AKP hükümetlerinin ve AKP’li gibi davranan Cumhurbaşkanı A. Gül’ün atadığı üyelerle YÖK, 2008 yazından itibaren AKP’lileşmiştir.

YÖK’e 41 kere … (II)

YÖK başkan K. Gürüz, AKP’nin piyasacı girişimleriyle değil de gerici girişimleriyle ters düşünce AKP-YÖK çatışması başlamıştır. AKP’nin ilk eğitim bakanı Erkan Mumcu, 2003 başlarında bir yükseköğretim yasa taslağı hazırlamış, tartışmaların alevlenmesi üzerine  “Gelin tartışalım” demişse de, YÖK üyeleriyle rektörler taslağı tartışmak bile istememişlerdir. 2003 yazında bu kez eğitim bakanı Hüseyin Çelik’in hazırladığı taslak da tepkiler üzerine gündemden düşmüştür. 2002-2008 yıllarında, rektörler 1995-1997 yıllarında başbakan N. Erbakan’a davrandıkları gibi, R. T. Erdoğan’ı da üniversitelerinde görmek istememişlerdir.

Cumhurbaşkanı A. N. Sezer, 2003 Aralığında görev süresi biten K. Gürüz yerine Prof. Dr. Erdoğan Teziç’i YÖK başkanlığına getirmiştir. E. Teziç zamanında

  • Piyasacılıkta değil de laiklik-demokratiklik üzerinden AKP-YÖK çatışması devam etmiştir. YÖK, ‘İşletme Yönetimine Giriş’ adlı bir kitapta aşırma (intihal)  yaptığı gerekçesiyle Başbakanlık Müsteşarı Prof. Dr. Ömer Dinçer’e, “üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezası” vermiştir (Vatan Gazetesi, 21 Ekim 2005). Bu karardan sonra AKP-YÖK çatışması artmıştır.
  • Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın ve üniversitenin genel sekreteri Enver Arpalı, sonradan Fetöcü oldukları ortaya çıkan savcıların açtığı düzmece dava sonunda 19 Ekim 2005’te tutuklanmışlardır. E. Arpalı, "Bu lekeyle yaşayamam" diyerek 13 Kasım 2005'de cezaevinde intihar etmiş, 16 Aralık 2005'de yapılan ilk duruşmada da, Y. Aşkın'ın beraatına karar verilmiştir.
  • E. Teziç de, YÖK’ü daha da güçlendirecek bir yükseköğretim yasa taslağı hazırlamıştır. Tepkiler üzerine bu taslak da gündemden düşmüştür. 
  • AKP’nin türbana serbestlik ve ek katsayının kaldırılması konularındaki girişimleri dava konusu olmuştur. Örneğin Danıştay 2’inci Dairesi’nin bir dava üzerine, anaokulu öğretmeninin sokakta da türban takamayacağı yönünde karar vermiştir. Yandaş bir gazetenin bu kararı alan Danıştay üyelerini hedef göstermesi sonrasında bir avukat, "Allah'ın askeriyiz, elçisiyiz. Türban davası yüzünden cezalandırılacaksınız" deyip bir Danıştay üyesini öldürmüş ve dördünü de yaralamıştır (Hürriyet Gazetesi, 17 Mayıs 2006).   
  • Açılacak üniversitelerde en az 7 profesör olması gerektiğini düşünen YÖK karşı çıksa da,  2006’da 15 ve 2007’de de 17 alt yapısı oluşturulmamış yeni kamu üniversitesi açılmıştır.
  • DKAB dersi öğretmeninin ilahiyattan ders alarak eğitim fakültelerinde yetiştirilmesi uygulaması başlatılmış ve eğitim fakültelerinde ilahiyatçı istihdamı artmıştır. 
  • YÖK uygulamalarında laikliğe ve demokratikliğe özen gösterilirken, 2007’de piyasacı içerikte olan bir ‘Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi’ raporu hazırlanmıştır.  

Mustafa Balbay, E. Teziç dönemini, Cumhuriyet gazetesindeki 21 Mart 2004 tarihli makalesinde “Gitti Gürüz geldi Teziç, ne değişti, hiç” diyerek değerlendirmiştir. 2007’de Cumhurbaşkanı olan ve AKP’liliğini bırakmayan Abdullah Gül, Aralık 2007’de görev süresi dolan E. Teziç yerine Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ı YÖK başkanlığına getirmiştir. Dini çalışmalarıyla tanınan ve bir makalesinde, “İslami kurallara göre yaşansaydı az problem olurdu” (haber 3, 8 Ocak 2008) diyen Y. Z. Özcan zamanında, 

  • Bir öğrenci grubu, Y. Z. Özcan’ın gerici, piyasacı ve Fethullah Gülen’in izinde olduğunu içeren bir bildiri yayınlamıştır (gazeteler, 27 Aralık 2007). 
  • Prof. Dr. C. Şengör, “YÖK başkanını asistan bile yapmakta tereddüt ederim" demiştir (gazeteler, 29 Şubat 2008). Bu açıklaması nedeniyle Üniversitelerarası Kurul’un YÖK üyeliğine aday gösterdiği C. Şengör’ün ataması yapılmamıştır.
  • Y. Z. Özcan ilk günlerinde “Araştırma görevlilerini burslu çalıştıralım, beğenmeyince ve istediğimiz zaman atarız” demiştir.
  • Rektörlerin bir bölümü, bir yıl önce üniversitelerinde görmek istemedikleri AKP liderine onursal doktora unvanı verme yarışına girmiştir. 
  • 2003-2008 yıllarında üniversitelere kadro açmakta kılı kırk yaran iktidar, Özcan başkan olunca üniversitelere beş bin ek kadro vermiştir. 
  • Yeni kurulacak üniversitelerde fen, edebiyat ve fen-edebiyat fakültesi kurulması zorunluluğu kaldırılmıştır. 
  • Hukuk fakültelerinde iktisat ve maliye, kamu hukuku ve özel hukuk bölümleri kapatılmış, Roma Hukuku Anabilim Dalı da kaldırılmıştır.
  • YÖK 2008 Temmuz’undan itibaren, üniversitelerin seçtiği rektör adayları arasından genelde yalnız AKP yandaşı olanları cumhurbaşkanlığına sunacağı listeye almıştır. Bu nedenle Ş. Dede, 104 sayılı ve 2012 tarihli Bilim ve Gelecek dergisinde ‘Gül’ kokulu rektörler, takunyalı üniversite’ başlıklı bir makale yazmıştır. 
  • Şubat 2008’de gerçekleştirilen türbanın serbest bırakılmasını sağlayan Anayasa değişikliği, Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından iptal edilmiştir.
  • İlahiyat ön lisans diplomalarından ‘Sadece Diyanet ve din hizmetleri için geçerlidir’ şerhi kaldırılmıştır! 
  • İlahiyat fakültelerinde ikinci öğretim programları başlatılmış, bu fakültelerin kontenjanları, 2008’de yüzde 200 ve 2009’da da yüzde 115 artırılmıştır! 
  • E. Teziç zamanında 6 ve Y. Z. Özcan zamanında ise 36 vakıf üniversitesi açılmıştır.
  • Üniversiteye geçişte yapılan tek sınav yerine Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ile Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) gibi iki aşamalı sınav getirilmiştir.
  • Bu sınavlarda da DKAB dersinden soru sorulmasına başlanmıştır.
  • Meslek okullarına öğretmen yetiştiren mesleki ve teknik eğitim fakülteleri, Kasım 2009’da kapatılmıştır. 
  • Türbanın serbest bırakılması ve ek katsayının kaldırılmasıyla ilişkili kararlar 2010 öncesinde Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Ancak 12 Eylül 2010’da gerçekleştirilen halkoylamasıyla AKP yargı organlarında kadrolaşma olanağı bulunca, ek katsayı uygulaması da üniversitede türban yasağı da kaldırılmıştır. 
  • KPSS’de yaşanan bir kopya olayı üzerine, ÖSYM başkanı 21 Eylül 2010’da görevinden istifa etmiştir. Onun yerine cemaatçi olduğu bilinen Prof. Dr. Ali Demir getirilmiştir. Bu değişiklik sonrasında da yolsuzluk iddiaları devam etmiştir. 2011 Mayıs’ında yapılan bir araştırmaya katılanların yüzde 68’i ÖSYM başkanının istifasını beklediğini belirtmiştir. Buna karşın A. Demir, 2015’e kadar bu görevde kalmıştır. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ise A. Demir ÖSYM başkanlığındaki yolsuzluklar nedeniyle tutuklanmıştır.
  • 10 Mart 2011’de, gerçeklerden kopuk ve sistemi daha da piyasalaştıracak ‘Yükseköğretimin Yeniden Yapılanmasına Dair Açıklama’ yapılmıştır.  
  • 27-29 Mayıs 2011tarihlerinde, ağırlıklı olarak piyasalaşmayı savunan yerli ve yabancı konuşmacıların yer aldığı, ‘Yeni Yönelişler ve Sorunlar' adıyla, Uluslararası Yükseköğretim Kongresi’ düzenlenmiştir.

Cumhurbaşkanı A. Gül, Aralık 2011’de, görev süresi dolan Y. Z. Özcan’ın yerine, Fethullah Gülen’in onursal başkanı olduğu Gazeteci ve Yazarlar Vakfı’nın üyesi olan ve İstanbul Şehir Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya’yı YÖK başkanlığına getirmiştir. G. Çetinsaya,

  • Kasım 2012’de, kâr amaçlı özel üniversite ve özel yabancı üniversitelerin kurulmasına izin verecek düzeyde piyasacı bir yükseköğretim yasa taslağını açıklamıştır. Ardından bir başka taslak daha hazırlamıştır. Bu taslaklar kamusal eğitim yanlıları tarafından eleştiri yağmuruna tutulunca gündemden düşmüştür.
  • AKP’nin başlattığı ‘Kürt Açılımına-Çözüm Süreci’ne destek vermek amacıyla Doğu ve Güneydoğu'daki üniversiteleri ziyaret etmiştir (gazeteler, 6 Mayıs 2013).
  • Gezi Parkı eylemcilerinin protesto edilmesi için üniversite üniversite dolaşmıştır.
  • Mısır’daki El Ezher Üniversitesi ile birlikte Kuzey Irak, İran, Suudi Arabistan, Pakistan, Afganistan, Malezya gibi ülkelerdeki genelde gerici oldukları bilinen üniversitelere denklik vermiştir (gazeteler, 7 Ağustos 2013).
  • İlahiyat fakültesi programındaki felsefe tarihi dersini kaldırmıştır. Din psikolojisi, din sosyolojisi, din eğitimi ve din felsefesi derslerinin kredileri azaltılmıştır.
  • Arapça öğretimi, Yabancı Diller Yüksek Okulu’ndan alınıp ilahiyat fakültelerine aktarılmıştır.  
  • 6 Kasım 2013 tarihinde ‘Akademik Özgürlükler Bildirgesi'ni açıklamıştır. Bu bildirgedeki 9 maddeden biri şöyledir: “Üniversiteler hiçbir baskı ve engelleme söz konusu olmaksızın, tüm fikirlerin, muhtelif hakikat iddialarının, sosyal ve siyasi problemlerin özgür ve medeni bir şekilde tartışıldığı, karmaşık sorunların açık bir biçimde ifade edildiği ortamlardır.” Ancak kendisi 3 yıl süren YÖK başkanlığında bu maddenin tam tersini yapmıştır. Örneğin üniversitelerin iktidarın Suriye politikasını desteklemelerini sağlamıştır. 
  • On binlerce öğretmen atanmayı beklerken, Mart 2014’de Danıştay 8. Dairesi’nin 20 Ekim 2010 tarihli kararıyla iptal ettiği, fen-edebiyat öğrencilerine yönelik “Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifika Programlarının” açılacağını duyurmuştur. 
  • 2014’te bir ‘yükseköğretim yol haritası’ açıklamıştır. Bu haritada, “Teorik sistem tartışmaları bir yana, mevcut yasal yapısı ve bürokratik işleyişiyle YÖK, sürdürülebilir değildir” gibi gerçekçi saptamalar olsa da haritada belirtilen yol düş kırıklığı yaratmıştır. Bu haritanın hazırlanmasına destek verdikleri için G. Çetinsaya’nın teşekkür ettiği kişiler arasında, yandaş SETA’dan ve İLKE derneğinden birer akademisyen ile o zamanlar doçent olan günümüzün Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı. Fahrettin Altun vardır. 

Bu arada G. Çetinsaya zamanında,

  • 2012 Martında çıkarılan gerici 4+4+4 yasasına, 2013’te türbanı ilk ve ortaöğretimde serbet bırakan yönetmelik değişikliğine ve 2014’te çıkarılan piyasacı dershane yasasına, YÖK’ten ve 1-2’si dışında üniversitelerden bir tepki gelmemiştir. 
  • Marmara Üniversitesi, 29 Mayıs-1 Haziran 2012 tarihlerinde ‘Bilim, türler arası evrimi neden kabul etmiyor?’ konulu sempozyum düzenlemiştir. 
  • Prof. Dr. Rennan Pekünlü, Ege Üniversitesi’nin türban konusundaki genelgesine bağlı kalıp öğrencilerin dersinden çıkmasını isteyince, hakkında ceza davası açılmış, YÖK açığa almış ve 13 Eylül 2012’de de hapis cezasına çarptırılmıştır.
  • AKP yetkililerine onursal doktora unvanı verme furyası devam etmiştir Örneğin Karabük Üniversitesi 25 Mayıs 2013’de Osmanlı Sultanı II. Abdülhamit'e onursal doktor unvanı vermiştir. 
  • Gezi Parkı eylemlerini barışçıl, demokratik ve pasif etkinliklerle destekleyen akademisyenler, üniversiteleri tarafından çeşitli cezalara çarptırılmıştır.
  • 43 rektör 30 Nisan 2014’te Mısır müftüsüne, “Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun” ifadesiyle başlayan bir mektup göndermiştir. Bu mektup, dünyanın en radikal dinci örgütlerinden birinin başkanı olan ve R. T. Erdoğan’ın desteklediği Mısır Cumhurbaşkanı Mursi’ye devrildikten sonra verilen idam cezasının durdurulması için yazılmıştır. 
  • Ağustos 2008’den beri rektörlük yapan tıpçı bir kadın, 11 Nisan 2014 günü, “Dinimin emrini yerine getiriyorum” diyerek türbana girmiştir (15 Temmuz darbe girişiminden sonra da Fetöcü suçlamasıyla tutuklanmıştır).
  • 21 kişi olan YÖK üyeleri arasında ilahiyatçı üye sayısı 4’e çıkmıştır. Bunlardan biri kadın konusunda, “Erkeği yönetici olarak kabul etmeli ve son sözü onun söyleyeceğini bilmelidir” diyen kişidir (soLportal, 10 Mart 2013).

Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanı olan R. T. Erdoğan, görev süresinin dolmasına 13 ay kalan G. Çetinsaya’yı, 6 Kasım 2014 günü görevden alıp yerine tarikatçı bir aileye mensup olan Prof. Dr. M. Yekta Saraç’ı getirmiştir. 

YÖK’ün ilk 20 yıllık tarihinde, ilk yılları hariç, YÖK iyi ilişkiler içinde olduğu iktidarların kadrolaşabildiği bir kurum olmamıştır. Çünkü Cumhurbaşkanları ile hükümetler genelde farklı tutumlara sahip üyeler atamışlardır. Ayrıca İ. Doğramacı, K. Gürüz ve E. Teziç, eleştirdiğimiz yanları çok olsa da, bazı alanlarda yetkin ve güçlü kişiliği olan insanlardır. Ancak AKP hükümetlerinin ve AKP’li gibi davranan Cumhurbaşkanı A. Gül’ün atadığı üyelerle YÖK, 2008 yazından itibaren AKP’lileşmiştir. Bu arada üniversitelerde yapılan seçimlerde AKP’ye yakın adaylar rektör olarak atandıkça, üniversiteler de adım adım AKP’lileşmiş ve üniversitelerdeki gericileşme hızlanıp yaygınlaşmıştır.    

Not: devamı haftaya

[email protected]