Birkaç yıl sonra çocuklarımızın AKP anlayışını benimsemekten başka bir şansı kalmayacaktır. Laik eğitimi savunan öğretmen örgütlenmesi olmayacaktır. Tehlikenin farkında mısınız?

Tehlikenin farkında mısınız?

Bilindiği gibi Cumhuriyetin kuruluş yıllarının bir başarısı, Konya Orta Öğretmen Okulu’nun Ankara’ya taşınıp 1930’larda Pedagoji bölümü açılarak Gazi Eğitim Enstitüsü’ne dönüştürüp öğretmen okullarının niteliğinin artırması ile 1940’ta da Köy Enstitülerini açmasıdır. Bu okullardan genelde cumhuriyet değerlerine sahip çıkan, halktan ve emekten yana olan yurtsever öğretmenler mezun olmuştur. Bu öğretmenler sayesinde "fikri hür, irfanı hür ve vicdanı hür" olarak yetişen gençler 1960 ve 1970’lerde her türlü sömürüye karşı olmuşlar ve ülkenin bağımsızlığını savunmuşlardır. Bu öğretmenlerin çoğu laik ve bilimsel eğitimi savunan örgütlerde toplanmışlardır. Bu öğretmenlerden ve öğrencilerden en çok şikayet edenler ise Süleyman Demirel iktidarları ile silahlı kuvvetlerin sağcı kanadı olmuştur. S. Demirel, laik ve bilimsel eğitim yanlısı öğretmenlere karşı milliyetçi dense de nasıl oluyorsa aynı zamanda Amerikancı olan örgütlenmeleri desteklemiştir; öğretmen okullarında kadrolaşmıştır. Genelkurmay başkanlığından cumhurbaşkanı olan Cevdet Sunay, ülkenin geleceğinin bağımsızlıktan yana olan gençlere değil de imam hatiplilere bırakılmasını istemiştir. 12 Mart 1971 muhtırasını veren silahlı kuvvetler de, bağımsızlık yanlısı gençlerin üzerine hışımla ve vicdansızca gitmiştir. Yine de 1980 darbesi öncesinde laik ve bilimsel eğitimi savunan öğretmen örgütlerindeki üye sayısı, diğerlerinin iki katından fazladır.

12 Eylül darbesini yapan Amerikancı subaylar, öğretmen yetiştirme işini eğitim bakanlığından alıp üniversitelere devretmiştir. Rektörlerle dekanların çoğunu laik ve bilimsel eğitime mesafeli olan Türk-İslam sentezi anlayışında olanlardan seçmiştir. Kapatılan öğretmen okullarındaki ilerici kadrolar tasfiye edilirken, diğerlerine yeni yapılanmada görev verilmiştir. 12 Eylül darbesi ve sonrasındaki piyasacı ve gerici politikalar nedeniyle, 2002’de, AKP iktidara geldiğinde, laik ve bilimsel anlayışa uzak olan eğitim örgütlerinin üye sayısı (143.391), laik ve bilimsel eğitimi savunanların üye sayısına (149.383) çok yaklaşmıştır.

Bu arada, YÖK Başkanı Prof. Dr. Mehmet Sağlam zamanında, 1994’te Dünya Bankası (DB) ile "Hizmet Öncesi Öğretmen Yetiştirme Projesi" başlatılmıştır. Bu proje DB’den alınan krediyle ve DB uzmanlarının öncülüğünde yürütülmüştür. YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz zamanında, bu proje sonunda DB uzmanlarının önerisiyle yapılandırılan ve DB-YÖK modeli denebilecek bir öğretmen yetiştirme modeli taslağı 1997’nin ilk aylarında gündeme gelmiştir. Bu taslakla ilgili en kapsamlı eleştirileri, eğitim enstitüsünden eğitim fakültesine dönüşen kurum mensupları yapmıştır. Eleştiriler, modelin geçmiş deneyimlerden ders alınmaması, öğretmenin mesleki niteliğine ve genel kültürüne önem verilmemesi ve ülke koşullarına uygun olmaması gibi konularda yoğunlaşmıştır. Model hakkında tartışmalar sürerken R. Okçabol, laik ve bilimsel eğitimi savunan sendika yetkililerine, “Bu model uygulandığında üye bulamayacaksınız” gibilerinden serzenişte bulunmuştur. Ancak haklı ve yerinde eleştiriler yapan eğitim fakültelerinin dekanları bile bu modele 20 Mart 1997 tarihli YÖK toplantısında onay vermiştir . Bu taslak, önemli eleştirilere aldırmadan 1997 Kasımında uygulanmaya başlanmıştır.

Bu model 2002-2003 öğretim yılından itibaren mezun vermeye başlamıştır. AKP iktidarında atanan öğretmenlerin hemen hepsi bu modelde yetişmiş öğretmenlerdir. Bugün gelinen noktada laik ve bilimsel eğitime karşı olan sendikalardaki üye sayısı 638 bine çıkmışken laik ve bilimsel eğitimi savunanların sayısı ise 242 binde kalmıştır.

AKP, belki de bu nedenle, 2002 öncesine göre her şeyi değiştirdiği halde, bugüne kadar öğretmen yetiştirme sistemine pek dokunmamıştır. Ancak 2004’te, öğretmenleri aday öğretmen, öğretmen ve başöğretmen gibi ayırıp onların güç birliğini engellemek ve yandaş öğretmen yetiştirme hedefiyle 5204 sayılı bir yasa çıkarmıştır. Bu yasanın öğretmenleri bölen maddeleri Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından iptal edilmiştir.

Bilindiği gibi AKP, zaman zaman kendi kültürel değerlerini topluma benimsetememekten yakınmaktadır. 4+4+4 yasası, dershane yasası, yönetmelik değişiklikleri, imam hatiplere yapılan yatırım, Liseye Geçiş Sitemi, 2017 müfredatı ile öğretmen adaylarının mülakatla alınması bu amaca ulaşmak için getirilmiştir. Laik ve bilimsel eğitim karşıtı sendikalar bu yönde AKP’ye yardımcı olmaktadır. Ancak laik ve bilimsel eğitim anlayışına sahip öğretmenler, öğrencilerin çağdaş değerler kazanmasına yardımcı olmaya devam etmektedir. AKP’nin temel sıkıntılarından biri, sistemde var olan laik ve bilimsel anlayış sahibi olan öğretmenlerdir.

2017 müfredatından daha gerici olan "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli"nin uygulamaya konması, eğitim bakanlığının 2023 sonu ve 2024 başlarında yayımladığı kitaplar ve 2024-2028 strateji planı, AKP’nin gericileşmeye yeni bir hız vermek istediğini göstermektedir.

Bilindiği gibi, 30 Nisan 1992 tarih ve 3797 sayılı yasa eğitim bakanlığının görevlerini açıklayan ve Milli Eğitim Akademisinin kurulacağını açıklayan bir yasadır. O zamanların yaklaşımına göre bu akademi yalnız eğitim yöneticisi yetiştirecekti. AKP 14 Eylül 2011 tarihinde 3797 sayılı yasayı iptal edip 652 sayılı KHK ile bakanlığı yeniden yapılandırmıştır. 652 sayılı KHK ile iki yıl önce çıkardığı 7354 sayılı "Öğretmenlik Meslek Kanunu"nda Milli Eğitim Akademisi kurulmasıyla ilgili maddeye yer vermeyen AKP’nin, şimdi "Öğretmenlik Mesleği ve Milli Eğitim Akademisi Kanunu Taslağı"nı gündeme getirmesi de gericileşmenin okullarda kök salması içindir.

Bu taslağın en olumsuz yanlarından biri, akademinin öğretmen/eğitimci yetiştirecek olmasıdır. Taslağın 27. maddesine göre akademinin bir görevi, "Bakan tarafından verilecek diğer görevleri yapmak"tır. Bu madde akademinin ‘akademik’ birim olarak değil, AKP’nin siyasetini uygulayacak bir birim olarak tasarlandığını göstermektedir.

Taslağın 28. maddesi ile bakanın/ bakan yardımcısının başkanlığında, Akademi Başkanı, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı, Personel Genel Müdürü, bir YÖK üyesi, Bakan tarafından üniversiteler ile farklı kuruluşlardan belirlenecek üç temsilciden oluşacak "Akademi İzleme ve Yönlendirme Kurulu" oluşturulacaktır. Bu yapıdaki kurul, Akademinin bir AKP’li kuruluş olarak tasarlandığının kanıtıdır.

AKP’lilerden oluşacak bu kurul, doğal olarak AKP yandaşı öğretim elemanlarını istihdam edecektir. Yöneticileri ve öğretim kadrosu AKP’li olan bu akademi, herhalde AKP’li öğretmen/eğitimci yetiştirecektir. 4+4+4 yasasının, müfredat değişikliklerinin ve seçme sınavı değişikliklerinin yapamadığı işi bu akademi yapacaktır: Gelecek yıllarda emekli olacak laik ve bilimsel anlayıştaki öğretmenin yerini bu akademiden mezun öğretmen alacaktır. Birkaç yıl sonra çocuklarımızın AKP anlayışını benimsemekten başka bir şansı kalmayacaktır. Laik eğitimi savunan öğretmen örgütlenmesi olmayacaktır.

Tehlikenin farkında mısınız?

[email protected]