Burada var olan adları birleştirerek yeni bir ad yaratmak herhalde en kolay kabul edilebilecek yoldur. Eğer öyleyse, Halkın İyi Partisi denebilir.

Yeni bir partiye doğru

Sonuna soru eki getirerek yazsam daha doğru olurdu belki. Ama o zaman da böyle bir olasılığın çok zayıf olduğunu ya da ülke siyaseti açısından pek de hayırlı sonuçlar vermeyeceğini ima ettiğim sanılabilirdi. Oysa her ikisi de değil. Ne olmayacak iş, ne de ülkemize ve halkımıza bir zararı dokunur.

Gerçi böyle yeni ve birleşik bir partiyi oluşturabilecek iki taraftan daha küçük olanından bir süredir gelecekteki bileşenine yönelik sertleşen söylemler ortaya atılıyor atılmasına da, bunların sitemden, olsa olsa dostça eleştiriden ileri gitmediğini teslim etmek gerekiyor.

Örnek olsun, hafta başındaki bir televizyon söyleşisinde, daha küçük olan tarafın keyfi yerinde görünen başkanı sertliğin dozunu biraz artırmış göründü. Bir ara, madem sağcılarla beraber olmaktan bu kadar şikayetçi olacaktınız, neden bizi davet ettiniz, dedi. Not etmediğim için belleğimde kaldığı gibi yazıyor ve tırnak içine almıyorum. Ayrıca, keyfi yerinde oluşu nereden çıkardığım akıllara takılabilir, açıkça yazmakta sakınca yok: Özellikle meclis grubundaki kürsüde konuşurken, hemen her defasında, şen kahkahalar attığına tanıklık ediyoruz hanımefendinin. Eleştirmek için mi belirtiyorum? Kesinlikle hayır. Keyifli olmanın izleyen herkes için gözle görülür bir kanıtıdır. O bakımdan belirtmek istedim. Ayrıca, kimsede keyif kalmamışken, kimilerinin gülebilmesi neden kötü olsun!

Her neyse, parantezi kapatıp devam edelim.  

Doğrusu, bu sağcılarla beraber görünmek bu kadar zorunuza gidecek idiyse niye bizi çağırdınız eleştirisi, eleştiri olmadığını az önce yazmıştık, öyleyse, sitemi diyelim, biraz, biraz değil epeyce haksızlık oluyor. Şimdilik daha büyük olan tarafın pek de öyle rahatsızlık duyduğu söylenemez. En azından başkan ve çevresi için bunu söylemek gerçekten haksızlık olur. Kendisi çok uzun zamandır artık sağcı solcu diye bir şey kalmadığını yineleyip duruyor. İçtenlikten uzak olduğunu söylemek için bir nedenimiz yok. Ona ve köklü partisine solculuk yakıştıranlardan niye sorumlu tutulsun? İkide bir solcu olmadığını haykırması çok tuhaf olmaz mıydı? 

Zaten, hanımefendinin o siteminin de doğrudan kendisine değil, onun uzak çevresine, parti içindeki ve dışındaki muhaliflerine, bir de oralarda bir solculuk görmekten hâlâ vazgeçmeyen bazı solculara yöneltildiğini kabul etmek yanlış olmaz.

Üstelik, artık siyaset sahnesinde kıdemli konumuna yükselmiş bu politikacının, bir iki gün önceki yeni üye kabulünde yaptığı konuşmada, eğer vatanı milleti sevmek ülkücülükse ben bir numaralı ülkücüyüm, dediği hemencecik unutulmuş olamaz. Yıllardır ağzından Allah aşkına, kul hakkı, helalleşme sözlerini düşürmediğini de unutan bir kişi bile bulunamaz. Böylece etti, iki. Kendi üyelerini de sayarsak, etti üç. Aradan çok zaman geçti, hatırlamakta zorlanıyorum, Özal’ın dört eğilimine varmak için ne kaldı? Hanımefendinin talip olduğu ve şimdiden doldurmaya başladığı siyaset ulemasınca yorumlanan merkezi de katarsak, dörtlü tamamlanıyor. Bu durumda, hanımefendi ve partisi hem milliyetçileri yahut ülkücüleri hem de merkezi ya da merkez sağı temsil etmiş oluyor ki, kendileri için hiç aşırı bir yük değildir ve hakkıyla temsil ettiğini söylemekte önemli bir sakınca görünmemektedir. Gerçi, burada ortaya çıkan durum biraz arapsaçına benzediği için ülkücülerin asıl temsilcisi sorunu tartışma yaratabilirse de, iyi niyetle o da çözülür elbet.

Öte yandan, hanımefendi artık işi partisinin sınırları dışına da taşımaya başlamış ve ne zamandır altı ile sınırlı kalmış masalarını kalabalıklaştırmak için hareket geçmiş bulunmaktadır. Müteveffa babasının yerine başkanlığa seçilen 31 yaşındaki çok genç bir politikacıyı da masalarına davet ettirmiştir. Bakalım ne olacak, demenin vaktidir. Bunun anlamı, ne parlak, ülkemiz için ne hayırlı düşünceler ortaya çıkacak ve cümleten umutlarımız ne kadar artacak, diye düşünmektir.

İster istemez “dışarıdan gazel okuma” konumunda bulunduğumuza göre, daha fazla hadsizlik etmeyelim ama, bir yurttaş olarak şöyle bir temennide bulunmamız da çok görülmemelidir: Ne zamandır dilimiz “altılı” demeye alışmıştı, işi “onaltılı”ya bağlayıp hem ağız alışkanlığımızı büsbütün bozmamakta hem de en geniş birlikteliğe böylece daha bir yaklaşmış olacağımızı belirtmekte yarar vardır. Malum, eski solcularımız sık sık “demokrasi güçlerinin en geniş birlikteliği” derlerdi ve böyle diye diye demokrasimiz de az buz gelişmemiştir hani! Hanımefendi de ortağı da solculuktan pek hoşlanmazlar da, o söylemin egemen olduğu solculuktan pek zarar gelmez, rahat rahat örnek alabilirler; hiç değilse, esinlenebilirler.

Aslına bakılırsa, durum hiç de umutsuz görünmemektedir. Git gide yeni bir oluşuma doğru yol alınmaktadır. Bu oluşum neden yeni bir parti olmasın? Belgeye dönüşmüş programlara, onlardaki çoğu önemsiz farklara takılmak gerekmez, o alışkanlık eskide kaldı. Zaten program dediğin nedir ki, bir kongre toplamaya bakar. Hele demokrasi güçlerinin birleşmesine vesile olacaksa. Kim başkan olacak sorusu ise gündeme bile gelmez. Kürt kardeşlerimiz onu çoktandır çözdüler, onlara bakılabilir. Eşbaşkanlık diye bir kurum var. Üstelik, şimdiki başkanların cinsiyetleri uygun düşüyor: bir kadın, bir erkek. 

İsme gelince…

Haddimizi aştığımızı az önce belirttik de, oldu olacak, o konuda da aklımıza gelenleri dillendiriverelim.

Burada var olan adları birleştirerek yeni bir ad yaratmak herhalde en kolay kabul edilebilecek yoldur. Eğer öyleyse, Halkın İyi Partisi denebilir. Daha eski ve daha köklü olanı başa almaya pek bir itiraz olmayacağı umulabilir. Bu durumda “cumhuriyet” araya gitmiş oluyor ama, kendisi kaldı mı ki adının peşine düşülsün!

Ancak, kısaltılmışı söylenirken biraz tuhaflık oluşuyor sanki: HİP.

Eh, o kadarını da konunun asıl sahipleri düşünsün artık. Biz, üstümüze vazife olmasa da, sıradan bir yurttaş olarak önerilerimizi sıraladık.

Asıl önemlisi, siyaset halkın yararına ve onunla birlikte yapılacak bir iş olduğuna göre, boş yere insanların kafasını karıştırmadan, sadeleştirmekte yarar vardır. Pireyi deve yapmadan, önemsiz farklılıkları abartmadan, ne olduğunu ve ne yapmak üzere ortaya çıktığını anlatmak en iyisidir.