Kazansa da yenilse de, burjuva ideolojisi gerçeklik karşısında hep nal topluyor! Bu kaçıncı sıfır çekişleri… Yoksa şimdi, 2021’de yeniden ve yeniden 'ideolojilerin sonu' yazan o aynı durağa mı geldik?

Yeniden ideolojilerin sonu mu?

İdeoloji ve mücadele kardeş sözcükler. Mücadeleyi çağrıştırmayan ideoloji mi olur? 

“İdeolojilerin ölümü” tezi ilk kez İkinci Dünya Savaşı sonrasında emperyalist-kapitalist hamle sırasında popüler hale gelmiş. Zaman Batı tipi demokrasi, liberalizm, tüketim toplumu, Amerikan hayat tarzı falan filan zamanıdır ve bu cepheden işçi sınıfına ve sola yönelik salvolarda “bitti bu işler” denip durulur. İddiaya göre insanlık son uğrağına gelmiş, en güzelini bulmuştu. Artık her emekçinin evine beyaz eşyalar girecek, işçi fabrikaya otomobiline atlayıp gidecektir. (Sanki bir yandan işçiler bunları hak etmiyor gibi; ve öte yanda evsizlerin, göçmenlerin “boynu devrilsin” dercesine!) İddiaya göre sınıf mücadelesinin ve o temelde toplumu kutuplaştıran ideolojilerin hali yamandı, anlayacağımız.

Ama anlayamadık! Sömürülenlerin her kıtada mücadelesi sürdü gitti. Vietnam mı dersiniz, Filistin mi? Genel grevler mi eksik kaldı, sosyalizm uzaya mı çıkmadı! Kapitalizm ise, öldü dediği ideolojilerin en sakillerini, faşizmi, ırkçılığı çağırıp dünyaya salmaktan geri kalmadı. 1950’lerde “ideolojiler bitti” diye bir ideoloji uyduranların bir daha insan içine çıkamamaları gerekirken, sosyal bilim kürsülerinden inmez oldular. Halkların kurtuluş özlemi bitmiyor, burjuva ideolojisinin gerçeklikle bağı çözülüyordu.

Sonra bu mücadelede bizimkiler kaybetti… Sovyet sosyalizmi 1990’ların başında ağır bir yenilgiye uğradığında Batıda benzer eski sesler yine yükseldi. Tarihin sonu gelmişti; ideolojilerin lafı mı olurdu artık! Devrimcilere, eşitlik ütopyamızı koltuğumuzun altına kıstırıp emekliye ayrılmaktan başka bir gelecek tanınmıyordu. Lakin yine olmadı. Kapitalistlerin dikensiz gül bahçesi zannettikleri şey, bir mayın tarlası çıktı. Mücadele denen sapkınlıktan arınacağı iddia edilen dünya alev alev tutuştu. 

Kazansa da yenilse de, burjuva ideolojisi gerçeklik karşısında hep nal topluyor! Bu kaçıncı sıfır çekişleri…

Yoksa şimdi, 2021’de yeniden ve yeniden “ideolojilerin sonu” yazan o aynı durağa mı geldik?

Bu kez geçen yüzyılın ikinci yarısı açılırken olduğu gibi yükselişe geçen bir kapitalizm yok. Yüzyılın sonunda zafer sarhoşluğuyla beynimizin üstünde tepinmelerine el verecek bir zaferleri de yok. Tersine bu aralar, kapitalizm binlerce yıldır insanları korkutmaya yarayan cehennemi yeryüzüne indirmiş bulunuyor. Hele bugünlerde, kapitalizm, lanet olası bir hastalığı durdurabilecek aşıyı önce geliştirilip, sonra uygulanmasını para uğruna engelleyerek, insanları biner biner ölüme yollayan bir kâbus anlamına geliyor.

***

Bu aralar mücadelelerin bittiğini anlatmıyorlar. Tersine ağızlarından köpükler saçarak savaş kışkırtıyor, gericilik pompalıyorlar. Ama tuhaf biçimde, bu kez ideolojiler ve mücadeleler gerçekten bitmiş gibi davranıyorlar!

Geçen yıl sürü bağışıklığını bir küfür gibi algılamıştık. Şimdi kapitalist dünyanın gerçekliği tam da budur. Gizliden gizliye, hastalığın ne ölçüde aşıya, ne ölçüde sürü bağışıklığına yaslanarak kontrol altına alınabileceği üstüne araştırmalar yapıyor olmalılar! Maliyet minimizasyonu, kârların maksimizasyonu, ölümlerin optimizasyonu… Demek ki, mücadele ve ideolojilerin bittiğini varsayıyorlar.

Öğretmen ölümleri dalga halini alırken, turizm sektörünün aşı önceliği kapsamına alınması, aşının aslında şimdiden para karşılığında yapılmaya başlanması olmuyor mu? Eğitimciler sektörlerinin para vaat edeceği günü beklesinler! (Özel okulların kayıt tarihi olur mu?) Demek ki, 2021 itibariyle aşılama uygulamasını etkileyebilecek bir mücadelenin ve ideolojinin var olabileceğini akıllarına getirmiyorlar. Bir an önce herkese aşı için, patent alçaklığına son verilmesi için, tüm kaynakların sağlığa ve insan yaşamına yönlendirilmesi için, her gerekenin yapılması için harekete geçilmeyeceği, bu düşüncelerin kitlesel destek bulmayacağı bir dünya kurulmuş olabilir mi? Veya aynı anlama gelmek üzere, insanlık bir daha ayağa kalkamayacak biçimde yıkılmış olabilir mi?

İdeolojilerin öldüğüne kanaat getirmiş olmasalar Cumhurbaşkanının açıklamalarını başka bir dille yazmazlar mıydı? Eskiden olsa, vaka ve vefat sayılarının artmasını “ülkenin pandemi döneminde yakaladığı fırsatların riske girmesi” biçiminde anlatamazlardı! Toplum, ölülerimizi sayamadığımız ve gömemediğimiz bir ortamda ekonominin önündeki fırsatlardan heyecanlanan bir manyaklar topluluğu mudur? Artık halk denen erdemli ve vicdanlı bir kategori yok mudur?
Bakın yine aynı şey! İdeolojilerin sonu gelmiyor, ama kapitalizmin gerçeklikle ilişkisi tükeniyor. Gerçekliği bunların elinden kurtarmak için acele etmemiz gerekiyor. Belli ki, en çok hastalanan ve ölen işçi sınıfının en çok sürü bağışıklığı geliştireceğine inanıyorlar. Demek ki, işçi sınıfımızın sürü muamelesini reddettiğini göstermesi gerekiyor.