'Yeşiller’in faşistlerin kullanıldığı bir savaş kışkırtıcılığında gönüllü rol almaları şaşırtıcı değil ama hâlâ Yeşiller’de bir 'ilericilik' ve 'umut' görenler için çok deşifre edici olduğu açık.'

Ukrayna kışkırtması: Yeşiller cephede!

ABD ve müttefiklerinin Ukrayna kışkırtması hız kesmeden sürüyor. Bir plana bağlı olduğu anlaşılan bu kışkırtmanın ana hatları şöyle sıralanabilir:

1-Batı emperyalizmi içinde sahtekârlığı meslek olarak edinmiş siyasileri ve satın alınmış medyayı kullanarak “Rusya Ukrayna’yı işgal edecek” yalanını sürekli propaganda etmek.

2-Bu yalan propagandayı gerçekçi göstermek için Kiev’deki diplomatları güvenlik gerekçesiyle geri çekmek, Ukrayna üzerindeki uçuşları sigorta kapsamı dışına çıkarmak.

3-Donbass için daha önce yapılmış ve barışı koruma amaçlı Minsk Anlaşması’nı ihlal ederek Ukrayna ordusunu askeri bir yığınak yapmaya teşvik etmek. On binlerce ton silahı buraya hibe ederek yığmak.

4-Ukrayna tarafında yetişmesini teşvik ettikleri ve besledikleri faşistleri cepheye sürmek.

5-Bu kadar faşisti, Batılı askeri danışmanları ve ajanları cepheye yığmışken, Rusya’nın “Yanlış Bayrak” operasyonu yapacağını ileri sürmek, yani Ukraynalı süsü verilmiş birlikleri kendine saldırtacağını iddia etmek.

6-Donetsk ve Luhansk Cumhuriyetleri Ukrayna ordusunun saldırısı altında kalması durumunda Rusya’nın müdahil olacağını hesaplamak.

7-Rusya’nın savaşa çekilmesi ile hep bir ağızdan söyledikleri yaptırımları, Kuzey Akımı 2’nin devre dışı kalması dâhil uygulamak.

8-Batağa saplanmış bir Rusya’yı Batı cephesinde mümkün olan en az ABD askeri kullanarak kitledikten sonra Pasifik’te yalnız kalmış Çin’e yüklenmek.

Böylesine rezil bir planın bu ülkelerin emekçi halklarına rağmen işliyor olması ayrıca rahatsız edici. Ama bu konuyu başka bir yazıya bırakıp Ukrayna kışkırtmasında Alman Yeşilleri’nin oynadığı ibret verici role bakalım.

Sosyal Demokratlarla koalisyon hükümeti içinde Yeşiller’den Dışişleri Bakanı olan Bearbock iki kez kışkırtma esnasında Ukrayna’yı ziyaret etti ve birinde Donbass’taki cephe hattında çelik ceket ve başında miğfer ile dolaştığı görüldü. 

Alman Dışişleri Bakanı Annalena Bearbock’un Ukrayna ordusunun yığıldığı Donbass cephesini üstünde çelik yelek başında miğfer ile ziyaret ederek Batı emperyalizminin Ukrayna kışkırtmasında önemli bir rol oynadığı görülüyor.

Olayı yakından takip edenler için Yeşiller’in faşistlerin kullanıldığı bir savaş kışkırtıcılığında gönüllü olarak rol almaları şaşırtıcı değil, ama hâlâ Yeşiller’de bir “ilericilik” ve “umut” görenler için çok deşifre edici olduğu açık.

Yeşiller başından itibaren bir burjuva siyaseti olarak sahneye çıktılar. Sosyalizmin bütünsel yaklaşımının parçalanmasında ve sanki sermaye iktidarında çevre ve barış korunabilirmiş gibi bir yanılsama yaratılmasında rol oynadılar. 

Liberalleşmiş solcuları da içinde barındıran ve küçük burjuva radikalizmine dayanan bu hareket Almanya’da 1979’da kuruldu. 

Alman burjuvazisi çok deneyimlidir.

İşçi sınıfının dev bir kitle partisi olan Alman Sosyal Demokrat Partisi’ni 1. Dünya Savaşı’nda kendi safına çekebilmiş olan sermaye sınıfı için Yeşiller’in içindeki naif çevreci ve barışçılardan savaş bakanlığı yaratmak çocuk oyuncağıydı.

Gerçekten kısa bir süre içinde Yeşiller Alman emperyalizminin araçlarından biri haline geldiler. 

1999’da Yeşiller’in hükümete bakan olarak verdiği Joschka Ficher, Kosova’da NATO saldırısına olumlu bakınca Parti konferansında kırmızı boya atılarak protesto edilmişti. Şimdi artık Yeşiller Alman sermayesinin başlıca bir aktörü olarak her türlü operasyona rahatsız olmadan katılabilecek kıvamdalar. 

Öte yandan Ukrayna kışkırtması etrafında yaşananlar bize sosyalizmsiz ve işçi sınıfsız bir çevre mücadelesinin tekellerin hizmetine girmekten başka bir yere gitmeyeceğini çok iyi gösteriyor.

Sahtekârlığın karakteri olduğu Alman sermayesi Ukrayna’ya saldırı silahı yerine miğfer yolladı. Faşistlere ha tüfek yollamışsın ha miğfer, özünde değişen bir şey yok.

Tıpkı şimdi çevreci kesilen Alman sermayesinin, başlıca ihraç ürünü olan otomobillerinde yaptığı hile gibi. Hatırlarsanız Alman arabalarının teste tabi tutulduğunda daha az karbondioksit salacak şekilde ayarlandığı ortaya çıkmıştı.

Son dönemde nükleer enerjiden vazgeçen ve fosil yakıtlarının tüketilmesini azaltan Alman sermayesi aslında yenilenebilir enerji araç gerecinin tekelini ele geçirmeyi amaçlıyor. Bir yandan da elektrikli arabalar için gerekli ham maddenin kaynaklarına rekabet içinde yöneliyor.

Oysa kapitalizmin yarattığı iklim ve çevre değişikliği için öncelikle mülkiyet biçiminin, tüketim alışkanlıklarının ve yaşam tarzının dünya ölçeğinde değişmesi gerektiğini çok iyi biliyoruz. Bunun için sermaye sınıfından kurtulmak gerekiyor.

Savaşlardan ve çok tehlikeli, nereye varacağı belli olmayan savaş kışkırtmalarından kurtulmak için olduğu gibi.