'2022’de tasfiyeciler CHP’yi bitirmekle kalacak gibi görünüyor. Laiklik ise sahipsiz kalmayacak. Bu kez önüne de geçilemeyecek…'

Zavallı Halk Partisi

1950 genel seçimleri 14 Mayıs 1950’de yapıldı. Yaprak dergisinin 26. sayısı bundan bir gün sonraki tarihle çıkmış; TÜSTAV’ın sitesindeki süreli yayınlar arşivinde bulunabiliyor. Şu muazzam kısa yorumun yer aldığı sayfayı Orhan Veli Kanık hazırlamış: 

“Seçimler bitti.

Demokrat Parti, Halk Partisi’ni korkunç bir bozguna uğrattı. Oysaki Halk Partisi, halkın kazanacağını umarak, fikirleriyle prensiplerinden son zamanlarda ne fedakârlıklar etmişti. Bütün yayınlarına göz yumulan din dergileri, okullara konan din dersleri, yeniden açılan ilahiyat fakülteleri, imam hatip kursları, türbeler, şahsi sermayeye sağlanan imtiyazlar, her türlü irticaa tanınan haklar… Hiçbiri kâr etmedi.

Zavallı Halk Partisi.”

Türkiye Komünist Partisi 1940’ların başlarından 1951 Tevkifatı'na kadarki zaman diliminde bugünden bakıldığında şaşırtıcı ölçüde yaygınlaştığı anlaşılan bir aydın örgütlenmesi gerçekleştirmiştir. Yukarıdaki ironik satırlar bu atmosferin yansıtıcısıdır. 

Demek ki CHP’nin laikliğin muhafızı olmasına son verenin Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu düşünmek temelsizdir. Fedakârlık veya ihanet edilen fikir ve prensipler, fedakâr veya hainin düşüncesi ve ilkesi olmayı sürdürebilir mi? Olur mu öyle şey demeyin hemen; CHP örneğinde sürdürmüştür ve bunun hayli sağlam nedenleri vardır. 

Mustafa Kemal’in liderliğindeki CHP ülkemizde bir burjuva devrime imza atmıştır ve tarihimizin en önemli ileri sıçraması olduğundan kuşku duyulmaması gereken bu devrimin en ileri gittiği cephe de laikliktir. Türkiye’de başka birkaç ülkede olduğu gibi yoksul yurttaşların kendilerini sömürü ve çaresizliğe mahkûm kılan dinsel kurumları topa tuttuklarına rastlanmamış, gerici ideolojinin temsilcileri halk tarafından kovalanmamıştır. Devrimci dönüşümler sırasında önlerine özgür yurttaş olma ufku açılan dünün köleleri bu umuda sarılırlar ve gereğini yaparlar. Ancak devrim sözcüğü ile onun burjuva sıfatı arasında bir gerilim yaşanması kaçınılmazdır. Ağırlık koyan mülk sahibi sınıflar halkın önüne geleni süpürüp özgürlük hayaline yürüme ihtimalinden bile dehşete kapılırlar. CHP devrimin imzacısı olduğu kadar bu sınıfsal endişenin de temsilcisidir. CHP’nin egemen sınıfı, laikliğin hainidir. CHP’nin yurttaş tabanı laikliğin nefes alıp verdiği büyük kütledir. Bu çelişkili yapı nedeniyle laikliğin savunusu ve laikliğe ihanet CHP’de birlikte var olur. TKP’nin biçimlendirdiği Türkiye ilericiliği çok zaman önce bu gerçeği kavramıştı. Orhan Veli’nin muazzam alayı bu kavrayışın kanıtıdır.

Türkiye doğruyu görmek için solun aklına mecbur. Bizim Gazete’nin manşetinde söylendiği gibi “Sağa teslim olarak solcu olunmaz.” Ancak sadece CHP’nin değil aynı zamanda HDP’nin de solcu olarak algılanması sürüp gitmektedir. Yeri gelmişken eklemeliyim; HDP de Türkiye’de Kürtler'in özgürlük ve eşitlik taleplerinin taşıyıcısı olarak bir yer tutmaktadır ve CHP’ninkine benzer bir ikilik burada da söz konusudur. Kürt halkımızın da egemenleri vardır ve yoksul emekçi Kürt yurttaşların diğer sınıf kardeşleriyle ortak fikir ve prensiplerin peşine düşmelerinden korkmaktadırlar. 

Bu durumda düzen solunun sol sayılmasına itiraz etmek yetmez. Söz konusu olan entelektüel bir analiz tartışması değildir çünkü. Düzen solunun tabanındaki “sol eğilim” gerçektir ve tarihsel kaynaklardan sürekli yeniden üremektedir. CHP’den laikliği tasfiye etmeye kalkışan ilk kişi de Kılıçdaroğlu değildir. Kılıçdaroğlu bu işi tamamlamak iddiasındadır. 

HDP cephesinde ise “Başörtüsü takmak isteyen kadınlar hiçbir engelleme ile karşı karşıya kalmamalıdır” diyen ilk kişi Meral Danış Beştaş olmamıştır! CHP Genel Başkanı'nın laikliğe son ihanetinde HDP’nin kadın mücadelesinin olumlu etkisini keşfeden Beştaş’ı, HDP’ye soldan gitmiş olan Saruhan Oluç yalnız bırakmayarak konuya yeni bir vizyon getirdi: “Dün başörtüsü için mücadele eden kadınların yanındaydık, bugün de başörtüsü takmasına rağmen coplanan kadınların yanındayız.” Böyle bir demecin gelişigüzel laf değil düşünülmüş mesaj olduğunu varsayacaksak, Oluç’un yakın zamanlarda copa maruz kalan Furkancılar'a el uzattığını düşünmek durumundayız. Daha da yakın zamanda eşitlikten, emekten dem vuran bir seçim pazarlığını bağlayanların kılı kıpırdayacak mıdır? Onu bilmiyoruz, ama Orhan Veli yaşasaydı, bir de “Zavallı HDP” diye değini yazardı, ondan emin olabiliriz.

CHP ve HDP, sermaye adına tarihsel bir soygun yürütmekte olan AKP’ye bir kez daha mağduru oynama, Anayasa gündemi açma, yani yapıcı görünme olanağı sundular. İşin bu kısmı yeterince işlendi. Peki, Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklamanın içine gömdüğü “oy kaybetmek pahasına” ifadesi ne demektir? Oluç’un sözlerinde mesaj ararken Kemal Bey'e “laf işte” diye yaklaşmak büyük saygısızlık ve haksızlık olacaktır. 

Türbancılık yapan CHP olsa olsa soldan oy kaybedebilir. CHP kendisini diğer sol değerlerin yanında en başta laiklikle tanımlayagelen tabanının bir bölümünü güverteden atmayı kabul etmektedir. Kılıçdaroğlu liderliği yukarıda işaret ettiğim gerilime son vermek arzusundadır. Ancak bu, tanımı, tarihsel varoluşu nedeniyle ikili karakter taşıyan CHP’nin tasfiyesinden başka anlama gelmez. Tarihsel çelişkilerin partisi CHP, sermayeye yük gelmektedir. 

CHP’de geçen hafta laikliğe darbe yapıldı. İlk olmadığını biliyoruz. 1940’lardan beri çok yaşanmış... Bir önceki yazımı okuyanların hatırlayacağı gibi birkaç gün önce Hatay’da olduğum için, aklıma ilk gelen örnek de bu ilimizden oluyor. 2014’te Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday gösterilen Lütfü Savaş bundan önce Antakya’nın AKP’li belediye başkanıydı. Üstüne üstlük MHP kökenliydi. Seçim sırasında bölgeyi Gezi Direnişi'nin sıcaklığı ısıtmaya devam ediyordu. İstanbul’un Taksim’i varsa, Hatay’ın da şimdi bizim bir semt evimizin süslediği Armutlu’su vardı. Savaş kışkırtıcılığına karşı ve laiklik uğruna bedeller canla ödendi. Eylül ayında Lütfü Bey Hatay’daki Gezi eylemlerinin birkaç marjinal grup tarafından yapıldığını bir röportajında dile getirmişti!

Orada CHP’de, hayallerinin peşine düşen taban dinamikleri ortalamadan daha güçlüdür ve bu anlamda Hataylı CHP’liler “daha solcu”dur. Gezi’nin düşmanı Lütfü Savaş eskiden üniversitede öğretim üyesiyken meslektaşlarını fişlediği için kovuşturmaya uğramış. “Komploya uğradım, demiş o sıra, fişleri mahkeme dosyamın içine attılar. Bunu yapan, üniversitede bir önceki dönemden nemalanan bazı CHP’lilerdi.” Buraya kadarına ve daha fazlasına Oda TV arşivinden ulaşılabiliyor. Fazlası var, eksiği yok!

CHP’nin ortalamadan daha solcu olan unsurları 2014 Kılıçdaroğlu-Savaş darbesine ses etmeyince, 2019’da aday listelerinin altına Lütfü Bey'in imza atmasını da sineye çekmek zorunda kalmışlar. Zavallı CHP…

1950’lerde CHP’nin sırtından atmak istediği değerlere, başta laikliğe sol sahip çıktı. 1951 Tevkifatı'nın bir anlamda bu sahip çıkışın önüne geçmek için yapıldığını söyleyebiliriz. 2022’de tasfiyeciler CHP’yi bitirmekle kalacak gibi görünüyor. Laiklik ise sahipsiz kalmayacak. Bu kez önüne de geçilemeyecek…