7528 sayılı kanun öğretmen yetiştirme sistemini büyük bir kaosun içine sokacaktır. Kaosa yol açacak bir kanun yasal olabilir mi?
Laik ve bilimsel eğitimi savunanların tüm itirazlarına karşın, 10 Ekim 2024 tarih ve 7528 sayılı "Öğretmenlik Meslek Kanunu", mecliste Cumhur İttifakının oylarıyla kabul edilmiştir.
Bu kanunun yasallığı pek çok açıdan tartışmalıdır.
Öncelikle bu kanunun öğretmenlik mesleğini, öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olmak üzere üç kariyer basamağından oluşturan 20. maddesinin yasallığı tartışmalıdır. Çünkü AKP, 30 Haziran 2004 tarih ve 5204 sayılı yasayla, son kanundaki gibi öğretmenlik kariyer basamaklarını belirlemişti. Ancak ilgili madde Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından iptal edilmişti. AKP, 5204 sayılı yasadaki iptal edilen aynı maddeye, 3 Şubat 2022 tarih ve 7354 sayılı "Öğretmenlik Meslek Kanunu"nda da yer vermiştir. Ancak 12 Eylül 2010 halkoylamasından sonra oluşturulan AYM, 2004’te Anayasa’ya aykırı bulduğu maddeyi, Anayasada bir değişiklik yapılmamış olsa da bu kez Anayasa’ya uygun bulmuştur. Aynı madde 7528 sayılı kanunda da yer almaktadır. Bu nedenle öğretmenlik kariyer basamaklarının yasallığı herhalde tartışmalı bir durumdur.
7528 sayılı kanunun temel ilkelerle ilgili 4. maddesinin a bendi, “Öğretmen ve yöneticilerin; a) Nitelikleri ile görev, yetki ve sorumluluklarının öğretmenlik mesleğinin gereklerine uygun olarak belirlenmesi” şeklindedir! Ancak yasanın hiçbir yerinde bunların ne olduğu ve nasıl belirleneceği açıklanmamıştır. Bu durumda öğretmenlik mesleğine uygun olan durumlar yasayla değil de uygulamayı yürütecek kişilerin keyfine göre belirlenecek demektir. Görüldüğü gibi bu maddenin de yasal anlamda bir değeri yoktur.
7528 sayılı kanunun 5. maddesinin a bendinde öğretmenler, “Öğrencilerini; Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Türk Milletinin millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hâline getirmiş erdemli insanlar olarak yetiştirir” demektedir. Ancak AKP iktidarı 22 yıllık iktidarında bu maddenin tam da karşıtı uygulamalarda bulunmuştur (bkz. Okçabol 2023). Örneğin AKP, bu maddenin de yer aldığı 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’ yerine 14 Eylül 2011 tarih ve 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi (KHK) çıkardığında bu maddeye yer vermemiştir. İktidarın içtenlikle benimsemediği ve 13 yıldır uygulamadığı bu maddeye 7528 sayılı kanunda yer vermesi, bu maddenin uygulanacağı anlamına gelmemektedir. Eğitim bakanının laiklik karşıtlığı ve tarikat niteliğindeki gerici kuruluşlarla protokoller imzalamaya devam etmesi, bu maddeye uyulmayacağının kanıtı gibidir.
7528 sayılı kanunun 5. maddesinin e bendinde de öğretmenler, “Eğitim öğretim faaliyetlerini, 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununda düzenlenen Türk millî eğitiminin genel amaçları ve temel ilkeleri ile Bakanlıkça belirlenen öğretim programlarına uygun olarak planlar ve yürütür” denmektedir. 1739 sayılı yasanın temel ilkeleri arasında, Eşitlik, Eğitim Hakkı, Fırsat ve İmkan Eşitliği, Atatürk İnkılap ve İlkeleri ve Atatürk Milliyetçiliği, Laiklik, Bilimsellik, Planlılık ve Karma Eğitim gibi ilkeler vardır. Ancak AKP 22 yıldır bu ilkelere uygun icraatta bulunmamıştır. AKP’nin uygulamayacağı bilinen bu maddelerin de yasal bir geçerliliği yoktur. Üstelik AKP’nin bu maddelerle bağdaşmayan uygulamalarını/ kararlarını durduracak bağımsız yargı da yoktur.
7528 sayılı kanunun yöneticilerin görev ve sorumlulukları ile ilgili 6. maddesinin a bendinde yöneticiler, “Anayasa, kanunlar ve ilgili diğer mevzuat hükümleri doğrultusunda Türk millî eğitiminin genel amaç ve temel ilkelerine uygun olarak yönetim ve denetim görevlerini yürütür” denmektedir. AKP’nin 22 yıllık uygulamaları, bu maddenin de işlevsel bir madde olmadığının kanıtı gibidir.
7528 sayılı kanunun öğretmenlik mesleğine hazırlıkla ilgili 8. maddesinin (3) nolu bendine göre, bir yükseköğretim programını bitirmiş kişiler 3/4 dönem okuyarak öğretmen adayı olacaktır. Bu madde öğretmenlik mesleğini hiçe sayan bir maddedir. Bu maddeye göre, tarih ve fizik gibi bir yükseköğretim programını bitiren kişi 3/4 dönemde ne denli hukukçu, mühendis, hekim, … olabilecekse o kadar öğretmen olabilecektir. Bu madde, Adnan Menderes’in “Ben yedek subaylarla orduyu idare ederim” demesi gibi, sistemin “öğretmen” olarak yetişmiş kişilerle değil de “öğretmenlik sertifikası” almış kişilerle doldurulması anlamına gelmektedir. Bu madde, “öğretmenlik” mesleği, niteliği ve anlamı açılarından yok hükmünde olan bir maddedir.
7528 sayılı kanunun öğretmenlik mesleğine hazırlık eğitiminde başarı ile ilgili 10. maddesinde, “Hazırlık eğitiminde edinilen bilgi, beceri, tutum ve davranışların eğitim öğretim ortamına yansıtılmasındaki başarı düzeyini belirlemek amacıyla öğretmen adayı üç defa değerlendirmeye tabi tutulur” denmektedir. Adayların, 3 ile 4 dönem sürecek hazırlık eğitiminde bu ifadede sözü geçen değerlendirmenin sağlıklı olarak yapılmasına yetecek sürede öğretim ortamında bulunmaları neredeyse olanaksızdır. Ayrıca bu üç değerlendirmeyi yapacak olanların bakanlığın atadığı kişiler olması, değerlendirmenin nesnel olamayacağı anlamına gelmektedir. Ayrıca bu maddenin (2) nolu bendinde, “Uygulamalı derslerde başarısız olanların Akademiyle ilişiği kesilir” denmektedir. Sağlıklı olmayan koşullarda ve nesnel olmayan değerlendirmelerle bir adayın akademiyle ilişkisinin kesilecek olması olayın yasallığına gölge düşürmektedir. 7528 sayılı kanunun yönetici görevlendirilmesiyle ilgili 21. maddesinde de, “Eğitim kurumu müdürü veya müdür yardımcısı olarak ilk defa görevlendirilecek adaylar, Akademi tarafından düzenlenen yönetici yetiştirme programına alınır. Bu programa katılacak yönetici adayları yazılı ve/veya sözlü sınavlardan altmış ve üzerinde puan alanlar arasından puan üstünlüğüne göre belirlenir” denmektedir. Sözlü sınav demek (hele AKP’nin öğretmen alımlarında yaşadıklarımızı anımsayınca) keyfi değerlendirme demektir. Böylesi maddeleri içeren bir kanunun yasallığı herhalde tartışmalı bir durumdur.
7528 sayılı kanunun 26. maddesiyle, öğretmen adaylarının mesleğe hazırlanması için Bakanlığa bağlı Millî Eğitim Akademisi kurulmuştur. Bu madde de, Türkiye eğitim sisteminin tarihsel gelişimiyle bağdaşmayan bir maddedir. Eğitim tarihinde böyle bir akademi kurulması düşüncesi, eğitim uzmanı yetiştirmek için gündeme gelmiştir. Benzer bir düşünceyle Haziran 1958’de çıkarılan 7163 sayılı yasayla, kamu yönetimi alanında İktisadi ve İdari Bilimler bölümleri mezunlarına yüksek lisans ve doktora düzeyinde öğretim yapacak Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAİE) kurulmuştur. Süreç içinde öğretmen yetiştiren okulların kapatılıp 1982’de eğitim fakültelerine dönüşmesinden sonra, fakültelerde açılan yüksek lisans programlarıyla eğitim uzmanı yetiştirilmesine başlandığından, eğitim akademisi kurulması düşüncesi güncelliğini yitirmiştir. Eğitim fakültelerinin varlığı nedeniyle 3797 sayılı yasanın 55. maddesiyle bakanlığa bağlı olarak bir Milli Eğitim Akademisi kurulmuş olsa da, bu kuruluş işlerlik kazanmamıştır. Ayrıca AKP, 3797 sayılı yasa yerine 652 sayılı KHK’yi getirdiğinde bu kuruluşa yer vermemiştir. Üstelik AKP, üniversitelerde her alanda ve yeteri kadar uzman yetiştirildiğinden 9 Temmuz 2018 tarih ve 703 sayılı Cumhurbaşkanlığı KHK’si ile TODAİE’yi de kapatmıştır. AKP, çok değil 2,5 yıl önce çıkardığı 3 Şubat 2022 tarih ve 7354 sayılı "Öğretmenlik Meslek Kanunu" ile de milli eğitim akademisini kurmaya kalkışmamıştır. Dolayısıyla 7528 sayılı kanun, belli ki 31 Mart 2024 tarihli yerel seçimlerdeki oy kaybını önlemek için çıkarılmış, eğitsel değil birebir siyasal amaçlı bir kanundur. Eğitim konusunda bu denli siyasal içerikte olan kanunun herhalde yasallığı da kuşkuludur.
7528 sayılı yasanın 28. maddesiyle bir ‘Akademi İzleme ve Yönlendirme Kurulu’ oluşturulmuştur. Bu kurul, “Bakanın ya da Bakanın görevlendireceği bir bakan yardımcısının başkanlığında, Akademi Başkanı, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü, Personel Genel Müdürü, bir Yükseköğretim Kurulu üyesi, Bakan tarafından diğer kamu kurum ve kuruluşları ile üniversitelerden belirlenecek birer temsilciden olmak üzere yedi üyeden” oluşmaktadır. 7528 sayılı kanun, öğretmenlerin iktidarın/bakanlığın atamadığı eğitim fakültesi akademisyenleri tarafından yetiştirmesi yerine iktidarın bire bir atadığı kişilerce yetiştirilmesini hedeflediğinden, anayasanın sosyal hukuk devleti anlayışıyla da bağdaşmayan bir kanundur.
Sonuç olarak bu kanun, iktidarın öznel değerlendirmelerine göre işleyip öğretmenlik mesleğini yok edecek ve AKP anlayışında sertifikalı öğretmen yetiştirmeye yönelik bir kanundur. Bu kanun, 22 yıldır hiçbir şekilde uygulanmayan maddeleriyle toplumu kandırmaya yönelik olup oluşturduğu akademi ile getirdiği değerlendirme sistemiyle öğretmen yetiştirmeyi siyasallaştıracak bir kanundur. Bu kanun mecliste kabul edildikten sonra bile okullardan gelen haberler eğitim sisteminin bu yasanın 5. maddesindeki ifadelere uygun davranmadığını göstermektedir.
Ayrıca bu kanun, eğitim fakültelerindeki öğretmen yetiştiren programlarla bu fakültelerdeki lisansüstü ve doktora programlarının ne olacağı hakkında açıklık getirmediğinden dolayı yasallığı tartışmalı bir kanundur. Bu kanun örneğin eğitim fakültesinde okuyup liseler için matematik öğretmeni olan kişi ne yapacaktır; eğitim fakültelerinde okuyan on binlerce öğrenci ne olacaktır; ülkenin gereksinim duyduğu eğitim planlamacısı, halk eğitimcisi, eğitim ekonomisti, rehber ve psikolojik danışman nasıl yetişecektir gibi pek çok konuya açıklık getirmemektedir. Öte yandan 7528 sayılı kanunda ‘disiplin’ konusuyla ilgili maddelerin diğerlerinden çok daha fazla olması da kanunun yasallığına gölge düşürmektedir. Kısaca 7528 sayılı kanun öğretmen yetiştirme sistemini büyük bir kaosun içine sokacaktır. Kaosa yol açacak bir kanun yasal olabilir mi?
BU KANUN HER HÂL VE KOŞULDA İPTAL EDİLMELİDİR.