40 yıllık YÖK tarihi, yükseköğretimle ilgili hemen hiçbir konuda anlamlı adımların atılmayacağını gösteriyor.

YKS yerleşim sonuçları

Bu yıl, her yıl olduğu gibi, Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) sonuçları, alt testlerdeki doğru yanıt ortalamalarının düşüklüğü yanında, umudunu yitirenlerle umutlarını devam ettirenlerin sayılarını da veriyor. Başvurduğu halde Temel Yeterlik Testi’ne (TYT) girmeyen 226 bin öğrencinin umutları daha baştan yok oluyor. TYT’ye başvuranların üçte bir kadarı da (yaklaşık 1,2 milyon) Alan Yeterlik Testi’ne (ATY) girmeyerek bir lisans programına girme umutlarının olmadığını gösteriyor. Ortaöğretim sistemimizin öğrencilere bir lisans programına girme hevesini, umudunu ve gerekli edinimleri kazandıramadığı anlaşılıyor.  

ÖSYM’nin açıkladığı bir rapora1 göre 2.911.511 öğrencinin yerleştirme puanı hesaplanmış (Çizelge 1). Ancak bu öğrencilerin 2.138.050’si tercih yapmış. Az buz değil 773.461 öğrenci daha umutlanamamış ve tercihte bulunmamış! YÖK’ün belirlediği lisans programlarındaki 469.037 kontenjanın 453.927’si ve ön lisanstaki 398.187 kontenjanın da 396.704’ü dolmuş. 154.859 öğrenci de açıköğretim programlarına yerleşmiş. Bu durumda tercih yaptığı halde bir program yerleşemeyen 1.132.560 öğrencinin daha umutları yok olmuş. 

Dolayısıyla YKS, daha çok gençlerin umutlarını söndüren bir süreç oluyor. 

ÖSYM’nin elinde ilgili veriler olsa da, nedense tercih eden ve yerleşen sayılarını her lise bazında ya da hiç olmazsa nitelikli liseler bazında açıklamıyor. Oysa bu tür veriler, hem bakanlığa hem de kamuoyuna hangi liselerin gerçekten nitelikli olduğunu gösterecek veriler. 

AYT’ye başvurmak için var olan baraj puanının kaldırılması, genelde kontenjanların dolmasına yaramış olsa da, bazı tıp ve hukuk programlarının dolmamış olduğu görülüyor. Bu durumun tıpçıların yaşadığı şiddet olaylarıyla ülkemizdeki hukuk dışı uygulamalardan kaynaklandığı anlaşılıyor. Pek çok mühendislik programında da boş kontenjanlar bulunuyor. Bu arada, aynı programı kazananlar arasındaki (ilk girenle son giren arasındaki) puan farkının geçmiş yıllara göre sorun yaratacak şekilde açıldığı da görülüyor. Örneğin tıp ve diş hekimliğinde puan farkı 110 dolayında iken işletme, iktisat ve psikoloji gibi alanlarda puan farkı 350’yi geçiyor! Vakıf üniversitelerinde de;

  • Pilotaj alanında, 5.359’uncu sıradaki burslu öğrenci ile 468.440’ıncı sıradaki ücretli öğrenci, 
  • İktisat programında 232.943’üncü sıradaki burslu öğrenci ile 1.029.201’inci sıradaki öğrenci,
  • Siyaset bilimi ve kamu yönetiminde, 228.595’inci sıradaki burslu öğrenci ile 1.774.714’üncü sıradaki ücretli öğrenci birlikte öğrenim görecek!

 Farklı üniversitelerde aynı programı kazananlar arasındaki başarı sırası farkı/ puan farkı da dikkat çekiyor. Örneğin; 

  • Yeditepe Üniversitesi’ne 335’inci sırada giren öğrenci de, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’ne 1.497.482’inci sırada giren öğrenci de gazetecilik alanında,
  • Boğaziçi Üniversitesi’ne (BÜ) ilk sırada yerleşen öğrenci de, Bingöl Üniversitesi'ne 1.532.786’ıncı sırada yerleşen öğrenci de iktisat alanında,  
  • BÜ’ye 4’üncü sırada yerleşen öğrenci de, Atatürk Üniversitesi’ne 1.723.595’inci sırada yerleşen öğrenci de işletme alanında, 
  • 553 puanla Koç Üniversitesi’ne giren öğrenci ile 211 puanla Avrasya Üniversitesi’ne giren öğrenci genetik alanında diploma sahibi olacak!

Bu arada, başarı sırası 1 milyon beş yüz bin, 1 milyon 700 bin olanlar bir programa yerleşmişken, başarı sırası yüzbinler düzeyinde olanların bir programa yerleşmemiş olması da dikkat çekiyor.

Özetle YKS sisteminin sağlıklı işlemediği görülüyor. 

YKS’de ilk 1000’e giren öğrencilerden 773’ünün, ilk 100’e giren öğrencilerin 68’inin ve ilk 10’a giren 6 öğrencinin BÜ’yü seçtiği görülüyor. Son 1,5 yılda yaşananlara karşın BÜ’nün Türkiye’nin en çok tercih edilen üniversitelerinden biri olması, kayyım yönetime vurulan bir şamar niteliğinde oluyor. Ayrıca BÜ programlarının taban puanları artıyor. İlk 1000 adaydan BÜ’yü seçenlerin sayısı 2021’de 700 iken 2022’de 773’e çıkıyor. İlk tercihlerine yerleşenler Türkiye genelinde yüzde 21’de kalırken bu oran BÜ’de yüzde 37 oluyor. Öğrencilerin bu ilgisi, herhalde, BÜ’de olup bitenleri bilmediklerini,  önemsemediklerini ya da 1,5 yıldır BÜ mahvetmeye odaklanmış kayyım yönetimi destekledikleri anlamına gelmiyor; kayyım yönetimin yakın zamanda gidici olduğuna inandıklarını gösteriyor.  

BÜ kayyım yönetimi de, emekli profesörlerinin ders vermesini yasaklamakla yetinmiyor ve iki gün önce 16 akademisyeninin ders vermesini yasaklayarak BÜ’yü seçenlere “Hoş geldin!” demiş oluyor. 

40 yıllık YÖK tarihi, yükseköğretimle ilgili hemen hiçbir konuda anlamlı adımların atılmayacağını gösteriyor. Eğitimde gerçek anlamda fırsat ve olanak eşitliği ile bilimselliğe önem vermeden yükseköğretimde yaşanan aksaklıkların devam edeceğini de bilmek gerekiyor. 

[email protected]