Parçalar birleştikçe ortaya çıkan yapbozun konusu 2021 yılının küresel kapitalist çalışma rejimi, resmettiği şey ise bugünden geleceğe uzanan karanlıktır.

Yapboz- 1: Küresel çalışma ilişkileri gündemleri

Önce, Boğaziçi Üniversitesinin hocası, öğrencisi, mezunları ile, ve diğer tüm boyun eğmeyen, aşağı bakmayanların, kabul etmeden, vazgeçmeden yürüttüğü direnişte, dayanışma ile kazanılan çok anlamlı aşamayı kutlamak ve bundan sonra da yürütülecek mücadelede yolumuz açık olsun diye başlamak isterim.

Üniversite ve akademiden başlamışken de öyle devam etmek istiyorum. Akademik hayatımda çeşitli dönemlerde bulunduğum İngiltere’de, Britanya Üniversiteleri Endüstri İlişkileri Derneği- BUIRA adında bir dernek var. Ben de hala “misafir” üyesiyim. Britanya’nın en büyük ölçekli akademik derneklerinden biri olan bu örgüt, “çalışma ilişkileri” alanında çalışma yürüten akademisyenleri ve çalışmaları desteklemek amacıyla 1950’de kurulmuş.

Çalışma ilişkileri bilim alanı çok disiplinli bir akademik alan, iş, istihdam, emek ve üretim süreçleri, üretim teknolojileri, insan kaynakları yönetimi, örgütsel davranış, sendikalar, toplu pazarlık, toplu sözleşme ve grev, bireysel ve iş hukuku, ücret politikaları, sosyal güvenlik, sosyal haklar, çalışma rejimleri gibi çok geniş konuları kapsıyor. Bu alanlarda akademik çalışmalar da işletme, iktisat, sosyoloji, endüstri mühendisliği, istatistik, veri yönetimi, siyaset bilimi, sosyal psikoloji gibi yine çok çeşitli disiplinlerde gerçekleşiyor.

BUIRA derneğinin kuruluşu, ikinci paylaşım savaşı sonrası Britanya’sında İşçi Partisinin bir buçuk yıl sürdürebildiği hükümeti dönemine denk geliyor. İşçi Partisi’nin ne tür bir doğrudan ya da dolaylı etkisi olduğunu bilemiyorum, ancak dönemin Keynesyen ekonomi politikaları; tam istihdam hedefi; eğitim reformu; sağlığın ve demir çelik üretiminin kamulaştırılması, gibi kritik refah devleti politikalarının akademideki karşılığını oluşturma çabası olmuş olabileceğini tahmin ediyorum. 

BUIRA, yürüttüğü ve desteklediği akademik çalışmalarda, kuruluş döneminden kalma olsa gerek, kuramsal ağırlıktan çok, ekonomi politik ve uygulamaya ağırlık veren, sahadan bilgi, olgu ve veri içeren akademik işlere yer veriyor.

Dernek, yıllık olarak güncel temalar başlığıyla konferanslar düzenliyor. Britanya Üniversitelerinin, çok uluslu akademisyen zenginliği bu konferanslara yansıyor ve aslında bu ana temaların altında Kuzeyinden Güneyine, Doğusundan Batısına Dünyada çalışma ilişkileri alanındaki gündemi yakalamak mümkün oluyor. 

Oluyor’du... Tam da yetmişinci yaşını kutlayacağı 2020 konferansına kadar. Geçen yıl “Endüstri ilişkilerinin ve çalışmanın siyasetinin geçmişi, bugünü ve geleceği” ana temasıyla duyurulan konferans, pandemi yüzünden ertelenmek zorunda kaldı.

Bana sorarsanız, iyi ki de öyle oldu, çünkü aynı tema ile bu yıl 13-15 Temmuz tarihlerinde çevrimiçi olarak, üstelik de üyelere ücretsiz erişimle gerçekleştirildi de, bir süredir izleyemediğim konferansı parçalı ve az buçuk da olsa izleyebildim.

Bu oldukça teknik ve akademiye özgü görünen gündemi sizlerle neden paylaşıyorum biliyor musunuz? Çünkü yukarıda da dediğim gibi, bu konferanslar kuramsal içeriği, akademik perspektifleri falan bir yana, Dünya’da çalışma ilişkilerinde neler olup bitiyor, farklı ülkelerde, işgücü piyasası, emek süreçleri, işler meslekler ne durumda, uluslararası ve küresel ölçekte sendikal örgütlerin gündeminde ne var, gibi konularda fikir veriyor. 

Üç günlük konferans programında bildirilerin detayına girmeden, sadece oturum temalarını listelemenin bile, Türkiye gündemiyle ortaklığının dikkat çekeceğini düşünüyorum.

Yazdığım gibi Konferansın ana teması, geçmişi, bugünü ve geleceği ile endüstri ilişkileri, iş ve çalışma. Oturum başlıklarından bazılar da şöyle: “Dijital teknolojiler ve İş”, “Kovid-19 ve çalışma”, “Toplumsal cinsiyet ve çalışma ilişkileri”, “ Geçici ve güvencesiz çalışma”, “Göçmen işçiler”, “Kamu sektöründe çalışma rejiminin yeniden düzenlenmesi”, “Sendikal mücadelede yeni gündemler”, “Ekonomi politik” ve diğerleri.

Bu oturumların başlıkları çok genel geldiyse, biraz da tekil bildirilerden örnekler vereyim: “Çokuluslu metal sanayi şirketlerinde sendikal örgütlenme ve mücadele”, “Esnekliğin vardiyası: yemek teslim hizmetlerinde emekgücünün idaresi” (Hindistan örneği), “Hizmet’in mi, iş’in mi kiralanması?: Tayvan’da motokuryelerin çalıştırılma biçimi örneği”, “Dijitalleşmenin inşaat sektörü çalışma rejimine yansımaları” “Çevrimiçi direniş ve mücadele yöntemleri”...

Hemen hiçbir bildiri ya da oturum başlığında Türkiye’den örnek paylaşmak istesek boş çıkmaz. Bildirilerde sunulan saha çalışmaları, Nijerya’dan, Almanya’ya, Güney Afrika’dan Latin Amerika’ya çeşitli kapitalist ülke örneklerini kapsıyor ve hemen hiç biri özgün ya da istisna bir hikaye anlatmıyor.

Bildiriler asıl olarak bilimsel ve akademik güdülerle yürütülen çalışmaları yansıtıyorlar ve, araştırmacıların kendi politik ya da örgütsel gündemleri varsa bilemeyiz tabi ama sonuçta aynı küresel yapboza yerleşiveren parçalar olarak beliriyorlar.

Parçalar birleştikçe ortaya çıkan yapbozun konusu 2021 yılının küresel kapitalist çalışma rejimi, resmettiği şey ise bugünden geleceğe uzanan karanlıktır. Parçalar tek tek yerine oturduğunda beliren tabloda, güvencesizlik, düşük ücret, ağır ve uzun çalışma koşulları, örgütsüzlük, baskı var. 

Yapboz parçalarında pandemi bahanesi ile gelen uzaktan sömürü; esneklik makyajıyla gizlenen ağır baskı, arsız hukuksuzluk; yeni teknolojileri maşa edinerek işlere çöken, mesleki değer yitimi, güvencesizlik; hepsinin birleşmiyle yerleşikleşmiş, örgütsüzlük, yalnızlık...

Önümüzdeki hafta, bu tablodaki tekil parçalardan bahsetmeye devam etmek niyetindeyim. Geçmişten devralınmış, bugün karşımıza yeni isimlerle çıkarılıp, geleceğimizi tehdit eden çalışma ilişkileri başlıklarından örnekler vereceğim. Yapboz biraz daha canlansın gözümüzde diye.

Öte yandan adı üzerinde, yapboz bu, yapılır, bozulur, bir daha yapılır. Hem bu defa bir bakmışsın aynı parçalarla bambaşka bir tablo resmedilmiş.