Biz o zamanlar bu plakların (şayet yapılmışsa) önce yerli baskılarını görür, dinlerdik. Zamanla orijinallerine nail olduk. “Fragile” da bunlardan biriydi.

Yarım asır sonra Fragile

Gerçekten, bundan yarım asır öncesi iyi müzik için günümüze oranla çok daha olağanüstü zamanlardı. Bir yıl içinde çıkan albümlere baktığınızda başyapıt olarak kabul edilebilecek işlerin sayısı rahatlıkla çift haneli rakamlara çıkıyordu. Kulaklarımızı geçmişe verdiğimizde daha da kıymetlendiklerini anlıyor; hepsinin modern çağın filtresinden geçtiklerine ve dayanıklılık testinden tam puanla çıktıklarına tanık oluyorum. Yeni müzikleri sevmiyor değilim, sadece eskinin (tabir hoş değil ama) borsada giderek kıymetlenen kağıtlarının şimdi biraz daha farkındayım.

Yarım asır öncesine gidelim, 1971 yılında çıkan albümlerden en iyi 50 tanesini sayın deseniz listeyi daraltmakta zorlanırım. The Doors’un “L.A. Woman”ı, Genesis’in “Nursery Cryme”ı, Jethro Tull’ın “Aqualung”u, David Bowie’nin “Hunky Dory”si, Can’in “Tago Mago”su, Led Zeppelin “Led Zeppelin IV”u hemen ilk ağızda sayabileceklerimden birkaçı.

Sayabileceğim onlarca albüm arasında elbette bazılarının dinlenme sayısı ve hayatımda yarattığı etki diğerlerinden farklı. Bunlar arasında Yes’in o yıl çıkardığı albümü hemen söylerim: “Fragile”.     

Biz o zamanlar bu plakların (şayet yapılmışsa) önce yerli baskılarını görür, dinlerdik. Zamanla orijinallerine nail olduk. “Fragile” da bunlardan biriydi. Atlantic markalı plağın kalıbı yurtdışında yapıldığı için baskısı diğer yerli baskılara oranla iyiydi. Ancak yıllar sonra plağın orijinalini görünce iki önemli fark olduğunu fark ettim. Birincisi maliyetler nedeniyle buradaki kapakların genelde açılmaması, tek zarf halinde basılmış olmalarıydı; bu çok rastlanan, artık alışık olduğumuz bir durumdu ama, ikincisi çok ilginçti. Orijinalin arka kapağında sadece Roger Dean tarafından çizilen illüstrasyon varken, bizimkinin sağ alt köşesine şarkı isimleri eklenmişti. Aslında garip olan bu değildi, garip olan parça sıralamalarında önce üste ikinci yüzün, sonra da alta birinci yüzün yazılmış olmasıydı.1 Belli ki orijinalinden alınan filme grafiker tarafından yapılan bir pikajla kapak matbaaya gönderilmişti. Bunun işinde dikkatli olmayan bir arkadaş tarafından yapıldığı aşikardı; zira ne büyük-küçük harf, ne de noktalama işaretlerinden sonra verilen boşluklar gibi yazım kuralları... hak getire!2

***

O yıl iki albüm çıkarmıştı Yes. İlki şubat ayında üçüncü stüdyo çalışması “The Yes Album”. Bir yıl önce gitarcı Peter Banks’ı aralarından uzaklaştırmış, Bodest’tan Steve Howe’u almışlardı. Üzerlerinde ağır bir plak firması baskısı vardı, Atlantic onlardan hit şarkı bekliyordu. Devon’da bir çiftliğe kapanmış, meteliksiz kalana kadar çalışarak yeni soundlara yelken açmış, ama hit şarkı konusunda bir arpa boyu yol alamamışlardı. Acaba onlara göre bir şey değil miydi, yoksa bunun da bir formülü var mıydı?

Rötarlı da olsa plak şirketine albümü teslim etmişlerdi. Saykodelik kafalardan çıkıp progresif bir dünyaya doğru attıkları adımların sinyalleri vardı. Jon Anderson’un alto sesi, Bill Bruford’un emsalsiz davul soundu, Howe’un su gibi akan atak soloları, Tony Kaye’nin Hammond kreşendoları hız, mod ve stil konusunda parmak ısırtacak güzellikteydi. Chris Squire ise tek başına bu müzikte bas gitarın vazifesini yeniden tanımlıyordu. Albüm İngiltere listelerinde 7 numaraya kadar da yükselmişti ama kendilerinin ve plak şirketlerinin beklentisi bunun çok üzerindeydi.

1971 yılının ikinci yarısını Iron Butterfly ile turlayarak geçirmişlerdi. Turne esnasında Squire topluluğun soundunu yeni nesil çalgılarla geliştirme konusunda ısrarlıydı. Kaye’in Hammond tercihi bu konuda içeride sert tartışmalara yol açıyordu. Nihayetinde Kaye yoluna gitmiş, The Strawbs’tan ayrılan Rick Wakeman ekibe dahil olmuştu. Yes’e katılması teklifi yapıldığında David Bowie’nin turnesi de teklif edilmişti Wakeman’a ama o sanatsal özgürlük düşüncesiyle Yes’i seçmişti. Oysa Bowie turnesi maddi açıdan çok daha kazançlıydı.

Elektrikli piyano, org, mellotron ve minimoog ile ses skalasını genişletmişti Wakeman, ama en çok para da bu aletler için harcanmıştı. Londra’da bir genelevin üst katında kayıt yapmaya başlamışlar; provalara tek seferde 20 kişiyi aşmamak kaydıyla hayranlarını kabul ediyorlardı.  

İkili albüm hayali bütçe ve zaman olmadığı için suya düşmüştü. Tek plak olarak çıkan “Fragile”, eleştirmen ve dinleyicilerden övgüler alıyor, Yes’i de “dünyanın en iyi topluluğu” tartışmalarının merkezine taşıyordu. Fazla ezoterik ve öteki dünyalı olma eğilimi kimseyi rahatsız etmemişti. Sadece İngiltere değil, Amerika’da da Top10 listesine girmişti. Açılıştaki gitar süiti “Roundabout” popüler ve ikonik bir parça olmuş, sonradan single olarak yayınlanmıştı. “Fragile” da çift platin plak almıştı.

Topluluğun en iyi kadrosunun ilk ürünüydü “Fragile”. Yes müziğinin de temel taşlarının oturduğu ilk albüm. Elemanların hepsi altmışların pop tarzını, geleneksel İngiliz folk müziğini, klasik müziği, hatta Broadway çizgilerini aynı çerçeve içinde maharetle sergiliyor, Herkes şarkıya katkı koyuyor; müziği kolektif hale getiriyordu.

Roger Dean tarafından tasarlanan ilk Yes albümü kapağındaki hikâye bir çeşit yaradılış efsanesiydi. Yok olmakta olan bir dünyayı tasvir eden kapakta, bu dünyadan kalkarak yaşayacak başka bir gezegen bulmak için gezinen kanatlı bir balığı andıran uzay gemisi gösteriliyordu.

***

Progresif senfonik rock müziğinin piyasayla, ticari müziklerle bir çelişki içinde olduğu öteden beri söylenegelir. Ancak sizden bunu çürütecek bir albüm örneği vermeniz istenirse, “Fragile” rahatlıkla size ilk elden yardımcı olacaktır. Hatta öyle ki, solist Anderson bu albüm çıktıktan sonra Yes hakkında “halka mal olmuş bir topluluğuz” bile demişti. Ben de hep en az bu yerli baskının arkasındaki şarkı listesi kadar merak etmişimdir; Anderson’ın kastettiği acaba nasıl bir halk? Şanslıysak biz de böyle bir halkla elbet bir gün tanışır, birlikte mutlu mesut yaşarız.

***

  • 1. Bir de sol üst köşeye Melodi Plak’tan çıkan albümlerin katalog numarası eklenmişti. “Fragile” 370 numaraydı.
  • 2. O dönem Melodi Plak’ta çalışsan Melodi Adnan’dan tutun, Prog-Türk’ün Yes konusundaki kanaat önderlerine kadar sordum: Dağ Matbaacılık’ta basılan ama hangi grafik ofisinde yapıldığı belli olmayan bu tasarım hakkında bilgiye ulaşamadım. Bunun üzerine onların da ‘evet’ini alarak kuvvetli bir ihtimali dile getirdim.