YÖK’ün AKP’lileşmesi, geçen Temmuz’da YÖK başkanlığına getirilen Prof. Dr. Erol Özvar ile de devam ediyor.

YÖK’ün son kararı

Kimileri YÖK’e “Darbe ürünü” diyor. Doğru bir söz ama, günümüzde eksik kalıyor. En azından “Darbe ürünü AKP’lileşmiş YÖK” demek gerekiyor. Çünkü YÖK, yıllardır yükseköğretim sisteminin nitelik kazanmasına değil de AKP’nin beklentilerini karşılamaya yönelik karar ve uygulamalara imza atıyor. Özdemir Asaf, “Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu,/ Birinciliği beyaza verdiler” demişti. Bu bağlamda, “Bütün kurumlar AKP’lileşiyordu,/Birinciliği YÖK’e verdiler” denmesi yanlış olmuyor.

Anımsanacağı üzere yükseköğretime giriş sınavları, adım adım AKP’nin isteği doğrultusunda değiştirip düzenlenmiştir. AKP iktidara geldiğinde yarım gün süren tek sınav ile öğrencinin lisede okuduğu alanla ilişkili yükseköğretim programına başvurduğunda alacağı ek katsayı belirleyici olmaktaydı. AKP, imam hatipli öğretmen, mühendis, hukukçu, … yetiştirmek istediğinden, bu ek katsayı konusuna karşı çıkmıştı. Prof. Dr. Y. Z. Özcan’ın YÖK başkanlığında kurum AKP’lileşirken, tek sınav yerine Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ile Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) gibi iki aşamalı sınav getirilmişti. Başarıyla uygulanan katsayı yöntemi birkaç kez kaldırılmaya kalkışılmışsa da, Danıştay bu girişimleri iptal etmişti. 12 Eylül 2010 halkoylaması sonrasında AKP yargı kurumlarında kadrolaşınca, Özcan bu katsayı uygulamasına son vererek imam hatiplilerin diğer alanlarda öğrenim görmesi olasılığını artırmıştı. Daha sonra bu sınavlarda din kültürü ve ahlak bilgisi (DKAB) dersinden soru sorulmasına başlanması da, öncelikle imam hatiplilerin yararına bir uygulama olmuştu. 2017’de de, AKP liderinin yükseköğretime giriş sınavının değiştirilmesini istemesi üzerine, sınav sistemi yeniden değiştirilmişti. Temel Yeterlilik Testi (TYT) ile Alan Yeterlilik Testinden (AYT) oluşan ve Yükseköğretim Kurumları Sınavının (YKS) uygulanmasına başlanmıştı. Ön lisans programlarına başvurabilmek için TYT’de en az 150 ve lisans programlarına başvurabilmek için de AYT’den en az 180 puan alınması koşulu getirilmişti.

YÖK’ün AKP’lileşmesi, geçen Temmuz’da YÖK başkanlığına getirilen Prof. Dr. Erol Özvar ile de devam ediyor. E. Özvar YÖK başkanı’ olduğunda ilk iş olarak, Devlet Bahçeli ve R. T. Erdoğan’ın isteği üzerine, YKS’de uygulanan baraj puanlarını 10’ar puan düşürmüştü. Arkasından da, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) akademisyenlerinin yüzde 95’inin rektör olmasını istediği rektör adaylarını mülakata bile çağırmayıp AKP’nin istediği ve BÜ’lülerin yüzde 95’inin istemediği Naci İnci’nin kayyım rektör olmasını sağlamıştı. Bununla yetinmeyip İnci’nin/AKP’nin isteği doğrultusunda BÜ’nün üç dekanını görevden almıştı.

YÖK son olarak YKS’de uygulanan tüm baraj puanlarını kaldırma, TYT ve AYT puanları yanında ortaöğretim başarı puanını sınav kazanmada belirleyici yapma ve135 dakika olan TYT süresini 165 dakikaya çıkarma kararları alıyor. Sınav süresinin artırılması dışında piyasacı ve imam hatip liselilere göz kırpan nitelikte olan karar, AKP’yi ve vakıf üniversitelerini memnun ederken yükseköğrenime daha başarısız öğrencilerin girmesine kapı açan bir nitelik taşıyor.

Bu arada 100 üzerinden hesaplanmış lise bitirme notunun 5 ile çarpılmasıyla belirlenecek ortaöğretim başarı puanının, nesnel bir ölçüm olmadığını da belirtmek gerekiyor. Bakanlığın bile resmen ‘nitelik lise’ ayrımı yaptığı bir ortamda, bir lisede en yüksek puanı alan öğrencinin bilgi birikimi, bir başka lisede en başarısız öğrencinin bilgi birikiminden düşük olabiliyor. Dolayısıyla bu uygulama şişirilmiş notlar verilen okul öğrencilerini haksız bir şekilde diğerlerinin önüne geçirebilecek bir değişim oluyor.  

Geçmiş YKS sonuçları göz önüne alındığında, binlerce lise mezununun, TYT’deki barajı aşamayacağını bildiği için YKS’ye başvurmadığı biliniyor, TYT’ye girenlerin yaklaşık üçte biri baraj puanını geçemediği için AYT’ye girmiyor. Baraj puanlarının kalkması, TYT’ye girecek öğrenci sayısının artıracağı gibi AYT’ye girecek öğrenci sayısının ise çok daha fazla artacağını gösteriyor. Daha çok öğrencinin sınava girmesi, daha çok sınava giriş ücreti toplanacağı ve ÖSYM’nin daha çok kazanacağı anlamına geliyor. 

Bilindiği gibi baraj puanları 140 ve 170’e düşürülse de bu puanları geçemeyen öğrencilerin büyük çoğunluğunu açık lise, meslek lisesi ve imam hatip lisesi mezunları oluşturuyor. Ancak baraj puanlarının kaldırılmasının, öncelikle açık lise ile meslek lisesi öğrencilerinden biraz daha başarılı olan ve AKP’nin gözbebeği olmaları nedeniyle çok daha yüksek ortaöğretim başarı puanı alabilecek olan imam hatiplilerin daha çok işine yarayacağını gösteriyor. 

2021 YKS sonuçlarına göre, AYT’ye 1,6 milyon öğrenci girmişse de, onlarca bölüme kimse başvurmamış ve çoğu vakıf üniversitelerinde olmak üzere 195 bin kontenjan boş kalmıştır. Bu nedenle baraj puanının düşürülmesinin bir amacı da, kontenjanların boş kalmaması için testlerde daha düşük başarı gösterenlere fırsat verilmesi oluyor. 

Dolayısıyla baraj puanlarının kaldırılması, piyasacı ve gerici içeriği yanında, yükseköğretime girecek öğrencinin niteliğinin düşürülmesi anlamına geliyor. Baraj puanını kaldırılması, bir yanıyla yeterince başarılı olmayan öğrencilere verilen bir prim niteliğinde olduğundan seçim yatırımı işlevi de görüyor. Öte yandan da öğrencilerin önemli bir bölümünün rehavete kapılması olasılığını yükseltme ve sınavlardaki doğru yanıt ortalama puanlarını düşürme potansiyeli taşıyor. Ayrıca, öğrencilerin azımsanmayacak bir bölümünün, sınavlardaki yanıtları düşünerek/hesaplayarak değil de rasgele işaretlediği biliniyor. Matematiksel olarak rasgele işaretleyerek sınav kazananlar da oluyor. Baraj puanının kaldırılması, TYT’ye ve AYT’ye gireceklerin sayısını artıracağı gibi,  yanıtlarını rasgele belirleyenlerin sayısı ile bu yolla sınav kazanacakların sayısını artırma da olasılığı taşıyor. YÖK’ün ortaöğretim başarı puanına önem vermesi, şişirilmiş ortaokul başarı puanıyla sınav kazananların artacağını, bu nedenle niteliğin daha da düşeceğini unutmamak gerekiyor.

Bu arada AKP’lilerin toplumu oyalama taktiğini YÖK başkanının da kullandığı görülüyor. YÖK başkanı A. Y. Saraç zamanında 2018’de hazırlanan ‘Yükseköğretim Politikalarında Yeni YÖK’ belgesinde, “Baraj puanının yükseltilmesi, girdi esaslı bir iyileştirme olup yükseköğretim süreçlerinde kalitenin yükseltilmesi adına önemli bir adımdır1” deniyor. Yine de YÖK başkanı E. Özvar, örneğin “Kalitenin düşeceğini söylemek makul bir eleştiri değil/ Kalite tartışması fevkalade yanlış tartışma” diyebiliyor! 

Oysa baraj puanı varken bile düşük olan doğru yanıt ortalamalarının, baraj puanı kalktığında yükselmeyeceğini, niteliğin artmayacağını, bırakın YÖK başkanını ilkokul öğrencisi bile biliyor.  

Not: Konunun güncelliği nedeniyle, köy enstitü yazısı haftaya.  

[email protected]