Türkiye’de tüm ilerici güçlerin daha da duyarlı olması gerekiyor. 14 Mayıs sonrası hükümeti NATO’cu bir savrulmadan uzak durmalı; Ukrayna’da barışı savunan uluslararası güçlere katılmalıdır.

Ukrayna’da nükleer tırmanma 

Ülkemizin geleceğini belirleyecek bir seçimin eşiğinde deprem felaketi ile de yüz yüze kaldık. “Dünyanın da döndüğü” bir süre unutulacak, başka konular arka plana itilecekti.

Ne var ki “arka plandaki başka konular” içinde birisi var ki, bizi de yakından ilgilendiriyor. Ukrayna işgalini adım adım nükleer bir savaşa sürükleyen gelişmeler gözleniyor. “Taktik nükleer silahlar” ile sınırlı kalsa bile Türkiye öncelikle tehlikededir. Otuz yedi yıl önce Çernobil’deki “nükleer kaza”nın ülkemizdeki sonuçları uzun süre tartışılmıştı. 

Hedef açıklandı: Rusya’da rejim değişikliği

Rusya’yı Ukrayna işgaline sürükleyen etkenleri ve sonrasını Şubat 2022 sonrasında soL Haber’de dört yazı ile gözden geçirmeye çalıştım; tartıştım. Bu trajik sürecin kaynağında, emperyalizmin Sovyetler Birliği’nin dağılmasını hızlandırma, denetleme çabalarının yattığı açıklanıyordu. İşgali tetikleyen ayrıntıları da Ceyda Karan BirGün’deki köşesinde mercek altına aldı.

İşgal sonrasında Batı’nın tepkisini ABD belirledi. Rusya’ya karşı ağır ekonomik yaptırımlar, AB’deki “gönülsüz üyeler” (başta Fransa ve Almanya) teslim alınarak uygulandı. Ukrayna’nın yenilgisi sınırsız silah desteği ile önlendi; uzun süreli bir vekalet savaşı başlatıldı: “Son Ukraynalı’ya kadar Rusya ile savaş...”

Vekalet savaşı neyi amaçlamaktadır? Çok geçmeden Başkan Biden Varşova’da demeç verdi: “Vladimir Putin iktidarda kalamaz…” Fiilî (“de facto”) bir savaş ilanı mı? Beyaz Saray, Biden demecinin “rejim değişikliği çağrısı olmadığını” açıklamak zorunda kalarak durumu düzeltmeye çalıştı; ama Biden “Putin’in bir savaş suçlusu olduğunu” ekleyerek görüşünde ısrar etti (Newsweek, 22 Nisan 2022).

Başka katılımlar da var. Çarpıcı bir örnek Almanya’nın “Yeşil” Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock: Yeni Delhi’deki G20 Dışişleri Bakanları toplantısında “Almanya Rusya ile savaş içindedir” diye konuşacaktır (Hindustan Times, 26 Ocak 2023).

Böylece, “vekalet” yoluyla da olsa, NATO’nun ve ABD’nin Ukrayna’da Rusya’ya karşı yürütülen savaşın tarafı olduğu açıklanmıştır. NATO üyelerinin Ukrayna ordusuna ağır silah, cephane desteği artmaktadır. Lvov kentinde bir NATO Kumanda Merkezi olduğunu Newsweek’ten (31 Mart 2023) öğreniyoruz.

Rusya devletinin varlığı tehdit altında mı?

Balkanlarda, Suriye ve Libya’daki uygulanan “rejim değiştirme operasyonlarının” bir benzeri mi? Ama önemli bir fark var: Bu kez hedeflenen Rusya, dünyanın en büyük iki nükleer gücünden birisidir. BM Güvenlik Konseyi’nin de sürekli bir üyesidir. 
Nükleer bir risk gündemde midir? Rusya Federasyonu Güvenlik Kurulu başkanı Dmitry Medvedev’in açıklamaları önem taşıyor. Ulusal Güvenlik Doktrini’ne göre Rusya’nın nükleer silah kullanımına sadece iki koşulda izin verilmektedir: Nükleer bir saldırı sonrasında veya Rusya devletinin varlığını tehdit eden herhangi bir saldırı karşısında…

Biden’ın ve diğer Batılı liderlerin “Rusya’da rejim değiştirmeyi hedefleyen” demeçleri, Rusya devletinin varlığını tehdit anlamına gelmez mi? Medvedev, bu söylemleri dikkate almıyor; güncel koşullara ilişkin farklı bir vurgulama yapıyor: Ukrayna kuvvetlerinin doğrudan Rusya topraklarına, örneğin Kırım’a saldırması kritik eşiktir.

ABD’nin uzun süre bu eşiğe dikkat ettiği, Ukrayna birliklerini bu konuda uyardığı biliniyordu. Bu ihtiyatlı tutumun artık değişmekte olduğu anlaşılmaktadır. Zelensky’nin son açıklamalarına göre Mayıs’ta planlanan karşı saldırıda Rusya Federasyonu’na 2014’te bir referandum sonucu katılan Kırım da hedeflenecektir. ABD’nin bu operasyona onay vereceği de duyurulmaktadır.

Dmitry Medvedev’i aktaralım: “Ukrayna’nın Kırım’a el koyma girişimi, devleti parçalama ve doğrudan doğruya Rusya’nın varlığını tehdit anlamına gelir ve nükleer dahil her türlü silah kullanımına izin verir” (AP, 24 Mart 2023). 
Kısacası, Nisan 2023’te Ukrayna’da taktik nükleer silahların kullanılabileceği bir döneme girmiş oluyoruz.

Ukrayna’ya verilen “hafifletilmiş uranyum silahları”

21 Mart’ta Britanya yetkilileri Ukrayna’ya yolladıkları Challenger 2 tanklarında “hafifletilmiş uranyum içeren mermilerin kullanılacağını” açıkladı.

Irak işgalinin 20’nci yıldönümünde yayımlanan bir yazıda, ABD askerlerinin Felluce kentindeki direnişçilere karşı kullandığı hafifletilmiş uranyum’un sonuçlarından söz etmiştim:

“Hafifletilmiş uranyum mermisi kullanan Amerikan askerlerinin dahi radyasyon bulaşmasına bağlı sağlık sorunlarıyla karşılaştıkları açıklanıyor. Peki, ya vücuda temas ile hafifletilmiş uranyuma hedef olan Iraklılar? Etkisi çok daha ağırdır.”

“Dokuz yıl sonrasının Felluce’sindeki gözlemler, son yıllarda ‘hilkat garibeleri’ olarak doğan bebeklerin arttığını gösteriyor. Felluce’de çocuk ölüm oranı binde 80’dir; bu oran Mısır’da binde 19, Kuveyt’ta binde 10’dur.”

“Felluce’de artan kalıtımsal bozuklukları incelemiş olan Londra’dan bir doktor ‘Amerikalıların bu bozukluklara neden olan silahlar kullanmış olduklarına eminim’ diye suçluyor.”

Ukrayna’ya verilecek hafifletilmiş uranyuma Rusya hızla sert tepki gösterdi. Dışişleri Bakanlı Lavrov ve sözcüsü Zakharova, “bu mermilerin çevre kirliliği yarattığını, sivil halkta kansere yol açtığını” hatırlattı. Rusya Savunma Bakanı Shoigu’nun açıklaması ürkütücüdür: “Britanya’nın bu kararı Rusya ile Batı arasında bir nükleer çatışma potansiyelini artırmıştır.”  Putin ise “Rusya’nın bunlara ‘nükleer bileşen içeren’ silah muamelesi yaparak tepki göstereceğini” belirtti. (Global Research, 22 Mart, Global Times, 23 Mart, AP, 24 Mart 2023).

İlk karşı hamle Putin’in Belarus’a nükleer silah konuşlandırma kararı oldu. Böylece, Rusya (ve Sovyetler Birliği) ülke sınırları dışına ilk kez nükleer silah konuşlandırmış olacak.

Konu Birleşmiş Milletler’de

Hafifletilmiş uranyum şimdilik yasaklanmamıştır. Ama Orta Doğu’da kullanımının sonuçları uluslararası tepkileri artırdı. Ukrayna işgali sonrasında Endonezya, bu silahı engellemeyi öneren bir karar suretini BM Genel Kurulu’na sundu. 
7 Aralık 2022’deki oylamada bu önerge 147 ülkenin olumlu oyu ile kabul ediliyor. Rus Federasyonu ve Türkiye’nin çekimser 23 ülke arasında yer aldığını belirliyoruz. Aleyhte oy kullanan beş ülke dikkat çekicidir: ABD, Britanya, Fransa, İsrail, Liberya.

BM Genel Kurul kararlarının uygulanma gücü yoktur. Bu bakımdan beş sürekli üyeye (ABD, Britanya, Çin, Fransa ve Rusya’ya) veto hakkı tanıyan BM Güvenlik Konseyi kararlarından farklıdır.

Rus birliklerine karşı kullanılırken sivil Ukrayna halkını da zehirleyecek olan bu silahın ahlâkî sorumluluğu (Irak’ta da olduğu gibi) ABD ve Britanya tarafından umursanmamaktadır. 

***

Batı İttifakı Ukrayna savaşını tırmandıran iki kritik adım atmaktadır: Savaşın Rusya topraklarına (öncelikle Kırım’a) taşınması gündemdedir ve Ukrayna birliklerine hafifletilmiş uranyum verilmesi kararlaştırılmıştır. Bunlar Belarus’a Rus nükleer silahlarının yerleştirilmesini tetikledi; hepimizin geleceğini tehdit eden kritik bir eşiğin aşılmasına yol açtı.

Öncesi ve sonrası ile Ukrayna işgali, dünya çapında savaş karşıtı hareketlerin etkisiz olduğu bir konjonktürde gerçekleşiyor. İngiltere’nin ünlü ve şanlı Nükleer Silahsızlanma Komitesi, Ukrayna’ya hafifletilmiş uranyum yollanmasını derhal eleştirdi (Defend Democracy Press, 21 Mart 2023). Ama, geçmişte olduğu gibi yüzbinleri meydanlarda toplayarak Ukrayna’da etkili, hakkaniyetli bir barış çağrısı yapamadı.

Türkiye’de tüm ilerici güçlerin daha da duyarlı olması gerekiyor. 14 Mayıs sonrası hükümeti NATO’cu bir savrulmadan uzak durmalı; Ukrayna’da barışı savunan uluslararası güçlere katılmalıdır.