesimi direnişe neredeyse hiçbir ağırlık oluşturamadı ve sınıfın üretim ya da hizmet alanları olan işyerlerine direniş yansımadı.

Bunun nedenleri bu köşenin fiziki sınırlarını oldukça zorlar. Bu not bir köşede dururken, biz Haziran’da sınıfın neredeyse bütün kesimlerinin, gündüzlerini işlikte, akşamlarını ise sokakta, direnişte geçirdiğini unutmayalım. Ve geçtiğimiz yılın işçi eylemlerinin biriktirdikleri ile Haziran Direnişi’nin tüm toplumda yeniden oluşturduğu boyun eğmeme ve dayanışma fikrinin, önümüzdeki dönem işçi sınıfının örgütlülüğü için en büyük kazanım olduğunu da…