'Sodom ve Gomore yandı, yine yanacak. Ama yanan ahlaksız şehirlerin küllerinden yeni bir dünya da doğacak. O gün dönüp bakmayacağız yanan şehirlere.'

Yanan şehrin kıyısındaki tuz direkleri

AKP Ağrı merkez ilçe başkanı sağlık sorunlarını gerekçe göstererek istifa etti önceki gün. İşkur efektidir bu. 

İşkur efekti de ne, diye soracağınızı biliyorum. Şöyle açıklayayım: Sosyal medyada ortaya atılan iddialara göre, Ağrı İşkur İl Müdürü Gıyas Güven, iş bulma bahanesiyle kandırdığı kadınlarla arabada seks yapıyordu. Birileri o seanslardan birini kayda almış ve sızdırmıştı. Anlayacağınız İşkur müdürünü iş üstünde yakalamışlardı. 

Yakalayan kim? Ağrı’da acımazsız bir savaşın içinde olan diğer AKP’liler. Ağrı’yı parselleme kavgası esası, anlayacağınız. 

Görüntülerin sosyal medyada dolaşıma sokulmasının ardından İşkur İl Müdürü görevden uzaklaştırıldı. Arkasından AKP merkez ilçe başkanı da gitti. Anlaşılan onun da kaseti vardı birilerinin elinde. Sağlık sorununu gerekçe gösterdi, şiddetli baş ağrısıdır. 

Kasetli iş tutma uzmanımız Gıyas Güven, AKP’li Belediye Başkanı Savcı Sayan’a yakın bir isim. Karısı Adalet Güven, 2018 seçimlerinde AKP’den aday adayı olmuş. Uzmanımızın İşkur'dan işe alım mülakatlarında taliplilere yönelttiği ilk sorunun “AK Parti’ye üye misiniz” şeklinde olduğu iddia ediliyor. Yani o da uzman kılıklı bir AKP militanı. Savcı Sayan ise son günlerde başka bir AKP’linin, Ağrıspor Kulübü Başkanı Mehmet Yıldırım’ın, “kulübe çökmek istiyor” suçlamasına muhatap olmuştu. Gıyas Güven, Savcı Sayan ve Mehmet Yıldırım'ın araların Ağrıspor’un satışıyla ilgili kara kedi girdiği iddia ediliyor. Hatırlayacaksınız, Savcı Sayan otomatik silahlı adamlarıyla şehir turu atmıştı yakın zamanda. Ağrıspor’un AKP’li başkanına gözdağıdır. Kasetlerin havada uçuşması, görevden almalar, istifalar, silahlı gözdağları ahlak elden gitti kavgası değil çıkar kavgasıdır. Kamu malını yağmalama savaşındaki iş kazalarıdır. 

Görüntüler ortada. Gıyas’a bakıp kıyas yapıyor değiliz. Üzülerek yazıyorum, iki taraflı ahlaksızlık bu. Biri makamını zevki için kullanıyor, diğeri iş bulma vaadiyle kendini kullandırıyor. İçinde ahlakın kırıntısı yoktur, tam bir Sodom-Gomore hikayesidir. Çocuk istismarından yargılanan Kuran kursu hocaları, namaz kılmayan dövülebilir öldürülebilir diyen imamlar- ilahiyatçılar gırla. Bir şarkıcıyı polis zoruyla götürüp tutukladılar imam hatiplilere laf söyledi diye. Geçtik hepsini, “Kartal İmam Hatipliler” adında bir odak var ülkemizde. Ülkeyi parsel parsel bölüp paylaştılar aralarında. Bir imamlar düzeni kuruldu böyle böyle. İçinde bol din var ama gram ahlak kalmamıştır. 

AKP sağa sola din ve ahlak ayarı vermeye çalışırken içerisi Sodom ve Gomore görüntüsünde. Kıyamet koptu kopacak. Dinleri ve ahlaklarıyla birlikte taş kesilmek üzereler. 

***

Çağımızın ruhu bu, dinleri olan ve ahlaka ihtiyaç duymayanların başını çektiği kanlı karanlık bir zaman aralığındayız. Hırsızlık, tecavüz, sapkınlık, zulüm ve ahlaksızlık inançların ayrılmaz parçaları artık. Sanki birdenbire Sodom ve Gomore şehirlerinin talihsiz insanlarına dönüştük. Sanki eski ahidin içinden zamanımıza fırlatılmış bir Lut kavmiyiz, bir inanç selinde ahlaksızlıktan boğuluyoruz.

Hikâye “Tevrat”ın “Tekvin” bölümünden: İki melek akşam saatlerine Sodom’a vardılar. Lut Sodom’un kapısında oturuyordu. Onları görünce karşılamak için kalktı, yere kapandı, evine buyur etti. İki melek Lut’un evine gitti. Şehre iki melek geldiğini öğrenen Sodom’un her mahallesinden genç yaşlı adamları, evi sardı. Lut’u çağırıp “Bu gece senin yarına giren o adamlar nerede? Onları bize ver ve onları bilelim” dedi. Lut, evi saranlara onlara kötülük etmemesi için yalvardı. Hatta evi saran azgın kalabalığa bekâr kızlarını vermeyi teklif etti. Fakat kalabalık “bilmek” için adamları istiyordu. Lut’u itip geçtiler, kapıya yanaşınca melekler onları kör etti.

Kuran, hikâyeye daha realist bir dille yaklaşıyor. Şuara Suresinde ve şöyle: “Siz bütün yaratıklar içinde erkeklere mi yaklaşıyorsunuz. Tanrınızın sizin için yaratmış olduğu kadınlarınızı bırakıyorsunuz da? Hayır, siz sınırı aşmış bir kavimsiniz.

Bunun üzerine melekler Lut’a ailesini alıp şehirden çıkmasını söylüyor. Karar vermişler bu çürümüş şehri harap edecekler. Lut’u, karısını ve kızlarını şehirden çıkarıyorlar, yükseklere kaçmalarını ve arkalarına bakmamalarını salık veriyorlar. Sonra Sodom ve Gomore üzerine göklerden kükürt ve ateş yağıyor. Fakat Lut’un karısı da dönüp yanan şehre bakıyor ve bir “tuz direğine” dönüşüyor. O da çürümüşler arasındadır. Dönüp arkaya bakanlar, çürümüşlerdir.

Tekvin hikâyesinin gerisi daha tuhaf. Şehirden çıkmasına izin verilen tek “ahlaklı” adam olan Lut kızlarıyla beraber dağda oturmaya başlıyor. Kutsal kitaba göre kızlar babalarının kocamasından ve herkes öldüğü için yanlarına girecek adam bulunmamasından endişeli. Babalarını sarhoş edip koynuna giriyorlar. Böylece Lut’un iki kızı da babalarından hamile kalıyor. Çürümeden çıkarılan din kültürü ve ahlak bilgisidir.

Dinleri olan ve ahlaka ihtiyaç duymayanların yönettiği kanlı karanlık bir zaman aralığına esinini veren bir hikâye bu. Hırsızlık, tecavüz, sapkınlık, zulüm ve ahlaksızlığın inançların ayrılmaz parçasına dönüştüğü lanetli bir çağın iç burkan kehaneti. Ve kapitalizmin çürüme çağında, sanki birdenbire, Sodom ve Gomore şehirlerinin talihsiz insanlarına dönüştük. Sanki bir inanç selinde ahlaksızlıktan boğuluyoruz. Sanki kapitalizm bütün insanlığı çürüttü, kirletti. Ahlak yetmezliğinden paramparça edilmek üzereyiz.

***

Tanrı Sodom ve Gomore’yi yok etme niyetini İbrahim’e açıkladı. İbrahim Tanrıya, ahlaksızların arasında ahlaklıları da yok etmesinin doğru olmayacağını söyledi. Tekvin’e göre, Tanrı, İbrahim’e şehirde 50 salih adam bulabilirse şehri yakmayacağını söyledi. İbrahim aradı, şehirde salih 50 adam bulamadı. Bu pazarlık onar onar inerek 10’a kadar sürdü. İbrahim şehirde 10 salih adam bulamamıştı. Sodom’da Lut kavminin trajedisidir bu.

Bakın işte, din ve ahlak yaymak için geldiler. Çaldılar, öldürdüler, adaletsizlik yaydılar, zulmettiler. Ülkenin her köşesinden Lut kavminin sapıklığı ile yarışan tuhaf hikâyeler fışkırıyor. İnançlı adamlar, kendilerine teslim edilmiş çocuklara tecavüz ediyor. Başka inançlı adamlar, tecavüze uğramış çocukları değil, tecavüz eden inançlıları savunuyor. Baksan aralarında 50 salih adam yok; bir inanç selinde ahlaksızlıktan boğuluyoruz.

***

Genç cumhuriyetin yazarı Yakup Kadri “Sodom ve Gomore’yi” 1928’de yayınladı. Mütareke döneminin İstanbul’una bakınca aklına gelmişti bu adla bir romanı yazmak. Batı hayranı yüksek zümreden erkekler, düşman subaylarıyla aşk yaşamak için çırpınan kadınlar ve kaderlerini emperyalist işgalcilerin zaferine bağlamış işbirlikçilerin oluşturduğu bir toplamdı bu. Çöküş ve kokuşmuşluk içindeydi şehir. O kadar ki işgalci İngiliz askerleri bile şehre bakıp tiksinmekteydi; “Buradan gitmek istiyorum. Şark semasının bu çiğ aydınlığı, bu yaygaracı insanları, bu pis, bu kokmuş şehir bana bir tiksinti vermeye başladı.” İşgal altındaki İstanbul yazara böyle görünmüştü. Bir yanıyla Sadom veya Gomore’ydi. Ama aynı zamanda o çürümenin ortasında yeni bir hayat filizleniyordu. O hayata, şimdi, cumhuriyet diyoruz. 

***

Dinleyin. Küle dönmek üzere olan şehirlerden yükselen iniltiler duyduklarınız. Parçalanıyor, çözülüyor eski dünya. Her yanından ahlaksızlık fışkırıyor. Tuz direkleri her yanda. Ahlaksız ve merhametsiz bir güruhun işgali altında ülke. Sahte bir dindarlık kaftanı geçirildi üstüne fakat. Alttaki gerçek Tekvin’in yanan şehirleridir. 

Sodom ve Gomore yandı, yine yanacak. Ama yanan ahlaksız şehirlerin küllerinden yeni bir dünya da doğacak. O gün dönüp bakmayacağız yanan şehirlere. Özgürlüğe, eşitliğe, sosyalizme artık her zamankinden daha fazla mecburuz!