Çelişkilerini bilerek, tarihini unutmadan, ancak sahiplenerek izleyeceğiz. Spor, aynı sanat gibi, eğitim gibi, bu düzene bırakılmayacak kadar değerlidir, bizim değerimizdir.

Yaz Olimpiyat Oyunları başlıyor

Tokyo 2020 Yaz Olimpiyat Oyunları bugün Türkiye saati ile 14:00’te düzenlenecek açılış seremonisi ile başlıyor. Aslında bazı branşlarda bir kaç gün önceden müsabakalar başladı da, resmi olarak açılış bugün olacak.

Malumunuz bu Olimpiyatların geçtiğimiz yıl yapılması gerekiyordu ancak Kovid-19 pandemisi nedeniyle ertelenmek zorunda kaldı. Japonya, Dünyanın pandemiyi yenmiş olacağını öngörerek, ya da daha doğrusu erteleme ile uğradığı büyük kaybı ve zararı daha fazla artırmayı göze alamadığından, modern dönem yaz olimpiyat oyunlarının otuz ikincisini 2021 yılında yapmaya karar verdi.

Tokyo 2020 Olimpiyatları, 23 Temmuz- 8 Ağustos 2021 tarihleri arasında gerçekleşecek. Gerçekleşecek gerçekleşmesine de tarihte de gerilimli ve çelişkili olimpiyatlardan biri olarak yerini alacak. 

Başlangıcı olduğu kabul edilen 1896 Atina oyunlarından itibaren, modern dönemin hangi olimpiyatları gerilimsiz ve çelişkisizdi diyeceksiniz? Haklısınız. Antik Yunan döneminde Olimpiya kasabasında ortaya çıkışından beri bu oyunlar savaşmayla barışma, birliktelikle rekabet arasında salınan bir niteliğe sahip oldu. 

Farklı bedensel aktiviteleri ve kolektif oyunları bir araya getiren amatör  yaklaşım ile yıllar içerisinde arsız bir kötü huylu hücre gibi yayılıp sonunda tüm etkinlikleri kaplayan ticarileşme bir arada yaşıyor olimpiyatlarda.

Bir yanda, insanlığın bedensel ve zihinsel gelişimini, doğa ile iç içe ve karşı karşıya varoluşunu kutsarken, diğer yanda, en akıl dışı gericiliklerinden birini, kadın ve erkek bedenlerinin ve toplumsal varoluşlarının karşısındaki ayrımcılığı yeniden üretiyor bu oyunlar. 

Oyunlarda, yarışlarda hedefe ulaşmak için emek vermenin önemini, birlikteliğin gücünü, örgütlülüğü, ortaklaşma ve kolektif eylemliliği öğretirken, kürsüde masada, çıkarcı ve düşmanca rekabeti, ırkçı ve faşizan milliyetçiliği hortlatıyor.

20. yüzyıl Olimpiyat oyunları tarihi, dünya kapitalistlerinin her iki paylaşım savaşları dönemleri, yine aynı yılların baskın emperyalist ideolojilerinin egemenliğinde geçti. İki savaş arası dönemde ise, bizimkiler, işçi sınıfı enternasyonalizmini, barışçıl ve yaratıcı rekabeti öne çıkaran Spartakiat oyunlarını düzenledi.

İkinci paylaşım savaşı sonrası ise olimpiyat oyunlarına soğuk savaşın gerilimli havası hakim oldu. 20. yüzyıl sonları ve 21. yüzyıl başı ise, bildiğimiz hikaye. Piyasalaşmış, tümüyle ticarileşmiş bu spor etkinlikleri, emperyalist paylaşımın, ideolojik bombardımanın ve politik manipülasyon arenası olarak karşımıza çıkmaya devam ediyor. 

Uluslararası Olimpik Komite (IOC) son iki Olimpiyattır, yani 2016 Rio ve 2020 Tokyo oyunlarında,  ülkesiz “mülteci takımları” oluşturup destekliyor. Dayanışma ve barış mesajları için oluşturulup, milyonlarca mültecinin görünürlüğü için yapıldığı söyleniyor bu uygulamanın. Ama gel gör ki o iş öyle olmuyor, bir yanda emperyalizmin kışkırttığı savaşlar sürerken, bu yanda aynı zorbalığın ve gericiliğin kurbanlarına kucak açmak abes kaçıyor.

Velhasıl, işte bugün, 2021 yazında, pandeminin ikinci yılının göbeğinde, bir kez daha bir garip Olimpiyat durumuyla karşı karşıyayız. Tüm Dünya’da, pandemi hız kesmeden varyantlarla ilerlemeye devam ediyor. Aşılama oranları en zenginlerde bile bu hıza yetişemiyor. Önlemler, tedaviler, aşılar konusunda herkesin kafası karışık iken, Japonya tutmuş, dünyanın en geniş kapsamlı uluslararası etkinliklerinden birini düzenliyor.

Japonya, Olimpiyat dönemini içine alacak şekilde, ülke çapında olağanüstü hal ilan etti, pandemiye dönük önlemleri sıkılaştırdı, ülke dışından izleyici girişini yasakladı, müsabakaların tümüyle seyircisiz oynanacağını ilan etti. Ama gel gör ki hala, Dünya rahatsız, Japon halkı huzursuz, hatta egemenlerle patronlar bile gönülsüz.

Diyeceğim o ki bugün, 2020 Tokyo Yaz Olimpiyat Oyunları sönük ve heyecansız başlıyor.

İyi tamam bunları hatırlıyoruz, biliyoruz, izliyoruz da ne yapacağız? İzlemeyelim mi şimdi biz bu oyunları? 

Elbette izleyeceğiz. Çelişkilerini bilerek, tarihini unutmadan, ancak sahiplenerek izleyeceğiz. Daha önce de yazmıştım, spor, aynı sanat gibi, eğitim gibi, bu düzene bırakılmayacak kadar değerlidir, bizim değerimizdir.

Üç hafta süresinde muhtemeldir ki hangi birine yetişeceğimizi bilemeyeceğiz, kimine de zaten erişimimiz olmayacak, yayınlayan yer bulamayacağız. Ben yine de hangi branşları, yarışları, oyunları izleyelim; kimleri, hangi takımları destekleyelim diye bazı öneriler yazacağım. Dilerseniz not eder değerlendirirsiniz, dilerseniz okur geçersiniz.

Öncelikle, bu yazıyı okuduğunuz şu sıralar henüz hala zaman varsa canlı yayından, ya da kaçtıysa kayıttan da olur, açılış seremonisini izleyin derim. Denk geldiğim birkaç tanıtım videosundan çıkardığım kadarıyla çok etkileyici bir görsel performans olacağa benzer. Ne de olsa Japon işi! Fakat tabi bu işte de yine bir bit yeniği çıktı ve açılıştan bir gün önce Japon Olipiyat Komitesi Başkanı, seromonilerin sanat yönetmeni Kentaro Kobayashi’yi bundan 20 küsur yıl önce sahnede gösteri sırasında yahudilere uygulanan soykırım konusunda yaptığı hadsiz espirler ortaya çıktığı için görevden aldığını açıkladı. Yine de eninde sonunda o açılış yapılacaktır, biz izleyelim.

Neyi izleyelim?

Seremoniler dışında oyunlarda, futbol, basketbol, voleybol, yüzme ve elbette olimpiyatların simgesi olmuş atletizm gibi branşları zaten izleyeceğinizi tahmin ediyorum. 

Atletizmi izlerken, maraton ve yürüyüş yarışlarını da izlemeyi unutmayın, sadece sahada ve pistte kalmayın. 

Pist yarışlarında bu yıl bir yeni koşu var, 4*400 karma bayrak koşusu. Takımların, çıkış sıralamasını kendileri belirleyecek biçimde iki erkek ve iki kadın sporcudan oluştuğu bu yarış ilk kez Tokyo 2020’de yaz Olimpiyat oyunlarına dahil edilmiş olacak. İlk turu 30 Temmuz'da.

Bu popüler branşların yanı sıra benim ilk önerim, yine bu yıl ilk kez Olimpiyat oyunlarında yer alacak olan spor tırmanış disiplini. Uluslararası Olimpik Komite (IOC) 2016 yılında, beyzbol/softbol, karate, sörf ve kaykay branşları ile birlikte spor tırmanışının da yaz Olimpiyat oyunlarında yer almasına karar verdi. Spor tırmanış, dağcılık sporunun alt branşlarından bir tanesi olan kaya tırmanışının bir biçimi. 

Bu disiplinde, klasik ya da geleneksel kaya tırmanışından farklı olarak, sporcular önceden emniyet noktaları hazırlanmış ya da görece kısa uzunlukta rotalarda güvenlik minderi dışında bir emniyet noktası olmadan tırmanırlar. Güç, denge, dayanıklılık ve hız gerektiren, oldukça estetik bir branştır. İzlemesi de çok keyiflidir.

2020 Tokyo oyunlarında spor tırmanış yarışmalarında, kadın ve erkek tırmanıcılar, hız, lider ve kısa kaya katogorilerinde kombine olarak yarışacaklar. 

Hız kategorisinde iki sporcu 15 metre yüksekliğinde ve 98 derece eğimdeki bir yapay duvarda yukarıdan iple emniyete alınmış biçimde yarışacaklar. Duvarın üst noktasına diğerinden kısa sürede ulaşan kazanmış olacak. Adı üzerinde branşın en “hızlı” geçen kategorisi bu, bir rotanın, erkeklerde 5 ila 6 kadınlarda 7 ile 8 saniye arasında tamamlanması bekleniyor.

“Kısa kaya”da, (İngilizcesi Boulder) sporcular, 4 dakika içerisinde düşme noktalarına güvenlik minderleri serili, 4-5 metrelik yapay duvarlarda tutamaklarla hazırlanmış rotalardan en fazla sayıda tamamlamaya çalışacaklar. 

Lider kategorisinde de tırmanıcılar 15 metreden daha uzun yapay duvarlarda 6 dakika içerisinde en yüksek noktaya ulaşmaya çalışacaklar. Bu tırmanışlarında kendi ip emniyetlerini duvarda önceden hazır bulunan noktalara kendileri sabitleyecekler.

Spor tırmanış yarışmalarının takvimi, 3-6 Ağustos. Ben zaman yaklaşınca yine hatırlatırım bu köşeden, ama siz yine de not alın, kaçırmayın.

İzlemenizi önereceğim diğer bir branş da bisiklet olacak. Olimpiyatlarda bisiklet yarışmalarını, hep birlikte, geçen yıl sarhoş bir sürücünün çarpıp öldürdüğü genç bisiklet sporcumuz Umut Gündüz için izleyeceğiz. Onun ve benzeri şekilde göz göre göre yitirdiğimiz bisikletlilerimiz, bu ülkede herkesin malumu failleri cezasız bırakılmış, hesabı sorulmamış tüm canlarımız için, #Umut’aSesOl’mak için izleyeceğiz. Yarışlar hemen bu hafta sonu, yol bisikleti 24-25 ve 28 Temmuz’da, dağ bisikleti 26-27 Temmuz’da.

Kimi İzleyeceğiz?

Gelelim sporculara ve takımlara. Yazın en başa bizimkileri, yani, 69 sporcu, 38 teknik insan ve 16 delegeden oluşan Küba Cumhuriyeti kafilesini.

Pandemiye, ablukaya, ABD’nin ve yancılarının kuralsız saldırganlığına karşı inatla mücadele eden bizim ada Küba, 15 branşta boy gösterecek bu yıl. 

Havana’da sokakların olduğu gibi, Tokyo’da kürsüler devrimcilerin olacak, iddialıyız, heyecanlıyız. 

Açılış seremonisinde Küba takımı bayrağını disk atmada Dünya şampiyonu atlet Yaimé Pérez ve üç Olimpiyat beş de Dünya şampiyonluğu bulunan güreşçi Mijaín López taşıyacaklar.

Demek ki atletizm ve güreşte illa izleyeceğiz bizimkileri heyecanla, ama başkaları da var takımda kürsülere layık. Boksta, tekvandoda  ve judoda da izleyip destekleyeceğiz Küba’lı atletlerimizi. Yedi kişilik Küba boks takımının kaptanı “Gölge” Julio César la Cruz, takım olarak en az iki altın madalya ile dönmeyi planladıklarını anlatıyor. Judo takımında Idalys Ortiz’de olacak gözümüz.

Bir de tabi bu ülkenin çalışkan, direngen sporcuları var, bugünümüzün ve geleceğimizin aydınlığı gençlerimiz var. Türkiye 18 branşta 108 sporcuyla yer alıyor bu yıl Olimpiyatlarda. 

Tümüne başarılar dilerim elbette ama özellikle izlemenizi önereceğim, desteklemelerinin değerli olduğunu düşündüğüm isimler var, onları paylaşayım sizlerle.

Yol bisiklette Onur Balkan ve Ahmet Örken’i görmeden geçmeyelim. Kadın boksçularımızı, artistik jimnastik kadın ve erkek takımını, yürüyüşçüleri izleyelim yarışlarda. Unutmadan kadın voleybol takımını da eklemeliyim listeye.

Bunların yanı sıra Türkiye kafilesinden birkaç özel isim de not edip bitireyim.
 
Bir tanesi, çok yeni keşfettiğim ve çok etkilendiğim modern pentatloncu İlke Özyüksel. Modern pentatlon, eskrim, yüzme, binicilik, laser- run (atış ve koşu)’ disiplinlerinin tümünden oluşan bir spor. İlke bu dalda Türkiye’den Olimpiyatlara katılacak ilk sporcu olacak, ne heyecanlı, ne umut verici değil mi?

Son olarak da iki yıldız yüzücü, Deniz Ertan ve Merve Tuncel. Henüz 17 ve 16 yaşlarındalar, pırıl pırıl ışıldıyorlar kulvarlarda, sakın kaçırmayın, yüzme karşılaşmaları hemen yarın başlıyor unutmayın.

Daha neler kimler vardır elbette sizlerin de ekleyebileceğiniz, ama bunlar benim aklımdakiler, gönlümdekiler. 

Bir köşede bulunsun diye bir de branşlara göre tüm takvimi de ekleyeyim yazı sonuna: