Bazı edebi çevreler Sevgi Soysal’ın Tante Rosa karakterinin ve yazarın kendisinin başlarda bohem olduğunu, sonra sonra toplumsal ve siyasal yazılar yazdığını söylüyor. Halbuki bohem duygu durumları da, coşkunluk da yaşama içkin değil midir? 1970’lere giden dönemde yükselen toplumsal hareketler bireyi de etkilemez mi?

Tante Rosa’nın Aynasından…

Tante Rosa’yı, Yürümek’i, Yenişehirde Bir Öğle Vakti’ni ve nicelerini üretmiş hayat dolu bir kadını, yani Sevgi Soysal’ı, bir köşe yazısına sıkıştırmak yetersiz elbet. Ancak doğumunun 84., ölümünün ise 44. yılında, Sevgi Soysal’ı anarken süregelen tanışıklığıma henüz eklenmiş Tante Rosa’yı es geçmemem gerektiğini hissettim. Tante Rosa’yı ve beraberinde Sevgi Soysal’ı biraz olsun konuşmak geçti içimden. Ama derya deniz bir kadın Sevgi Soysal, bir kitabını ele alırken diğerlerini bırakınca eksik kalacak ve anlaşılmayacakmış gibi geliyor insana. Hem bir kitabından yola çıkarak muazzam bir tanışıklığa vesile oluyor hem de yarım kalıyor insanın içinde. Biri ve hepsi sanki Sevgi Soysal.

Tek başına Sevgi Soysal’ın yaşamını ele almak bile mücadeleye atılan bir insanın resmini çizmeye yetiyor sanki. Hayatının son birkaç yılını ise başka bir mücadeleyle, Londra’da kanser tedavisi görerek geçiriyor. Orada yapmaya başladıkları bir radyo programında programın geleceğini, içeriğini ve amacını tarif ederken yarattığı Tante Rosa karakteri için de bir tariften bahsediyor sanki Soysal: “Yapmayı umduğum buradaki izlenimlerle ülkemdeki izlenimler arasında ufak bağlantılar, sıçramalar yapmak. Çünki dünya aslında o kadar küçük ki burada olan bir olay bir yerde

bizim ülkemizde de oluyor. Yalnız yankısı değişik, boyutları değişik ya da ülkemizde olan bir olayın çok değişik bir benzerini, yankılarını burada izliyoruz. Bu olaylar bazen ciddi bazen rastladığımız gülünç olaylardır. Mesela alışveriş tutkunu vatandaşlarımızın halleri…”

İşte tam da böyle bir kitap Tante Rosa. Her ne kadar “kökü dışarıda”, “bizde yaşanmaz”, “yok bizde böyle şeyler” dense de bazı çevreler tarafından, bizim hikayemizdir aslında Tante Rosa. 11 yaşında bir kız çocuğundan hayatın son günlerine kadar uzanan yaşam öyküsünde hayatta insana ve kadına biçilen rollerin sorgulanması, alışılmışın dışındaki kadınlık ve annelik, yalnızlık ile birlikte varoluşsal sorular ve kaygılar… Hatta var olmayı, yokluk ve varlık arasındaki son bulmaz çekişmeyi anlatıyor Sevgi Soysal Tante Rosa’sında. Zaman zaman belki kendi buhranlarını, zaman zaman da hayatından geçip gidenlerin bıraktığı izleri görüyoruz. Kendisi de söylüyor, anneannesinden teyzesine, bazen de kendi iç yolculuğuna açılan kapıdır aslında Tante Rosa.

14 öyküden oluşan bu kitabın ikinci öyküsünde Tante Rosa rahibelerin okuluna gidecektir. Dini bir kurumun uygulamaları sonucu kişinin içinden geçtiği sorgulamaların, toplumsal yaşamı düzenlemeye çabalayan baskı aygıtının kişice sorgulanarak bazen reddedilmesinin bizim coğrafyamıza yabancı olduğunu kim iddia edebilir ki? Hele de bunca tarikat yurdunda, cemaatlerde yaşananların artık gizlenemez, saklanamaz biçimde torbalardan dolup taşarcasına aktığı bugünlerde.

Okulda yaralandıktan sonra rahibenin Rosa’yı inandığı tanrısıyla korkutması, cezalandırdığını söylemesi üzerine tanrıdan yaşadığı kopuşu çocuk aklıyla şöyle ifade ediyor Tante Rosa: “Mavi gözlü yakışıklı İsa böylesine kindar bir Tanrı’nın oğlu olamaz.”. O andan sonra tanrı bu kadar kötüyse var olsa ne yazar ki.

O çok bildiğimiz, hatta bu da klişe artık dediğimiz öykülerden farklı bir hayat yaşamamaktadır ki Tante Rosa. Bu sebeple hepimizin çok iyi bildiği, klişeleşmiş olsa da hala hayatta yer alan şeyleri yaşar Rosa da. Yaşar ve bilinen klişe gerçekleşir; istemediği bir çocuğu doğurmak, istemediği bir adamla evlenmek, istemediği cinselliği yaşamak zorunda kalır. Ama bu zorundalığa daha fazla boyun eğmez, üç çocuğunu da terk ederek yaşamak zorunda bırakıldığı düzenden uzaklara giderek bireysel bir başkaldırı gerçekleştirir. Bundan sonra ‘kötü kadın’ imajı dolayısıyla toplumun dışına itilmiş birisi olacaktır Tante Rosa. Bu imaja sahip olsa da hiç durmayacaktır; inatla, istekle, sevgiyi arayarak yaşamaya devam edecektir. Ve bilecektir ki emeğiyle yaşayan herkesin bir örgütü olmalıdır. Bunu bir hikayesinin sonunda kendisi de ifade etmektedir. Bu ifade Soysal’ın da hayatta her zaman arayışı olan bir kadın olduğunu bize göstermektedir. Uygun zemin oluştuğunda Sevgi Soysal’ın arayışı filizlenecek ve kendini gösterecektir. Ve aslında her zaman toprağın altında örtük de olsa hareketliliğin var olduğunu göstermektedir. Sevgi Soysal’ın edebi kişiliğini kendimce tarif etmeye kalksam, bireyi var olduğu toplum içinde ele alan ve gündelik yaşamın sadeliğini resmetmeyi önemseyen bir yazar olduğunu söylerdim.

Tante Rosa ve Sevgi Soysal hayattaki yolculuğuma her zaman eşlik edecek. Bir kadın için kendine, çevreye ve yaşama bakışın belki en iyi öğretmenlerindendir Sevgi Soysal. Bazı edebi çevreler Sevgi Soysal’ın Tante Rosa karakterinin ve yazarın kendisinin başlarda bohem olduğunu, sonra sonra toplumsal ve siyasal yazılar yazdığını söylüyor. Halbuki bohem duygu durumları da, coşkunluk da yaşama içkin değil midir? 1970’lere giden dönemde yükselen toplumsal hareketler bireyi de etkilemez mi? Sevgi Soysal bu toplumun dışında mıdır ki? Sevgi Soysal bizlere batmak hakkına da çıkmak hakkı kadar sahip olduğumuzu öğütlemiştir.

Kitabın ve Tante Rosa’nın yaşamının sonunda O’nun yaşadığını belgeleyen tek şey tomar tomar ve katman katman toz tutmuş kağıtlardır. Ölümü de sürünceme de kalmış, dışlanmış bir kadının sonudur. Ama yine de kitap bittiğinde elimizde kalan tek duygu hüzün olmamaktadır. Beraberinde ne olursa olsun dik durmuş bir kadının gururuna hayranlık, yalnız kalmış olmasına sorgu vardır. Başına gelenlerin ironi olmasını dilersiniz. Ancak Tante Rosa’nın eksik

bıraktığı bir şey vardır. O da içinde bulunduğu toplumsal koşulları değiştirmek yerine hayatındaki en önemli dönüm noktasını bir kaçışla sağlamış olmasıdır. Yaşadığımız zorlukları yaratan içinde bulunduğumuz ve nereye kaçsak da karşımıza çıkacak olan toplumsal yapı ise ortadan kaldırıp, insana yakışanını kurmak için de toplumsal mücadelenin bir parçası olmalıdır Tante Rosa.