Kapitalizmde anarşi ve belirsizlik süreklilik kazanma eğilimindedir. 

Süreğenleşen belirsizlik

Son günlerde düzen içi muhalefete üzerinde tepinme fırsatı sunan potlardan biriydi. Erdoğan İstanbul’da Pakistan Cumhurbaşkanının da katıldığı bir törende şöyle dedi: “Türkiye olarak İran üzerinden gerçekleşen, yoğunlaşan bir göç dalgası ile karşı karşıyayız. En başta bölgenin ve Afganistan’ın bir an önce istikrara kavuşturulması için her türlü çabayı göstermeye devam edeceğiz. Bunun için de Pakistan ile işbirliğimizi artırarak sürdürmemiz gerekiyor.” Bu yazı açısından asıl önemli olan buradaki ilk cümle. Konuşmanın tarihi ise 15 Ağustos.

Oysa, aynı Erdoğan, bundan sadece dört gün önce, kendisinin kesin destekçisi olarak sivrilmiş iki televizyon kanalının ortak yayınında, Afganistan’dan gelen göçün öyle abartıldığı gibi olmadığını, İran sınırında alınan duvar ve benzeri önlemlerle bunun karşılandığını söylemişti.

Bu çok kısa ara ile ortaya çıkan iki çelişik ya da, en kibar deyişle, birbirini desteklediği söylenemeyecek iki farklı açıklama neyin göstergesi sayılabilir? Benzerlerine birçok kez rastlanmıştır,  birbirinden farklı olmak bir yana, zaman zaman neredeyse birbirini yalanlayan açıklamalar kimseyi şaşırtmayacak kadar çok olmuştur, denebilir. Adı geçen politikacının aralarında uzman sayılanların da bulunduğu kimilerince pek açıklayıcı sanılıp ikide bir yinelenen “pragmatizm”ine de verilebilir. Büsbütün yanlış ya da ilgisiz denemez. Bununla birlikte, böylesi, üstünkörü bir anlatım olur ve duruma kayda değer bir açıklık getirmez. Öyleyse, o kadarla yetinmeyelim.

Orada bırakılmayıp konuşmalarına anlam yüklenmeye çalışılan öznenin, içinde bulunduğu gerçekliği kavrama yetisi ile bağlantılı bazı yorumlar yapılabilir. Aynı öznenin ve başında bulunduğu aygıtın darmadağınık, eşgüdümsüz, umarsız sıfatlarının, hemen, ilk bakışta yakıştırılabileceği durumu vurgulanabilir. Bunlarda hiçbir biçimde gerçekçilikten, nesnellikten uzaklık yoktur.

Yine de, bunları bir kenara not etmekle birlikte, bütün özneleri ve onların etkileyip yönlendirmeye çalıştıkları öğelerin hepsini birden sarıp sarmalayan nesnel gerçekliğin kendisini hiç unutmamak gerekiyor. Gerçekliğin ya da, başka bir anlatımla, bütün olup bitenin üzerinde devindiği zeminin güncel görünümünü belirleyen özelliğin ise kayganlık, belirsizlik, kararsızlık türü sözcüklerle anlatılabileceğini ileri sürebiliriz. Böyle bir zeminde bu kadar çok konuşmanın “bir dediği bir dediğini tutmama” sonucuna ulaşmasını önlemek, her ölümlünün harcı değildir; bir ara sonuç olarak eklemek mümkün görünüyor.

Bu anlatımı daha eksiksiz yapabilmek, sözcüklerle yetinmeyip uzun boylu betimlemelere yahut kapsamlı çözümlemelere başvurmayı gerektirir aslında. Bunlara girişmek içinse bu tür yazılar hem üç aşağı beş yukarı belirlenmiş boyutları hem de işlevleri bakımından elverişli sayılmaz. Ama, söz buralara gelmişken, az önce belirttiğimiz sözcüklerin yeterince yansıtabildiğini öne sürdüğümüz nesnel gerçekliğe dönmekte sakınca yok.

Önce bir düzeltme: Yukarıda, nesnel gerçekliğin görünümünden söz ederken, bir de, güncel sözcüğünü eklemiştik. Buradan, o görünümün güncel olarak böyle olduğu, aslında hep öyle olmadığını anlamak doğru olmaz. Gerçekliğin belirsiz, kararsız türü sözcüklerle betimlenebilir oluşu, geçici değil, sürekli bir durumdur. Tanımlanmış bir güncellikteki görünümle bir başkası arasındaki fark, bir derece farkıdır; gelişmelerin farklı aşamalarında belirsizlik hiç ortadan kalkmaz, sadece şiddeti, görünürlüğü değişir. Kapitalizmde anarşi ve belirsizlik süreklilik kazanma eğilimindedir. 

Bir iki hatırlatma yaparsak, kapitalizm, ücretli emeğin sürekli olarak sömürülmesine, artan sömürü ile birlikte sermayenin biriktirilmesine ve el konulan artı-değerin bir bölümünün yeniden sermayeye dönüştürülerek üretim sürecine sokulmasına dayanır; öyle gelişir. Bunları yazan Marx, “Biriktir! Biriktir! Musa da bütün peygamberler de böyle söyler.” diye  bir göndermede bulunmuştu. Şimdi ekleyebileceğimiz, bütün bu süreçlerin somutun zenginliğindeki belirsizlikleri içererek gerçekleştikleridir. 

Örnek olsun, kalkınma kapitalist ekonominin başlıca göstergeler açısından gelişmesi olarak anlaşıldığında, günlük siyaset konuşmalarında amaçlanması gerektiği öne sürülen “dengeli kalkınma” mümkün değildir. Ekonomik kalkınma ya da gelişme dengesiz olur; eşitsiz de diyebiliriz. Bu da bir belirsizlik kaynağıdır; belirsizliğin hem kaynağı hem köpürtücüsüdür.

Kapitalist sınıf için, onun kişi ve firma düzeyindeki temsilcileri açısından belirsizlik hep bir kaygı kaynağıdır. Görünüşte ne yaptığını bilen ve yönetebilen, serinkanlı iş sahipleri konumundaki kapitalistlerin hayatları, aslında, enikonu huzursuz edici belirsizlikler içinde geçer. Bir başka örnek vermek üzere söylenebilir, bizimki gibi ülkelerde, kapitalistler yabancı paraların ulusal para karşısındaki “değerinin” artmasından değil o kurdaki oynaklıktan, başka bir deyişle, belirsizlikten korktuklarını dile getirir, daha çok o durumdan şikâyet ederler.

Öte yandan, kapitalist toplumun bütün sınıf ve katmanları için de, her alanda, kimilerinde çok bunaltıcı kimilerinde daha az duyumsanır olmakla birlikte, belirsizlik değişen ölçülerde var olur. Sözgelimi, işsizliğin kimi, ne zaman yakalayacağı; yoksulluğun, ne zaman, kimler için daha dayanılmaz boyutlara ulaşacağı; sanki doğanın öç alması görünümüne bürünerek vurup geçen yıkımların ne zaman ve hangi şiddette gerçekleşeceği; salgınların, çeşitli hastalıkların, savaşların ve bunlardan herhangi birine bağlı olarak dünyadan çekip gitmenin nasıl ve çok yakında mı yoksa biraz daha ileri bir tarihte mi başa geleceği, hepsi hepsi, insanın ve insan toplumlarının karşısına hem neredeyse alışılmış, ama hem de birçok bakımdan belirsizlik içeren durumlar olarak çıkar.

Kapitalist toplumlarda, hele hele onların daha az gelişmiş ve en az gelişmiş olanlarında, sömürücü azınlığın gizli/açık temsilcisi, destekçisi ve yönlendiricisi olarak hareket eden bir yönetici sınıf için işleri tıkır tıkır yürütmek, az buz zor iş değildir. Buradaki “tıkır tıkır”ın içinde gürültü patırtı çıkmadan, çıkacak olduğunda, düzeni büsbütün kargaşaya sokup darmadağın etmeden yürütmek de varsa, büsbütün imkânsızdır.

Her türlü belirsizlik içinde besbelli olan budur.