'Faziletin Yayılması ve Ahlaksızlığın Engellenmesi Bakanlığı' ilkin işe müzik ve ona eşlik eden unsurları ıslah etmek hedefiyle işe başlıyor.

Taliban ve Bahtiyarlık Çağı’na musiki ile giriş

Mutluluk Çağı da diyebiliriz. Yaygın değişiyle Asrı Saadet Dönemi. İslam’ın en katıksız haliyle uygulandığı, Hz.Muhammed’in doğumundan ölümüne kadar olan dönemi ifade eder. İlhamını, Peygamber’in hadisi şerifi olarak tasdik edilen “insanların en hayırlısı benim asrımda yaşayanlardır” sözünden alır. Az da olsa bazı kaynaklarda Peygamber’in ölümünden sonra Ebubekir’le başlayarak Ömer, sonrasında Osman’la devam eden ve Ali’de sonlanan Dört Halife döneminin de bahtiyarlık çağına eklendiği görülmektedir. Ne ki Müslümanlar arasında pek çok öldürüşmelerin yaşandığı, halifelerin bizzat kendilerinin ya bir gece baskınıyla yatağında ya da camide namaz kılarken katledildiği bir dönemi bahtiyarlık dönemi olarak tarihlemenin pek de yakışık olmayacağını düşünen ulema buna şerh koymuştur.

Peygamber’in doğumu Asrı Saadet Çağı’nın müjdecisi olarak kabul edilse de saadet, ben bahtiyarlık demeyi daha uygun buluyorum, vahiy’in Allah’ın kelamı olarak Peygamber’in kalbine doğması ve bunu insanlara iletilmesiyle başlamıştır. Kul işine benzetmek elbette olmaz haşa ama bir çalım kanun kuvvetinde kararnameye benzetebiliriz vahiy’i. Bundan ayrılan yanı değiştirilemez oluşudur. Günlük yaşamda karşılaşılan ekonomik, siyasal, sosyal hayata dair kimi sorunların çözümüne yönelik Peygamber’in söz ve davranışlarına da hadis denildiğini biliyorsunuz. Bunu da bir nevi yönetmelik olarak tarifleyebiliriz.

Bahtiyarlık Çağı hem ayetlerin hem de hadislerin rehberliğinde İslam’ın emirlerinin katıksız olarak uygulandığı en şahane çağdır. Cahiliye döneminden çıkışın en açık halidir. Sürekli mutluluk hali…

Buraya kadar yazılanlar “giriş” olarak kabul edilsin.

Gelelim Taliban’a:

Taliban Cahiliye’den çıkıştır. Uygulamaları bunun işaretidir.

Haydi Bismillah, başlar başlamaz kurdukları bakanlığa bakar mısınız. Tek kusuru, buna kusur denirse, adının biraz uzunca olması ama olsun, akılda kalmayacak kadar değil: “Faziletin Yayılması ve Ahlaksızlığın Engellenmesi Bakanlığı.”

Şimdi ben buna fesuphanallah, dünyada ilk olmalı derken, ardından da Birleşik Arap Emirliklerinde “Mutluluktan Sorumlu Devlet Bakanlığı ile “Hoşgörü Bakanlığı” adıyla iki bakanlığın faaliyet gösterdiğini okuyunca, bu vesile ilhamını nereden aldıklarını öğrenmiş oldum.

“Faziletin Yayılması ve Ahlaksızlığın Engellenmesi Bakanlığı” ilkin işe müzik ve ona eşlik eden unsurları ıslah etmek hedefiyle işe başlıyor. “Eşlik” derken kastedilen her türden çalgı aleti ve kadın, erkek ahenkli sestir. Yasaklıyorlar. Bahtiyarlık Çağı’na giriştir. İlhamını hadislerden alıyor. Bunlardan rastgele birini aktarıyorum.

Kavalla başlıyoruz:

İmam Nâfi’nin anlattığına göre günlerden bir gün Abdullah b. Ömer’in atının terkisinde olduğu halde giderlerken kaval sesi işitiyorlar. Bir çoban kavalla ahenkli sesler çıkartıyor. Nafi’nin demesine göre Abdullah parmaklarıyla kulaklarını tıkıyor. Bir hayli gittikten sonra parmakları kulaklarında olduğu halde Nafi’ye soruyor Abdullah: “Bitti mi..?” Nafi, artık işitilmediğini söyleyince Abdullah rahatlıyor ve anlatıyor: “Bir kere Resulullah’la birlikte bulunuyordum. Böyle bir ses işitmişler ve aynen benim yaptığım gibi yapmışlardı.” Bunu hafızasının pek güçlü ve takva sahibi olduğu söylenilen Ebu Davud Abdullah’tan naklen anlatıyor. Hadistir.

Kuşkusuz burada çobanın kavalı ahenksiz üflediği bu nedenle Peygamber’in kulaklarını tıkadığı akla gelebilir, tabi neden olmasın, olabilir ama tambur eşliğinde türkü söylemek isteyen ve bunun için Peygamber’den izin isteyen bir kişiyi Peygamber’in seni dövdürürüm diye uyarmasına ne demeli? Bu hadisin devamında Peygamber’in adamcağızı türkü söyleyip çalgı çalması halinde dövdürmekle yetinmeyip kafasını tıraş ettirdikten sonra sürgüne göndereceği uyarısının da olduğunu aktarmak isterim. Yazının sonunda kaynak olarak belirttiğim kitabın ortak yazarlarının bu hadise dair değerlendirmeleri de şöyledir:

“…Görüldüğü gibi, hadiste anlatılan olay ve bu hususta söylenen sözler musikinin ve musikiyi meslek haline getirmenin ve ondan para kazanmanın haram olduğu mevzuunda aksine ihtimal bırakmayacak şekilde gayet açık ve nettir.”

“Tef” hariç.

Tef çalabiliyoruz.

Ancak şartlı.

Kimi hadis alimleri bu vurmalı çalgının sadece ve sadece “hayırlı bir işin” çevreye duyurulması maksadıyla çalınabileceğini şart koşup , delil olarak “Nikâhı ilan ediniz ve onda tef çalınız “ hadisini ileri sürerken; bunu zayıf bulan kimi alimler “ses”i de işin içine katmışlar ve karşı delil olarak “Helal nikâh ile haram nikâh arasındaki fark helal olanında ses ve tef bulunmasıdır” hadisini ileri sürerek uzun yıllar sürecek olan bir tartışmanın kapısını açmışlardır.

Şimdi böyle yazınca aklıma geldi, Mustafa Sabri Efendi’nin adını duymuş olmalısınız. Ehl-i Sünnet yolunun ödünsüz savunucusu olduğu söylenilerek pek övülür. Hani Kurtuluş Savaşı sırasında,1920’de , Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının idamları için fevte veren son Osmanlı şeyhülislamı… Onun da musiki tartışmalarına katıldığını görüyoruz. Üstelik Sabri Efendi’nin, şarkı söylemeye yeltenen devlet adamlarını da işin içine kattığı görülüyor. Dolayısıyla bu, günümüzde kalabalıkları coşturmak için şarkı söyleyen ve onları şarkıya katılmaya davet eden kimi kişilere bir gönderme olarak değerlendirilebilir ki çok fena ve şöyle :

“… Bunun içindir ki, ciddi bir devlet adamının veya alimin velev en nefis , en sanatkarane dahi olsa bir şarkıyı öğrenmesi, onun haysiyet ve ciddiyetine yakışmadığı gibi, kendisinden böyle bir şeyin istirham edilmesi de büyük bir cüret sayılır.” Yemin ederim çok fena!

Her neyse, Taliban’ın şahane icadı “Faziletin Yayılması ve Ahlaksızlığın Engellenmesi Bakanlığı”nın daha en başta ahlaksızlığı önleyicilik ilkesi çerçevesinde musikiyi tef, ses, nefes, nağme, şu bu ayırım gözetmeden toptan yasaklamasında İslam’a göre bir aykırılık görülmemektedir. İlla musiki dinlenecekse Allah’ın bahşettiği tabiattaki ağaç ve yaprakların ahenkli salınışlarından, kuşların ve böceklerin coşkulu seslerinden, derelerin ve yağmurun tatlı şırıltılarından oluşan tabiat senfonisi ne güne duruyor. Dinlenebilir. Buna yasak yoktur. Bu da benim fikrimdir . Özet: Taliban’ın iktidara gelişi Afganistan’ın Asrı Saadet’e girişinin müjdesidir.

Not: Bu yazıda kullanılan kaynak, Ahmet Yakutcan-Cuma Ömür, İslam’da Resim, Heykel ve Musiki, Nil Yayınları,1989,İzmir.