Eğitim bakanlığının eğitimin niteliğiyle ilgilenmediği aklını fikrini okulları imamhatipleştirmek ve toplumu din toplumuna dönüştürmek için kullandığı belli oluyor.
Bilindiği gibi Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS), zorunlu olan ‘Temel Yeterlilik Testi’ (TYT) ve Alan Yeterlilik Testi (AYT) ile zorunlu olmayan Yabancı Dil Testi’nden (YDT) oluşuyor. Bu testlerin sonuçları, LGS sonuçlarının ilköğretimin durumunu belirlemesi gibi, ortaöğretimin durumunu gözler önüne seriyor.
LGS’de olduğu gibi, yükseköğretim çağındaki nüfus her yıl birkaç yüz bin artsa da, 2024 YKS’ye başvuranların sayısının epey azaldığı görülüyor (Çizelge 1)! Bir sorun da, TYT ve AYT’ye para yatırıp başvuranlar içinde bu sınavlara girmeyenlerin sayısal büyüklüğü oluyor.
TYT’ye giren 2,8 milyon öğrenciden yalnız bir öğrenci tüm soruları doğru olarak yanıtlıyor ve 63.798 öğrenci sıfır çekiyor. Bu sınavda 400 ve üstü puan alanların sayısı ise ancak 74.363 oluyor ve bu başarıyı sınava girenlerin yalnızca yüzde 2,64’ü gösterebiliyor. Bu durumda ortaöğretimde de ilköğretimdeki gibi nitelikli eğitim yapılmadığı belli oluyor. “Eğitim bakanlığı ne iş yapar?” sorusunu sormak gerekiyor.
Öğrencilerin YKS’de girdikleri alt testlerde de doğru yanıt ortalamalarının yıllardır istenilen düzeye çıkmadığı görülüyor (Çizelge 2). TYT’de 190 puan ve üstü alanların, göreceli olarak diğerlerine göre daha başarılı sayılan öğrencilerin girdiği AYT’deki alt testlerdeki doğru yanıt ortalamalarının düşüklüğü, başarısızlığın tesadüfen değil, kalıcı bir başarısızlık olduğu anlamına geliyor. Bakanlık öğrencilerin bilimsel derslerde daha başarılı olmaları için önlem almak yerine, ortaöğretimde de dini içerikli dersleri çoğaltıp gerici kuruluşlarla işbirliğini pekiştiriyor. Ancak ilköğretim öğrencilerinin aksine ortaöğretim öğrencilerinin DKAB dersinde de başarılı olamadıkları, 2024’te 6 sorudaki ortalama başarılarının 1,27 olmasından belli oluyor. Bir başka deyişle, bakanlığın dini öğretime yaptığı yatırımın meyvesini alamadığı görülüyor.
Bilindiği üzere Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), ölçme ve yerleştirme gibi gayet teknik olan bir görevi yerine getiren bir kurumdur. 2024 YKS, bir başka gerçeği gün yüzüne çıkarıyor: Ne denli teknik birim olsa da ÖSYM başkanlığının da AKP’lileşmiş olduğunu gösteriyor: Başkan temel görevi olan ölçme ve yerleştirme konusunu bir yana bırakıp YKS sonuçlarını açıklayan konuşmasına, “15 Temmuz'daki hain kalkışmayı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde milletin gösterdiği kahramanlık destanını hatırlatarak” başlıyor.
Yargı organları, TÜİK, YÖK ve ÖSYM gibi devletin üst düzey kurumlarının yöneticileri, kurumlarını toplumun beklentisine göre değil de bir kişinin beklentisine göre yönetmeyi yeğleyince, insanın geleceğe umutla bakması kolay olmuyor.
YÖK’ün YKS 2024 ile ilgili bazı kararları da dikkat çekiyor. Örneğin yükseköğretim çağındaki nüfus artarken, YÖK lisans kontenjanlarını azaltıp açıköğretim kontenjanlarını artırsa da toplam kontenjan geçen yıla göre 64 bin
azaltılıyor. Nedense depremzede öğrenciler için ayrılan kontenjan da 23 binden 19 bine indiriliyor. “YÖK ne işe yarar?” sorusu bir kez daha gündeme geliyor.
Eğitim bakanlığının eğitimin niteliğiyle ilgilenmediği aklını fikrini okulları imamhatipleştirmek ve toplumu din toplumuna dönüştürmek için kullandığı belli oluyor. AKP’nin ülkenin geleceğini karartma çabalarına karşın, laiklik anlayışına sahip çıkan Türkiye toplumu aydınlık geleceğin güvencesi oluyor.