Kayyım rektör atandıktan sonra BÜ’de hemen her gün üniversiteye yakışmayan ve toplumu şaşırtan olaylar devam ediyor. 

Yine Boğaziçi Üniversitesi!

Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) ile ilgili yazı yazmamın tek nedeni bu okulda 39 yıl ders vermiş olmam değil tabii. Temel neden, anti-demokratiklikten akademik ahlaka uymayan davranışlara, polis şiddetinden keyfi uygulamalara, … kadar üniversitelerimizde (hatta siyaset dünyasında) yaşanan çarpıklıkların neredeyse birebir örneklerinin 100 gündür BÜ’de sergilenmesi oluyor. 

Kayyım rektör atandıktan sonra BÜ’de hemen her gün üniversiteye yakışmayan ve toplumu şaşırtan olaylar devam ediyor. 

2013’den bu yana BÜ’de yarı zamanlı ders veren bir akademisyenin göreve yeniden atanması zamanı geldiğinde ilgili birim kurulları oy birliği ile yeniden görevlendirilmesi isteğinde bulunuyor. Bu konuyla ilgili kayyım rektör yardımcısı, birim kurullarının kararına aldırmayıp keyfi değerlendirme yaparak o akademisyenin görevini uzatmıyor! Aynı zamanda avukat olan bu akademisyen, birim mensupları ve öğrencileri tarafından çok sevildiği gibi, kayyım rektör atanması sonrasında çıkan olaylarda mağdur olan öğrencilerin haklarını korumak için canla başla çalışan bir akademisyen olarak da çok seviliyor. 

Bu kayyım rektör yardımcısı, yarı zamanlı akademisyenle ilgili olarak akademisyenin bol not verdiğini belirtip “BÜ standartlarına uygun ders verilmediği kanaati hasıl olmuştur. Bu nedenle bu kişinin kurumumuzun eğitim ve öğretim kalitesini olumsuz yönde etkilediği değerlendirilmiştir. Bu nedenle, kurumumuzda ders vermesi uygun değildir” diyebiliyor. Bu keyfi gerekçeyi kim yazıyor ve kim BÜ standartlarından söz ediyor? BÜ standartlarına uymadığı halde kayyım rektör atanmasını da, onun kayyım rektör yardımcılığını da, pek çok birimin başkanlığını vekaleten yürütmeyi de kabul eden ve yine BÜ standartlarına göre ilgili birimlerin kararlarına saygı göstermesi gereken bir BÜ akademisyeni yapıyor! 

Bu keyfi kararı,  fakülte arkadaşlarının, “Komisyon ve bölüm görüşlerinin alınmasını çok önemli bulan ve kararların demokratik yöntemlerle alınmasını savunan” bir akademisyen olarak tanımladıkları kişi veriyor!  

Bu keyfi kararı, eski öğrenci ve asistanlarının 9 Şubat 2021’de, “Sizi haktan ve doğruluktan yana biri olarak tanırız. Biz sizi yıllar boyunca böyle anmak istiyoruz. Eski bir hocamız olarak sizi, rektör yardımcılığı görevinden istifaya davet ediyoruz” dedikleri kişi veriyor!

Sevilen akademisyenin görevinin uzatılmadığı duyulduğunda BÜ camiasının tepki göstereceğini bilen kayyım yönetim, 31 Mayıs akşamı üniversiteyi polis ablukasına aldırtıp üniversitenin giriş kapılarına kilit vurduruyor. 

1 Haziran günü, kayyım rektör tarafından atanmış kayyım özel güvenlik güçleri, tepki gösteren öğrencileri yumruklayıp yaka paça dışarı atıyor. Giriş kapıları yine kitleniyor. Öğrencilerle akademisyenler uzun bir süre yerleşkeye giremiyor ya da yerleşkeden çıkamıyor. Okula girmek isteyen bazı öğrenciler de gözaltına alınıyor. 

Bu arada profesörlüğe yükseltilmesi konusunda bölümünün ve fakültesinin olumlu görüş verdiği bir BÜ akademisyeni, üniversitenin kayyım yönetiminin belirlediği beş jüri üyesinin dördünden olumlu rapor almış olsa da, profesörlüğe yükseltilmiyor!

1993 yılından bu yana, BÜ’de tüm birimlerin başkanları ilgili birimlerde yapılan seçimlerle belirleniyor. Kayyım rektör, sosyal ve fen bilimleri enstitüleri müdürleri olarak seçilmiş kişileri atamayıp kayyım rektör yardımcılarını vekaleten bu görevlere getirmişti. Şimdi de kayyım rektör sağlık nedeniyle rapor alınca, rektörlüğü vekaleten yürüten yukarıda adı geçen kayyum rektör yardımcısı, bir kez daha haddini aşıyor: Vekaleten yürüttüğü Sosyal Bilimler Enstitüsü müdür yardımcılığıyla yetinmeyip Fen Bilimleri Enstitüsü müdür yardımcılığını da vekaleten üstlenip bu görevi vekaleten yürüten diğer rektör yardımcısını Mühendislik Fakültesi dekanlığına vekaleten atıyor! 

BÜ’deki şaşırtıcı olaylar hız kesmiyor. Kayyım rektör, Osmanlı Eğitim Ocakları şube başkanı, Karabük Üniversitesi’nde araştırma görevlisi, Sağlık Bilimleri Üniversitesi öğretim görevlisi ve personel daire başkanı, daha sonra Gebze Teknik Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmış ve son zamanlarda da Sağlık Bilimleri Üniversitesi Personel Daire başkanlığını yürüten kişiyi, BÜ’ye kayyım genel sekreter yapıyor. Nasıl oluyorsa, bu değişim 2002-2007 yıllarında AKP milletvekili olan ve günümüzün Sağlık Bilimleri Üniversitesi rektörünün izniyle gerçekleşiyor! Bu değerli sekreterin, kaynayan kazana dönüştürülen BÜ’nün kayyım genel sekreterliğini neden kabullendiği bilinmese de, kısa bir süre önce Cumhurbaşkanı danışmanı olan bir kişinin akrabası olduğu iddia ediliyor.  

Bir başka şaşırtıcı nokta, bu keyfi kararı verenin de; rektör yardımcılığı, öğrenci dekanlığı, enstitü müdürlüğü ve dekanlık gibi pek çok görevlere kayyım olarak atanmayı kabul edenlerin de, BÜ’nin web sayfasında yer alan kurumsal değerleri içinde aşağıda örneklenen değerler olduğunu bilmeleri oluyor.  

  • Öğrenci odaklı,
  • Yönetimde ve akademik yaşamda özerk, özgürlükçü, demokratik ve katılımcı,
  • Farklılıklara saygılı, her türlü ayrımcılığa karşı ve fırsat eşitliği konusunda duyarlı,
  • Akılcı ve eleştirel düşünceyi özendiren,
  • Etik değerlere sahip çıkan,
  • Temel hak ve özgürlükleri savunan,
  • Kamusal ve sosyal sorumluluğu önemseyen,
  • Küresel sorunlara duyarlı ve çözüm geliştirmeyi amaçlayan,
  • Doğa ve çevre sorunlarına duyarlı,
  • Mezunlarla bağını güçlü ve sürekli kılan,
  • Kurumsal mirasını sahiplenen ve kurum kültürünü sürdürülebilir kılmakta kararlı.

Bir diğer şaşırtıcı nokta ise, pek çok göreve kayyım olmayı kabullenen akademisyenlerin, neden üniversitesine, kendisine ve akademisyenliğine yabancılaşmayı göze aldığını bilmemek oluyor. Üstelik son 100 günde BÜ mensuplarına yaşatılanlar, dindarlığa da sığmıyor, kindarlığa da. 

Bilinen ve istenen bir şey var: Kayyımlığı üstlenenlerin, kesinlikle (her halükarda) hemen istifa etmeleri.  

[email protected]