Kuzey’de ABD, Güney’de ABD. Birileri de buradan ikinci Kurtuluş Savaşı, Akepe’yi kuşatmak isteyen ABD hikayesi çıkartacak, seçimlere 'vatan kurtaran Şaban' modunda gidecek, biz de yiyeceğiz.

Tırmandırma

Biri içeri bakıyor, biri dışarı. İkisi de aynı adresi gösterdi. Tam da Akepe’nin siyaset biçimini tanıyanların beklediği gibi. Bir de kasaya oturtulan var. O çok epistemolojik bir konu olduğu için bu denkleme girmediğini varsayabiliriz.

Önümüzde bir seçim olduğu söyleniyor. İnanmak için de, tersi için de sebep çok. Olacağını varsayalım. Türkiye’nin emekçi halkı benzeri görülmemiş bir hızla yoksullaştırıldı. Ortodoks olmadığı söylenen, aslında neoliberal iktisat bakımından tam da kitabın orta yerini işaretleyen bir kaynak aktarımı devam ediyor. En önemli fark gelişmiş kapitalist ülkelerde ve onu izleyen az gelişmiş ülkelerde olduğu gibi soygunun vahşetini örtme çabası bulunmaması. Bal gibi “damlama teorisi”ni uyguluyor Akepe ama hamam tasıyla boca ediyor kaynakları sermayenin çarkına. Çarklar dönüyor, artan su önce sistemi kurgulayanların cebine giriyor. Aşağı sızmıyor. Akepe o suyun çok küçük bir miktarını emekçilere içine azıcık gülsuyu katarak ve kendi cebinden geldiğini özellikle vurgulayarak dağıtıyor. Ne demişti Fuat Oktay? “Doğalgaz faturalarınızın 80 lirası bizden…” Kızacak bir şey yok. Doğru söylüyor. Gülsuyu kısmı da Diyanet’in görevi. Ortodoks olmayan ne? Neoliberal iktisat tam tekmil uygulamada ama hırsız robdöşambr ile değil gecelik entarisiyle dolaşıyor evimizde. Ekonomiye girmeyecektim ancak bundan kaçınmak zor. Biz dönelim dahili ve harici meddahların seçime dönük manevralarına.

Mersin’de geçen hafta bir polisevine saldırdı PKK. Bu eylemiyle Akepe’nin kara gün dostu olduğunu da gösterdi bir kez daha. İçişleri Bakanı fırsatı kaçırmadı CHP’ye kesti faturayı. İktidar bültenlerinde bir örnek başlıklar atıldı. Heyhat tutmadı. Eylemi üstlenen PKK saldırıyı gerçekleştirenlerin isimlerini açıklayınca çöktü hikayenin o kısmı. 

Burada bir parantez açalım. Ne iktidar ne de muhalefet “PKK yalan söylüyor” dedi. Garip değil mi? Ülke nüfusunun en az yüzde sekseni bakımından bir nefret objesi olan bir örgütün sözünü ben de dahil herkes veri olarak kabul etti. İçişleri Bakanı  “Biz taksicinin yalancısıyız” mealinde bir demeçle örtüverdi üstünü ilk günkü amatör kurgunun. Hemen dizinin bir sonraki bölümüne geçtik. Saldırganlar uçarak gelmişlerdi. “Paramotor” denen, motoru ve paraşütü bulunan bir alete Münbiç’ten binmişler, 12-13 saat uçmuşlar, Tarsus’a konmuşlardı. Peki, onu da aldık, kabul ettik diyelim. Asıl bomba sonrasında geldi. Eylem Amerika’da planlanmıştı. Tam söylersek, ABD merkezliydi. Kanıtı da ortadaydı. ABD eylemi gerçekleştirenlerin silah bilgilerini talep etmişti. Gereken yanıtı almıştı elbette. Buradan anlamamız gereken şuydu: ABD Türkiye’ye pardon ülkeyi ışık hızıyla kalkındıran ve Ay’a sert inişe hazırlayan Akepe’ye karşı hain bir mücadele yürütüyor ve polisevleri gibi stratejik önemi büyük hedefleri imha etmek için paramotor gibi gelişmiş silahları da kullanarak teröristleri vatanın bağrına indiriyordu. Tartışmak haddim değil, kesin doğrudur.

Dahili cenahta bunlar olurken, harici cenahın sekreteri Mevlüt Bey, Ula ilçesinde bal peteği üretim tesisleri ve mermer işleme fabrikası gibi altın çağını yaşayan Türk diplomasisi bakımından çok önemli merkezleri ziyaretinin arasına tarihi bir açıklama sığdırmayı başardı. TRT’den aktarıyorum: “ABD’nin bu kararına somut adımla cevap vereceğiz. Madem tırmanma istiyorsunuz Ada’da, biz de gerekeni yapacağız.”

Bağlamı anımsatmazsak birçoğumuza anlamsız gelecek sözler bunlar. ABD geçtiğimiz haftalarda Güney Kıbrıs’a uzun yıllardır uyguladığı silah ambargosunu kaldıracağını açıkladı. Her ne kadar ambargo bugüne kadar AB üyesi de olan GKRY’nin silahlanması bakımından ciddi bir sıkıntı yaratmasa da bu kararın elbette siyasi ve stratejik bir ağırlığı var. Kıbrıs’ta Birleşik Krallığın egemen üsleri bulunduğunu, ABD’nin Körfez savaşları da dahil Orta Doğu’daki bütün saldırılarında  bu üsleri tepe tepe kullandığını da bilmiyormuş gibi yapalım şimdilik. Rusya ile boy ölçüşmenin her geçen gün yeni bir aşamaya evrildiği bir ortamda, GKRY ile askeri yakınlaşmanın ve Ada’nın jeopolitik konumunun emperyalist hegemonya bakımından daha da etkin kullanılmasının amaçlandığı açık. Yunanistan’ın Girit adasındaki ve Dedeağaç limanındaki askeri yığınak ile GKRY’deki gelişmeler arasında bir bağlantı bulunduğuna da kuşku yok. Yalnız bunun bölgenin en önemli ABD üssü olan, taktik nükleer silahlarla donatılmış İncirlik’i barındıran Türkiye ve onu Akepe eliyle yöneten sermaye sınıfıyla ilişkisi olduğu konusu biraz şüpheli.

Alanya’dan sorumlu Hariciye sekreteri tırmanmaya karşılık vereceğimizi söylediğine göre Kıbrıs’ın kuzeyine Türkiye de askeri yığınak yapacak demektir. İlave asker göndermekte sorun yok. Kaynak bizde. Emekçilerin çocuklarını alıp gönderiyorsun, yetmezse itinayla yarattığın işsizler ordusundan seçip sözleşme yapıyorsun. Yüzde yüz yerli ve milli.  KKTC’deki asker sayısı kimilerine göre 40, kimilerine göre 60 bin. 100 bine de çıkartabiliriz. Yalnız bunları donatmak da gerekiyor. Orası biraz daha sıkıntılı. Kullanacağın silah ve cephanenin tamamı bizden mi? Tanklar örneğin…Sakarya’daki Tank-palet fabrikasından mı geliyorlar? 

Sözü çok dolandırdım. Özetleyeyim. ABD’nin Rum Yönetimi’ne silah vermesinden rahatsız olan Türkiye Ada’nın kendi hakimiyetindeki bölümüne daha fazla silah yığacak. Güzel. Yalnız bunların en az bir bölümü de ABD silahları. Kuzey’de ABD, Güney’de ABD. Birileri de buradan ikinci Kurtuluş Savaşı, Akepe’yi kuşatmak isteyen ABD hikayesi çıkartacak, seçimlere “vatan kurtaran Şaban” modunda gidecek, biz de yiyeceğiz. Öyle mi?

ABD’nin dünyayı kana ve yoksulluğa boğmaya devam eden emperyalist saldırganlığıyla mücadele etmek Komünistler için  önemli değil mi? Elbette önemli, öncelikli ve desteklenmesi gereken bir tavır. Gel gör ki, tam zokaya takılacağız, basında bir haber: “Akepe heyeti F-16 pazarlığı için ABD’ye ikinci kez gidiyor.” Dışişleri değil, Milli Savunma değil, Genelkurmay ya da Hava Kuvvetleri de değil. Efkan Ala başkanlığında Akepe heyeti gitti 27 Eylül’de Washington’a. Üç gün boyunca temaslarda bulundu ABD Kongresi’nin her iki kanadıyla. Ardından bir haber daha. Bu kez ekonomi sayfalarından: “Kamu Bankaları da (Rus Ödeme sistemi) MİR’den çıktılar”. Tesadüf bu ya, ABD Hazine Bakan Yardımcısı’nın Türkiye’yi ziyaretinin  hemen ardından.

Tam da Soylu ve Çavuşoğlu, en yüksek perdeden “Amariga”ya terörizm ve saldırganlık suçlamaları yöneltirlerken. Gel de çık işin içinden!