Ortada bu hafta da muhalefet adayı yok. Üstelik Tayyip Erdoğan’ın adaylığı da daha su götürür hale gelmiş görünüyor.

Yoksa doku uyuşmazlığı mı?

Altılı Masa on birinci toplantısında cumhurbaşkanı adayı konusunda bir arpa boyu daha yol kat etti. Öncesinde Cihan Paçacı’nın Kılıçdaroğlu karşıtı sözlerini bir serseri mayın olarak değil iyi tasarlanmış bir torpil olarak görmek durumundayız. Aslında İyi Parti’nin meseleyi bir istifayla aşma denemesi, geleceğin başbakanlığına erken rezervasyon yaptıran Akşener’in liyakatini bile sorgulatacak cinsten. Bu düzeyde hata yapıp, sonra istifa yoluyla pardon diyen bir topluluğun siyasi parti sayılması imkânsızdır. Ama o kadar da değil; İyi Parti bir siyasi partidir ve Altılı Masa’yı torpillemiştir.

Ana muhalefet bloğunun kimi aday göstereceğini belirleme aşamasına bir türlü gelememesi bütün ülkeyi ilgilendiriyor olmakla birlikte, bu köşenin ve soL portalın kalkıp da tartışmaya dâhil olması beklenemez. Bizi siyasetin figürleri değil içeriği ilgilendirir sonuç olarak.

Lakin konu çok verimli…

Birincisi; aday geciktirme ile 2023 seçiminin Erdoğan’ı göndermeye odaklanması tezi çelişir. Ana muhalefet adayının ilan edilmemesi artık kabak tadı verdi. Öyle ki hiçbir mükellef program veya hünerli demagoji, gecikmenin muhalefetin beceriksizliğine, iç anlaşmazlıklara ve iktidarsızlığına bağlanmasını önleyemez. Hatta gecikilen her hafta Erdoğan’ı gönderme heyecanını kaçınılmaz biçimde zayıflatacaktır. Altılı Masa’dan bakıldığında bu tablo seçilmiyor olamaz. Demek ki beceriksizlik, anlaşmazlık ve iktidarsızlık gerçektir. Belki de seçimi kazanmak istemiyorlardır diye aklından geçiren olabilir. Ben, o kadar da değildir, deme eğilimindeyim henüz.

İkinci olarak, söz konusu ittifakın varlık nedeni olarak ortaya konan “güçlendirilmiş parlamenter sistem” sloganıyla da çelişkiye düşülmektedir. Eğer güçlendirilecek diye parlamento değil de, bugünkü sistem kast ediliyor ve bütün toplumla dalga geçiliyorsa başka. Ama bir geçiş sürecinden, tamamlandığında önemi azalmak üzere üstlenilecek bir rolden söz ediliyorsa, bu kadar pazarlık niye? Yani başkanlığı son verilip meclis merkezli bir sisteme gerçekten geçilecekse ve cumhurbaşkanlığı bu anlamda önemsizleştirilecekse, neyin tartışmasını yapıyor olabilirler? Adayın adı üstünden kopan bunca fırtına, Altılı Masa’nın topluma yeni bir Tayyip sunmaya hazırlandığını düşündürtmektedir.

Üç; benim iddiam Türkiye egemen güçlerinin, sermaye sınıfı ve siyasal temsilcilerinin düzenin karar sürecinin merkezileşmesi, yoğunlaştırılması, denetimsizleştirilmesi gibi konuları dert etmediği, tersine sahiplendiği yönündedir. Halkın ve bilimin kontrolü altına girmek, bütün mekanizmaları yavaşlatır, piyasayı hantallaştırır, sonuç olarak kâr oranlarını geriye çeker veya köstek olur. Denetleyen halk ve saygınlığını geri kazanan bilim kapitalizmin kâbusudur. Dolayısıyla Altılı Masa yeni bir kadiri mutlak şef arayışındadır. İşleri kolay değildir, çünkü grev yasaklamakta, atamalarda, sermayeyi teşvikte, kayırmacılıkta sınır tanımayan bir Erdoğan’la yarışmak gerçekten zordur.

Demek ki, gerçekten de toplumla dalga geçiliyor. Kütüphanelere sığmayacağı anlaşılan yeni iktidar program ve projeleri, kuşkusuz demokrasiden, katılımdan, özgürlükten, liyakatten geçilmeyecek. Gerçek hayatta ise CHP Erzurum’da Kuran dağıtmakta, SP liderinin Sivas Davasında dinlenmesi talebini AKP’nin Mahkemesi geri çevirmektedir. İkinci büyük parti ise zaten torpilleme ustasıdır…

Tartışmaların kapalı kapılar ardında yürütülmesi ve günün sonunda kamuoyuna içi boş bir sayfa verilmesi ise, siyasetin kitlelerden kaçırılmasının yeni temsili oluyor. Aslında başka türlü de olamaz, çünkü gerçek sorunlarla dolu insanları sokaktan alıp on dakika bu masayı izlettirseler, en hafifinden bunlar kapıyı vurup çıkacak, daha iyisi masayı devireceklerdir. Türkiye’yi bunaltan yoksulluğun, haksızlıkların, ahlaksızlığın esamesi okunmamakta, ortalık pazarlıktan geçilmemektedir.

Bu toz bulutu içinde Erdoğan’ın açıkladığı seçim tarihini kabul eden Masa liderlerinin şimdi olmaz demeleri de başka bir garabettir. Gerçekten de özellikle CHP yetkilileri bu konuda yenilmeye mahkûm bir savaşa girmenin neden yanlış olduğunu bin dereden su getirip anlattıktan sonra ortak bildiride tutum değiştirilmesi acayip olmuştur. Yani düzen muhalefetinden kırk yılın başı doğru bir mesaj çıktığında, o bile bir tuhaf olmaktadır!

Başa dönersek, ortada bu hafta da muhalefet adayı yok. Üstelik Tayyip Erdoğan’ın adaylığı da daha su götürür hale gelmiş görünüyor.

Belki de bu aday sıkıntısı, başkanlık sisteminin memleketin dokularına uymadığının göstergesidir.